Arap müziği nedir, özellikleri nelerdir? Arap müziğinde kullanılan çalgılar nelerdir? Arabistan müzik kültürü, önemli müzik aletleri hakkında bilgi.
Arabistan, Kuzey Afrika, İran ve Suriye’deki Müslüman halkların müziği. Arap müziğinin belli başlı yapıtlarının İslam’ın doğuşundan sonra verilmesine karşın, kökenleri binlerce yıl eskiye dayanır.
Kökenler ve etkiler. İslam öncesi Arap müziği, kervan şarkılarından (huda) doğup, daha seçkin bir üslup olan dünyevi şarkılara (nasb) dönüştü. O dönemde şarkıcıya eşlik eden çalgılar ut, bir tür zurna, tambur, tef ve davuldu.
İslam dininin Suriye, Mısır, İran’ın fethiyle yayılmasıyla birlikte Arap müziğinde fethedilen ülkelerin etkisi duyulmaya başlandı. Şarkılar, Suriye ve İran’dan öğrenilen notalara döküldü. İbni Misyah (ölümü 715) sekiz ezgi kalıbı (asabi) ve altı ritim kalıbı (ikaat) tanımladı bunlardan sonraki yıllarda sistemleştirildi ve geliştirildi.
Emevi İmparatorluğu dönemi (661-750) ve Abbasi İmparatorluğumun ilk yüzyılı (750-847) boyunca, Şam ve Bağdat başlıca kültür merkezleriydi. Müzik, halifelerin ya da yöneticilerin denetimindeydi ve klasik sanat saraylarda gelişti. Gelmiş geçmiş en büyük müzik kuramcılarından biri olan Farabi (870-950), Kitab ül-Musik ül-Kebir (Müzik Üstüne Büyük Kitap) adlı yapıtında, çağının çalgılarını ayrıntılarıyla tanımladı ve müzik kurallarını betimledi.
Ayrıca, Arap müziğinin notaya geçirilmiş ilk örneklerini ortaya koyup, 12 temel ezgi kalıbından oluşan yeni bir kuram sistemi geliştirdi. XIV. yy’da Arap müziğinde 12 temel makam vardı. Arap müziğinin gelişmesi kendini çoktan tamamlamıştı ve sonraki dönemlerde yapılan müzik genel olarak daha önceki gelişmelere dayandırıldı.
Arap Müziğinin Özellikleri Nelerdir?
Günümüzdeki Arap müziğinin iki önemli özelliği, makam ve yinelenen ritim çevrimi, bin yıldan bu yana değişmemiştir. Klasik Arap müziği programları genellikle taksim adı verilen, belirli bir makam içinde yer alan doğaçtan çalgı müziğiyle başlar. Müzikteki makam ve ikaat, Arap dünya görüşünün müzikli yansımaları sayılabilir. Kalıpların evrenselliği, ruh durumu dalgalanmalarda günün ya da yılın dönemleriyle, renklerle, gezegenlerle, vb. yakından ilgilidir. Çalgıların bile müzik özeti tanımları vardır. Udun dört telinde,dört temel öğeden ve mevsimlerden esinlenilmiştir. En önemli çalgılar ut, ney, kanun ve teftir.
Arapların müzik kültürü, halk çalgıları ve Arapların müzik tarihi hakkında bilgi.
Arap musikisi, çeşitli halk geleneklerinin bir bütün halinde toplanmasından meydana gelir. Bu gelenekler, İslamların fethettikleri ülkelerden (Suriye. İran, Kuzey Afrika, ispanya) önce sözlü olarak derlendi, sonra eski yunan teorisinin etkisiyle öğretici eserlerde açıklandı ve kurallara bağlandı. Bu musikide iki eğilim görülür; biri doğu, biri batı eğilimi. Kimin olduğu bilinmeyen eski eserlerin, hiç bir notalama sistemi olmadığı için, yalnızca; sözlü gelenekte yeri vardır.
Doğulu Arap musikişinası, seçtiği eseri, herhangi bir makamın gerektirdiği belirli kurallara uymakla beraber, keyfince çalar ve değiştirir. Batılı Arap musikişinası ise klasik repertuvardan çıkmamak ve asıl nağmeyi bozmamak zorundadır.
