Özet şöyle: Daha yer ve gök yaratılmadan önce, her şey sudan ibaretti. Ne toprak, ne gök, ne güneş, ne de ay vardı. Bütün tanrıların en büyüğü, her varlığın başlangıcı ve insanoğlunun atası Tanrı Kara-Han, önce kendisine benzer bir mahluk yarattı ve ismine Kişi dedi. Kara-Han ve Kişi, iki siyah kaz gibi, rahatça, su üzerinde uçuyorladı. Fakat Kişi, bu mesut sükûnetten memnun değildi. O, Kara-Han’dan daha yükseğe uçmak istiyordu. Bu küstahlığı neticesinde, uçmak için lâzım olan kuvveti kaybederek derin ve sonsuz suya yuvarlandı.
Tehlike içinde, nerdeyse boğulacak bir halde,Tanrı Kara-Han’dan imdat diledi. Kara-Han, Kişi’ye derinlikten yükselmesini emretti. Kişi yükseldi. Bunun üzerine Kara-Han, Kişi’nin üstüne oturarak batmaktan kurtulması için denizden bir yıldız yükseltti. Kişi artık uçmaya muktedir olamadığından Kara-Han dünyayı yaratmayı düşündü. Kişi’ye, suyun dibine dalarak dipten toprak çıkarmasını emretti ve çıkan toprağı su yüzüne serpti. Kişi, toprağı sudan çıkarınca, onun bir kısmını kendisine gizli bir dünya yapmak için ağzına sakladı. Fakat yukarı çıkınca ağzındaki toprak o kadar şişti, ki eğer Kara-Han tükürmesini emretmeseydi, artık nefes alamayarak boğulacaktı. Kara-Han’ın yarattığı dünya dümdüz bir sahadan ibaretti; lâkin Kişi’nin ağzından çıkan toprak her tarafa fırlayarak bütün yeryüzünü bataklık tepeciklerle örttü. Bunun üzerine çok hiddetlenen Kara-Han, bu itaatsiz Kişi’ye Erlik lâkabını verdi ve onu Nur ve Işık dairesinden kovdu. Bundan sonra yeryüzünde başka adamlar yarattı: Dokuz dallı bir ağacı yerden bitirerek her dalın altında bir adam yarattı ki, bunlar yeryuvarlağındaki dokuz insan soyunun atalarıdır.
Erlik, dünyanın bu yeni yaratıklarının o kadar güzel ve iyi olduklarını görünce,onları kendisine vermesini Kara-Han’dan istedi. Kara-Han razı olmadı, lâkin Erlik onları fenalığa sevk ederek zorla kendisine çekmeyi biliyordu. Kara-Han, Erlik’in ayartışlarına kolayca kapılan bu ahmaklara kızdığından bundan böyle insanoğullarını kendi haline terk etmeye karar verdi. Erlik’i yeniden lanetleyerek yeraltındaki karanlıklar ülkesinin üçüncü katına sürdü. Kendisi için de göğün on yedinci katını bütün sakinleriyle beraber yarattı ve böylece göğün en yüksek katını oturma yeri olarak seçti. Kendi başlarına kalan insanlara koruyucu ve öğretici olarak, büyük Maytere’yi geri gönderdi. Erlik güzel göğü görünce o da kendisi için bir gök yaratmaya karar verdi ve bu maksatla Kara-Han’ın iznini aldıktan sonra kendi uyruğunu yani kandırdığı fena ruhları oraya yerleştirdi. Fakat bu fena ruhlar, Kara Han’ın yarattığı dünyadaki insanlardan çok iyi yaşıyorlardı. Bu durum Kara-Han’ın canını sıktı. Erlik’in dünyasını tahrip için kahraman Mandişire’yi gönderdi. Onun kuvvetli mızrak darbeleri altında gök inlediği zaman Erlik’in seması parça parça yarılarak toprağa düştü. O zamana kadar düz olan dünya, düşen yıkıntılar yüzünden bozularak, büyük dağlar, derin boğazlar, balta girmez ormanlar vücuda geldi. Kara-Han, Erlik’i yerin en derin bir katına sürdü; orada ne güneş, ne ay, ne de yıldız ışığı vardı. Kara-Han, ona dünyanın sonuna kadar orada oturmasını emretti.