Atatürk’ün Arkeolojiye ve Arkeoloji Çalışmalarına Verdiği Önem Nedir? Atatürk döneminde yapılan arkeoloji çalışmaları nelerdir?
Arkeoloji, eski zamanlardan kalma mimari yapıları, anıtları, eski şehir kalıntılarını; toprak altında, toprak üstünde ve su altındaki her türlü sanat yapıtını araştırma, bulma ve değerlendirme bilimidir.
Bu bilimle uğraşanlara arkeolog denir. Arkeologlar, yaptıkları kazılar sonucu ortaya çıkardıkları yapıtlarla, insanların tüm yaşantılarını gözler önüne sererek insanlık tarihinin aydınlatılmasına yardımcı olurlar.
Arkeologlar günümüzde dünyanın birçok ülkesinde kazılar yapmaktadırlar. Bu kazılar sonucu hem kendi ülkelerinde kimlerin nasıl yaşadıklarını ortaya çıkarırlar hem de insanlığa hizmet etmiş olurlar.
Anadolu’nun tarihsel zenginliği 1500’lü yıllardan başlayarak yabancı gezginlerin ilgisini çekmiştir. 1800’lü yıllarda kazılara başlanmıştır. Kazıların çoğunu yabancı bilim insanları yapmıştır. Yasalardaki boşluk ve toplumsal duyarsızlık sonucu bu ilk dönemlerde ortaya çıkan tarihsel yapıtların büyük bir bölümü yurt dışına kaçırılmıştır (Örneğin, ünlü Bergama Zeus Sunağı Berlin’e kaçırılarak orada yeniden kurulmuştur.). Osman Hamdi Bey (ilk müze müdürü) ve arkadaşlarının hazırladıkları yönetmelikler, yurt dışına yapıt kaçırmayı durduramamış ama azaltmıştır.
Cumhuriyetle birlikte her alanda olduğu gibi kültür alanında da devrimler yapılmıştır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kültür ve sanata oldukça önem vermiştir.
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
“Efendiler, hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurreisi olabilirsiniz. Fakat, sanatkâr olamazsınız.” gibi sözleriyle konuya verdiği önemi her fırsatta dile getirmiştir.
Atatürk, Türk dilinin ve Türk tarihinin araştırılması için Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumunun kurulmasına öncülük etmiştir.
Türk tarihinin araştırılmasını, arkeolojik kazıların yapılmasını istemiş ve bununla bizzat ilgilenmiştir. Çünkü o, Türk tarihinin çok zengin ve derin bir geçmişe sahip olduğunu bilmekteydi. Atatürk zamanında bu çalışmaların yanı sıra müzecilik alanında da çalışmalar yapılmıştır.
Atatürk 9 Mart 1930’da Antalya Müzesi’ni gezmiş, daha sonra Aspendos’a giderek yapılan onarım çalışmalarını yerinde izlemiştir.
Atatürk, Anadolu’da bulunan tarihsel yapıtların Türk arkeologlarınca ortaya çıkarılmasını istiyordu. Bu nedenle, kalabalık bir araştırma ekibini de yanına alarak 17 Kasım 1931’de üç aydan fazla süren bir yurt gezisine çıkmıştır. 5 Ocak 1931’de Bursa Müzesi’ni, 3 Şubat 1931’de İzmir Müzesi’ni, 17 Şubat 1931’de Adana Müzesi’ni ziyaret etmiştir.
Ankara’daki Ahlatlıbel arkeolojik kazısı Atatürk’ün emriyle yapılmış, Atatürk, 5 Mayıs 1935 günü Millî Eğitim Bakanı, Ankara Valisi ve uzmanlarla birlikte, bu kazıyı yerinde incelemiştir. 21 Ağustos 1935’te Müzeler Genel Müdürü Dr. Hamit Zübeyr Koşar ve Arkeolog Prof. Dr. Remzi Oğuz Arık başkanlığındaki bir heyet Çorum Alacahöyük’te büyük bir kazı başlatmıştır. Kazı sonucu bulunan altın taç, saç iğneleri, altın ibrik vb. gibi değerli eşyalar Ankara’ya getirilerek Atatürk’e gösterilmiştir.
Atatürk’ün arkeoloji ve müze çalışmalarına verdiği destek, kısa sürede ürünlerini vermeye başlamıştır. Yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan yapıtlar, kurulan çağdaş müzelerde sergilenerek insanlığın hizmetine sunulmuştur.
Arkeolojik kazılar bugün de sürmektedir. Türk arkeologları ve sanat tarihçileri yurdun dört bir köşesinde kazılarını sürdürmektedir.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Antakya Arkeoloji Müzesi, Top-kapı Sarayı Müzesi dünyanın sayılı müzeleri arasındadır.
Müzelerimizde Türk tarihinin ve insanlık tarihinin her dönemini izlemek mümkündür. Müzelerimizi gezen yabancılar hayranlıkla tarihsel yapıtlarımızı izlerler.
Bizlere düşen görev; Atatürk’ün bize bıraktığı bu mirasa sahip çıkmak, kültürümüzün bir parçası olan tarihsel yapıtlarımızı ve müzelerimizi korumak, sevmek, tanıtmak olmalıdır.
İbrahim ARAS