Ahilik Nedir? Ahilik Teşkilatı Hakkında Bilgi

Ahilik nedir? Ahilik teşkilatının görevleri nelerdir? Ahilik nasıl ortaya çıkmıştır, tarihçesi hakkında kısa bilgi.

Ahilik Ortaçağ’da Anadolu’da kentlerde kurulan Türk esnaf loncası.

Türkler arasında eskiden beri var olan toplumsal dayanışma düzeninin, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması sırasında daha ileri bir düzeyde gerçekleşmesini sağlayan bir ocak niteliği taşıyordu. Başlangıçta esnaf arasında üretimi düzenlemek, artırmak, esnaf arasında dayanışma ve yardımlaşma sağlamak amacı güdüyordu. Sonraları bir çeşit tarikat halini aldı. Bir ara bulundukları yörenin egemenlerini etkiledikleri bilinen ahiler kentlerin korunmasında, eşkıya ve zorbalarla çarpışmada, yoksulları korumada devlete yardımcı olmuşlardır. 14. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin güçlenmesiyle ahilik zayıflamış ve giderek ortadan kalkmıştır.

Ahilik Hakkında Bilgi

Ahilik, Anadolu’da 13. yüzyılda ortaya çıkan ve Osmanlıların kuruluş döneminde yaygınlaşan bir esnaf örgütüdür. Adının, kardeşim anlamına gelen Arapça “ahi” ya da eli açık, yiğit anlamındaki Türkçe “akı” sözcüğünden türediği sanılır.

Ahiliğin Kurucu:

Anadolu’da Ahilik’in kurucusu Şeyh Nasreddin Ahi Evran’dır. Azerbaycan’da doğan, çocukluğunu ve gençliğini de bu ülkede geçiren Ahi Evran Horasan’a giderek Ahmed Yesevi’nin öğrencilerinden tasavvuf öğrendi. 1205’ten sonra Anadolu’yu dolaşarak Ahi örgütünü kurdu. Örgütün kalıcı olması için, Ahilik’i birlikte ibadet ettikleri ve tören düzenledikleri yer olan tekkelere ve zaviyelere (küçük tekkelere) bağladı. Bütün zanaatların “pir”i (kurucusu) sayılan Ahi Evran sonunda Kırşehir’e yerleştiği için, bu kentteki Ahi Evran Zaviyesi de bütün örgütün merkezi durumuna geldi.

Anadolu’da, Türkmenler’in yaşadığı bütün kent, kasaba ve köylerde Ahi zaviyeleri bulunurdu. Bir zanaat dalında çalışmak isteyen herkes o zanaatın Ahi birliğine katılmak zorundaydı. Her zanaat dalında en dürüst ve en saygın usta zaviyenin başkanı olur ve “Ahi” adıyla anılırdı. Birliğin Ahi’den sonra gelen yöneticisi “server” adı verilen yiğitbaşıydı. Yiğitbaşı esnaf birliğinin düzenini ve güvenliğini sağlamakla yükümlüydü. “Fityan” denen genç çıraklar evleninceye kadar zaviyelerde ortak bir yaşam sürerlerdi. Bir kentte ne kadar zanaat dalı varsa o kadar Ahi zaviyesi, her zaviyenin başında da bir Ahi bulunurdu. Bu Ahiler’den biri “Ahi Baba” adıyla öbürlerine başkan olurdu. Genellikle, kentin ekonomik yaşamında en önemli yeri olan birliğin şeyhi Ahi Baba seçilirdi. Anadolu’nun hemen her yerinde bulunan zaviyelere Ahi Baba atanması, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa yükselme törenleri Ahi Evran zaviyesi şeyhlerinin izniyle yapılırdı. Bu zaviyenin şeyhleri ya da onların halifeleri her yıl belirli dönemlerde Anadolu’yu dolaşarak zaviyeleri denetler, Ahi birlikleri arasındaki anlaşmazlıkları çözer, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenlerini yönetirlerdi.

Ahilerin Giyimleri ve Sosyal Hayatları

Ahiler’in kendilerine özgü giyimleri vardı. Sırtlarına hırka, başlarına tepesine beyaz bez bağlanmış külah giyerlerdi. Ahi birliğine girebilmek için bir iş ve zanaat sahibi olmak zorunluydu. Ahi kendi emeğiyle geçinmeli, cömert, alçakgönüllü ve namuslu olmalı, mal mülk hırsına kapılmamalıydı. Genç Ahiler (fityanlar) gündüzleri çalışır, kazandıkları parayı zaviyeye getirirlerdi. Bu parayla zaviyenin giderleri karşılanır ve ortak sofra için yiyecek alınırdı. “Zaviyeler aynı zamanda genç Ahiler’in eğitildiği yerdi. Burada okuma yazma öğretilir, çeşitli konuların yanı sıra kılıç, ok atma ve silah eğitimi verilirdi.

Her esnaf birliği kendi alanındaki zanaatçıları sıkı sıkıya denetler, birliğe bağlı dükkân ya da atölye sayısı birliğin izni olmadan artırılamazdı. Her dükkânda tek bir usta bulunurdu. Mallar belirli kurallara uygun olarak üretilir, tek bir fiyat uygulanır, bozuk ya da pahalı mal satanlar meslekten atılırdı.

