Adaletname Ne Demek? Özellikleri Nelerdir?

Kanunları uygulamakta, görevlerini kötüye kutlanan idarecileri ikaz eden, tahta çıkan halife veya padişahların devleti adaletle idare edeceklerini bildirdikleri yazılı emirleri ihtiva eden vesika.

Arapça adalet ile Farsça mektup anlamına gelen name kelimelerinden meydana gelmiş bir birleşik isimdir. Ayrıca; padişahların yayınladığı adaletnamelere, Adalet fermanı, Adalet hükmü, sadrazamın gönderdiğine de, Adalet emri denir.

Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, insanlar arasında adâletin hâkim kılınmasını, tarafsız, adilane davranılmasını, zulüm ve haksızlığa meydan verilmemesini sağlayacak faaliyetlerde bulunmuştur. Hadis-i şerifleriyle idarecilerin, insanlara iyi ve âdil muamele etmelerini istemiş ve nesil, ırk, soy, vatan ve bölge ayrımı yapmanın doğru olmayacağını ifade etmiştir. Hazreti Ebu Bekir halife olduktan sonra, okuduğu hutbede halka adâletle davranacağını anlatmak için;

“Ey insanlar! Ben size halife seçilmiş bulunuyorum. Sizin zayıfınız, bence çok kuvvetlidir. Onun hakkını korurum. Kuvvetine güveneniniz ise, bence zayıftır. Çünkü ondan başkasının hakkını alırım” buyurmuştur.

Diğer halifeler de insanlara adaletle muamele edilmesi ve idarecilerin kânunlara tam manasıyla uymaları için yazılı emirler göndermişlerdir. İslâm ülkelerinde adâletin doğru ve eşit dağıtımını kontrol eden Divân-ı mezâlim, Dâr-ül-adl, Dîvân-ı a’lâ gibi teşkilâtlar kurulmuştur. Bunların görevlerinden biri de vali ve kadıların yaptıkları zulüm ve haksızlıkları önlemekti.

Tarih boyunca kurulan bütün İslâm devletleri gibi Osmanlı Devleti de, Osman Gazi tarafından tesis olunurken, sırf Allahü te-âlânın rızasını kazanmak, insanların dünya ve ahiret saadeti, huzuru ve refahı için çalışmak en yüce gaye ve ideal olarak seçilmişti. Osmanlı sultanları, memleketin muhtelif yerlerinde ortaya çıkan hâdise ve gelişmeleri dikkat ile takip edip, İslâm dinine ve devletin kânunlarına aykırı işlerin bulunup bulunmadığını incelerlerdi.

Devletin sınırları fevkalâde büyüyüp yayılınca, merkezden uzak vali, kadı ve idarecilerin zulüm yaptıkları ve haksız davrandıkları olmuştur. Bunu önlemek için sultan, ilgili yerlere adâletnâmeler göndererek, dinin ve padişahın emrine aykırı işleri kaldırdığını ilanla, kânuna riayeti temin ederdi.

Adâletnâme veya adâlet hükmü, sultanın doğrudan doğruya verdiği bir emirdir. Bir hükmün bütün rükünlerini taşır. Adaletnamelerde her hükmün en önemli özelliği olan “Büyürdüm ki” sözü ile emir kısmına girilir. Adâletnâme, berat gibi üçüncü şâhıslara değil de normal bir ferman gibi, doğrudan doğruya emir alana hitap ederdi. Emir, bütün devlet idarecilerine hitap ettiği gibi belli bir bölge idarecilerine de münhasır olabilirdi.

Adâletnâme; herhangi bir haksızlık, zulüm, yolsuzluk yayılıp umumi bir hâl alınca, bazı bölgelerin durumları ile ilgili şikâyetler vâki olduğu zaman veya yeni tahta çıkan padişahın halka adâletle hükmedeceğini ifade etmek için yayınlanırdı. Adâletnâmenin yayınlanmasına sebep olan şikâyetlere hükmün nakil, bildirme ve ulaştırma kısmında daima işaret olunurdu. Adâletnâme de, halkı zulme karşı koruma gayesi daima açık şekilde belirtilirdi. Genel adâletnâmeler Müslüman ve gayr-i Müslim bütün halkı koruma gayesi güderdi. Bir bölge halkı için gönderilen adâletnâmeler olduğu gibi, bir zümre için de gönderilebilirdi. Adâlet-nâmelerin en belirgin özelliği, genel olması ve geniş bir kitleyi ilgilendirmesidir. Başka adlar altında yayınlanan bir takım vesikalar da Adâletnâme sınıfına girmektedir. Adâletnâmelerden yalnız cezalarla ilgili olanlara Yasaknâme denirdi.

