Erzincan ilimizin güneyinde merkeze bağlı Binkoç (Cırzını) köyü vardır. Bu köyün hemen yakınındaki dağın boğaz kısmında bir türbe bulunuyormuş. Bu türbe bugün yoktur, sadece bazı izleri belli belîrsiz olarak görülebilir. Anlatıldığına göre burada, halkın Acep Şîr Gâzî dediği Şeydi Sultan gömülüdür. Bu türbenin yanında bir de misafirhane varmış; bugün harap olan bu misafirhanenin civarı tamamen ardıçlıktır. Bu ağaçların orada yetişmesîyle ilgili olarak şu efsane anlatılır: Şeydi Sultan, askerleriyle birlikte bugün türbesinin bulunduğu yere gelir. Düşmanları ile çok kanlı bir savaşa tutuşurlar. Düşmanlarını yenerlerse de Şeydi Sultan’ın başı gövdesinden ayrılır. Sultan başını yerden alıp koltuğunun altına yerleştirir, askerinin önüne geçer.
Bu durumu gören bir kadın şaşırır, «Bu ne haldir yâ Rabbim.» diye düşünceye dalar. Dayanamayıp askerlerden birine sorar:
Bu nasıl iştir oğlum, başı koltuğunda olduğu halde orduyu nasıl idare ediyor?»
Kadın bu sözleri söylemiş, ama biraz sonra söylediğine pişman olmuş. Bu sözün üzerine Şeydi Sultan kılıcını yere saplar, orada ruhunu Allah’a teslim eder. Askerleri de ardıç ağacı olur. İşte buraların ardıçlık olmasının hikâyesi budur.
Fırat Nehri üzerine köprü yapılırken bu ardıçlardan istifade edilir. Ağaçlan keserek köprünün muhtelif yerlerinde kullanırlar. Köprünün bittiği gece Şeydi Sultan türbesinden kalkarak köprüyü darmadağın eder, her şeyi suya atar. Oradan geçen bir yolcuyu yakalayarak, bir daha hiç bir surette ardıç ağaçlarının kesilmemesini tembih eder.
O günden sonra bir daha ardıç ağaçlarını kesmezler. Hatta köy yolu bile bu Ardıçlık Mevkiinden elli metre aşağıdan geçmektedir.
Kaynak: Saim Sakaoğlu / 101 Anadolu Efsanesi