Arap musikisi, başlangıçta Pythagoras gamına dayanırdı; sonra ondan ayrıldı, ortaya birbirine benzeyen atlamalı iki tetrakort çıktı. Bu tetrakortların her birinde ne majör ne de minör olan, bir yarım diyez veya yarım bemol ile notalandırılan nötr bir üçüncü vardır; üç majör ve dört minör perde bulunur. Sonradan bu gamdan yaklaşık çeyrek perdelere varıldı. özellikle Mısır’ın temsil ettiği modern okul, J. S. Bach’ın iyi ayarlanmış Klavsen’inile ortaya koyduğu gama oranlanabilecek bir ayarlı doğu gamı kurmak çabasındadır.
Ayrıca Arap musikisi Pythagoras’ın tanımladığı biçimde majör ve minörüçlüleri ve istisnai olarak batı gamını kullanır, makamın belirli derecelerine dayanan yunan usul ve tarz anlayışına bağlı kalır. Usul, bedevi türkülerine yeterli olan bir tetrakorda tekabül eder; tarz ise, usulün iki tetrakorda yayılmasıdır.
Araplar eski Yunanlılardaki usul çeşitlerini son ikisinde yaptıkları ufak tefek değişiklikler hariç, aynen muhafaza ettiler. Arap musikisi on altı usulün kendi aralarında birleşmeleriyle yüz yirmiye yakın tarza ulaşır; bunlar, nağme ve beste kalıplarıdır. Batı Arap musikisinde tarzlar bu kadar karışık değildir. Tunus’tan Fas’a kadar yayılan bu musikiye Endülüs musikisi denir ve yirmi dört tarzlık bir sisteme bağlanır. Bu tarzlar, büyük şes ve çalgı süit’leri sayılabilecek yirmi dört fasıl doğurmuştur.
Günümüzde bu musikinin repertuvarı dört büyük bölgeye ayrılmıştır. Bu Magrıp okullarının başlıca merkezleri: Tunus. Cezayir, Telemsen, Fas ve Tatvan’dır. Doğu musikisinde birkaç saat süren bu fasıllara tekabül eden bir tarz görülmez. Kahire, Şam ve İstanbul musikişinasları daha kısa, fakat daha zevkli usullerde büyük üstünlük gösterirler: taksim, peşrev ve daha kısa parçalar olan semai ile tahmile. Ses usulleri, Endülüs (mupa-şaka, mavval) veya Arabistan’dan (kaside) gelir. Ritim (ika) alanında Doğu aynı karmaşıklık. Batı aynı nispi sadelik içindedir.
Eski Araplar yalnız beş ritm bilirlerdi: hezec, remel,, sakiyi evvel, sakıyl sani, mahuri; bunlar ölçü değil, şiir vezninin gereklerine göre birbirini izleyen üçlü veya ikili, kuvvetli veya zayıf vurgu gruplarıdır. Çağdaş musikiciler bu ritm meselesini daha da karmaşık bir şekle soktular. Eski sisteme bağlı kalanlar sadece Kuzey Afrikalılardır.
Başlıca çalgılar şunlardır: ut (nağme için), def (ritim için). Orta çağın sonunda önce İtalya’ya, sonra bütün Avrupa’ya yayılan ve lavıa diye adlandırılan ut’da perdeleri belirtmek için eskiden bağlar vardı; bu bağlarla iki, üç, dört veya beş tel üstünde, yerine göre değişebilecek aralıklar belirlenirdi. Def, uzun yankılanmalar (diim) ve kesik sesler (tek) verir; bunlar da ritmin kuvveti ve hafif zamanlarına tekabül eder. Her klasik saz topluluğunda birçok ut, bir santur, bir kanun, bir kemençe (günümüzde yerini Avrupa kemanı almıştır) bulunur. Magrıplılar buna bir rebab, bir darbuka, bir gasba katarlar. Halk. musikisinin de kendine göre çalgıları vardır: ney, gayda, çalkara, Berberilerde bendir.