Adâletnâme, hüküm verme yetkisi taşıyan kadılara ve bedenî cezaları uygulama yetkisine sahip beylerbeyi ve sancak beylerine hitaben yazılırdı. Doğrudan doğruya onları belli şeyleri yapmaktan men ederdi. Başkalarının yaptığı zulümler de bunlardan sorulurdu. Bu yüzden, Adaletnamelerde “almayasız ve aldırmayasız”, “etmeyesiz ve ettirmeyesiz” gibi ifadeler sık sık geçmektedir. Kânunların teyidi ve yerine getirilmesi esas gaye olduğundan, çoğu zaman yalnız kadılara gönderilirdi.

Adâletnâme, bir takım hak ve muafiyetleri teyit ederdi. Bu muafiyetler, beratla olduğu gibi, üçüncü şahıslar karşısında hükmü alana âit değil, tersine hükmü alana karşı üçüncü şahıslara aitti. Bu üçüncü şahıslar, kadı tarafından verilen Adâletnâme suretini almaya ve ona göre hak ve muafiyet istemeye yetkiliydiler. Bu durum, adâletnâmelerin sonunda çoğu zaman açıkça belirtilirdi.

Adâletnâme, halka ilan edilmiş bir beyanname niteliği taşırdı. Adâletnâmenin halka duyurulması şarttı. Bundan dolayı vesikanın bitişinde, kadılara, halkı toplayıp belgeyi önlerinde okutması ve için-dekini iyice anlatması emredilirdi. Adâletnâmelerin halkın eline geçmesini kolaylaştıran hükümler de vardı. “Kim olursa olsun bu vesikanın kadı sicilinden bir kopyasını isterse, bir kelimesini bile saklamadan, suretini yazarak, imzalayıp ellerine verip; “Adâletnâme-i hümâyunum suretinden bir akçe ve bir habbe alma-yasınız” emri eklenirdi. Adâletnâmedeki emirlerin mutlak surette yerine getirilmesini isteyen sultan, bölgeye gizli teftiş yaptırmak için adamlar gönderirdi.

Osmanlı adâletnâmelerin yayınlanmasına sebep olan şeylerden bazıları şunlardır:

1) Vergi yolsuzlukları ve vergi olarak toplanan malların halka zorla uzak mesafelere kadar taşıttırılması,

2) Kadı naiplerinin sık sık teftişe çıkıp halkı rahatsız etmeleri,

3) Muhtelif devlet memurlarının; suçlulardan, kadılardan izinsiz cerime (para cezası) almaları,

4) Bid’atlerin yâni sonradan ortaya çıkıp, halkın dinine, itikadına uymayan şeylerin ve hurafelerin yaygınlaşması,

5) Memurlukların yakınlarına verilmesi veya fahiş fiyatlarla satış yapılması,

6) Rüşvet,

7) Tımarlı sipahiler, beylerbeyiler, sancak beyleri, mütesellimler, subaşılar, kethüdâlar, kâdılar, nâ-ibler, kassâmlar, âmiller, muhassıllar ve mübâşirler gibi memurların halktan, ücretsiz yem ve gıda maddeleri almaları.

Adâletnâmeler üç bölümde hazırlanırdı. Birinci bölümde şikâyetler sıralanır ve Adâletnâmenin gayesi belirtilir, ikinci bölümde şikâyetlerin değerlendirilmesi neticesinde yasaklanan ve serbest bırakılan hareketler zikr edilir, üçüncü bölümde ise, emirlerin tatbik edilmemesi neticesinde verilecek cezalar bildirilirdi.