Bir zanaata girmek isteyenler önce çırak olarak alınır, işin inceliklerini öğrenirlerdi. Ahilik’e kabul edilme töreninde önce tuzlu su içilir, şedd kuşanılır (bele kuşak bağlanır) ve şalvar giyilirdi. Tuzlu su bilgiyi, şedd kuşanma yiğitliğe ve hizmete hazırlığı, şalvar namusu simgelerdi. Ahilik’e girenlerin iş eğitimi “yol kardeşi” denen iki kalfa ile “yol atası” denen bir usta gözetiminde yürütülürdü. Ustasının yanında yıllarca zanaatın inceliklerini öğrenerek “pişen” çırak, gene ustasının izniyle kalfa olurdu. Kalfalık süresini doldurup ustalık becerisini kazanınca da büyük bir törenle ustalığa yükselirdi. İlkbaharda düzenlenen bu törenler bütün esnafın katıldığı kır eğlenceleri biçiminde sürer, sonunda usta olmaya hak kazananlara Ahilik törelerine göre peştemal bağlanırdı.

Ahilik’in Anadolu’da yalnız ekonomik değil siyasal etkinliği de olmuştur. Rum halkın oturduğu kent ve kasabalardaki ticaret hayatının denetim altına alınmasında, Rumlar’ın Türk kültürünü ve yaşam biçimini benimsemesinde Ahi esnaf örgütünün büyük rolü vardır. Bizans’tan yeni alınan kentlere yerleşen Türkler her zanaat dalının Ahi esnaf örgütünü kuruyorlar, böylece ticari etkinlik Rumlar’dan Türkler’e geçiyordu. Anadolu’ nun Moğol istilasına uğradığı karışıklık dönemlerinde Ahi esnaf örgütleri kentlerde düzeni ve güvenliği sağlama görevini de üstlenmişti.

Ahiler’in Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda da büyük rolü olmuştur. Osman Bey’in kayınpederi Ahi Şeyhi Edebali Osmanlı Beyliği’ne büyük destek sağlamış, sonradan Osmanlı hanedanına bağlı birçok kişi Ahi örgütleri içinde yer almıştır. Ayrıca Ahi şeyhleri savaş sırasında orduya asker gönderirlerdi.

Osmanlı ordusundaki ilk piyade askerlerinin Ahi giysileri giymesi ve Yeniçerilerin başlıklarının Ahiler’den alınması bu örgütün etkisini gösterir.

15. yüzyıldan başlayarak Osmanlıların merkezi yönetimi güçlendikçe, örgütün etkinliği yalnızca ekonomik alanda kısıtlı kaldı. Artık Ahilik esnaf ve zanaatçıları bir araya getiren bir meslek kuruluşu olmaktan başka özellik taşımıyordu.

Ahilik. Toplumcu yapıda bir tür esnaf loncası, önce Fütüvvet-Cömertlik adı ile Abbasî halifelerinden Nasır Dinillah’ın izniyle kurulmuştur. Fütüvvet mesleği, Nasır Dinillah’tan sonra Selahaddin Eyyubi’ye geçmiştir. Burgaz’ının Fütüvvet Name adlı eserinde yazdığına göre; Ahilik adabının 700 kadar farzı bulunmakta ve bunların hepsi Ahi şeyhlerince bilinmekte, buna karşın Ahiler sadece 124 farz bilmekte, Ahiliğin bir kolu Hz. Ali’ye, uzanmaktadır. Ayrıca Ahilerin âdet, erkân, kılık, kıyafet, tarikat ile dokuza ayrıldıkları, her Ahinin ikisi Yol biri de Yol Atası olmak üzere üç kişiyi tutması lâzım geldiği de bu yapıtta yer almaktadır.

Ahilerin kendilerine özgü töreleri ve zaviye adı ile bilinen dernekleri vardı, üyeleri daha çok birer meslek sahibi olan esnaf kişilerdi. Fütüvvet ve Ahiliğin geçmişi pek eski olmakla birlikte, Anadolu’da onun kurulması veya örgütlenmesine Ahi Evran’ın öncülük ettiği sanılmaktadır. Ahi Evran bu örgütün piri sayılmaktadır.

Bu örgüt XIII. yüzyılda Anadolu’da Selçuklular arasında gelişmiştir. Ahi Evran’ın, II. Alaettin Keykubat’ın çağdaşı olduğu, XIII. yüzyılın son yarısı ile XIV. yüzyılın ilk yarısı arasında yaşadığı sanılmaktadır. Tam anlamıyla dini bir tarikat olmadığı gibi bir esnaf örgütü de değildir. Aslı Arapça olan ahi sözcüğünün dilimizdeki anlamı kardeştir. Bu nedenle Ahiler birbirlerine hitap ederken ahi demişler, ortak bir sofradan yemek yiyip ortak keseden para harcamışlardır. Ahilik, zorbalığa uğrayan güçsüzleri koruması bakımından bir tür şövalyeliği andırmıştır. Ahi olmak için mutlaka Müslüman olmak gibi katı koşul yoktur. Allah’ı tanıyan, kitabı bulunan bir dine bağlı olan her insan, Ahi olabilirdi. Buna rağmen, dinsel nitelikleri yönünden daha çok bir İslam tarikatına benzemekle birlikte, genellikle Türkler arasında toplumcu bir kuruluş olarak görülmüştür. Töreleri ve gelenekleri, günümüzde bile Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde sürdürülmektedir.