Ay İle İlgili İnanışlar, Ay Tutulması ve İnanışlar

Ayın kutsal sayılması, Sümer, Hitit uygarlıklarına değin uzanan eski bir inanıştır. Türkler de en eski çağlardan beri ay ve ay ışığını kutsal saymıştır.

Ay ışığından gebe kalan kızlar, ay ışığından doğan kızlarla evlenen yiğitler, eski Türk mitolojisinin sık yinelenen motifleridir. Olağanüstü yiğitler hep bu göksel analardan ya da kutsal ışıklardan doğar.

Günümüzde de yaşayan inanışlara göre, tanrı ayla güneşi, gündüzle geceye bekçilik etsinler diye yaratmış, güneş karanlıktan korktuğundan geceyi bekleme görevi aya verilmiştir.

Tanrı geceyle gündüz ayrılabilsin diye Cebrail’e kanadıyla ayın yüzünü sildirmiş, böylece ışığı azalmış ve yüzünde lekeler belirmiştir. Bu lekelere ilişkin değişik inanışlar vardır. Kimine göre ay da insanlar gibi Allah’ın bir kuludur. Leke gibi görünenler de ağzı, burnu, gözleridir. Bir inanışa göre de güneş hamur yoğururken ay ona sataşmış, güneş de kızarak hamurlu elini ona doğru sallamıştır. Ayın yüzündekiler hamur lekesidir, İslam kökenli bir inanışa göre de bu lekeler Hz. Muhammet’in ayı parmağıyla ikiye bölmesi sırasında olmuştur. Bölünme sırasında kopan parçalar peygamberin göğsüne düşmüştür. Lekeler bu parçaların izidir,

Ay kimi kez kadın, kimi kez erkek olarak düşünülür. Bir inanışa göre ay kız, güneş erkektir. Gökyüzünde birbirine kavuşmak için döner durur ama ancak gökkuşağı çıktığında kavuşabilirler. Ya da ay güneşe âşıktır ama güneşten karşılık göremez. Ay hilal biçimindeyken çocuk, bedirken genç kız, daha sonra yaşlı olur. Ölürken ondan kopan parçadan yeni ay doğar. Yeni ay doğduğunda hilalin uçlarının batıya dönük olması, güneşe olan tutkusunu gösterir. Güneşse aydan nefret eder. Hilal ve bedirken görünmez, ancak yaşlandığında ortaya çıkar.

Ayın çeşitli durumlarıyla doğa olayları arasında ilişki olduğu da yaygın inanışlardandır. Ayın ağıllanması (hâle) yağmura işarettir. Hilalken uçları aşağı bakıyorsa yağış, yukarı bakıyorsa kuraklık olacağına inanılır. Dolunay, buğday gibi yukarı doğru büyüyen; hilal, havuç gibi aşağı doğru büyüyen bitkilerin ekim zamanını bildirir. Ayın birinci günü dikilen meyve ağacı birinci yılda, ikinci günü dikilen ikinci yılda meyve verir. Dolunay uğurlu, hilal uğursuzdur. Bu nedenle tavuklar kuluçkaya dolunayda yatırılır. Öyle yapılınca yumurtaların cılk çıkmayacağına inanılır.

Ay tutulması da değişik inanışlara konu olmuştur. Bunlardan birkaçı şöyledir: gökte bir ejderha ayı boğmak ister, ay da korkusundan kararır; ay bir inektir, cadılar yakalayıp sütünü sağmak ister ama tutamazlar. Sonunda Kat dağında kıstırıp sütünü sağarlar, inek yorgun düştüğünden ışığı azalır; ay tutulması cin ve perilerin ayın yüzünü örtmesidir; ayın yolu üzerinde dik bir yokuş vardır. Bunun ardına girince ışığı görünmez olur, yani ay tutulur; ay Müslümanların, güneş Hristiyanların simgesidir. Ay tutulduğunda Müslümanların, güneş tutulduğunda Hristiyanların büyük bir günah işlediğine inanılır. Bu inanışların çoğunda bir düşmandan kaçma ya da düşmanla savaşma söz konusu olduğundan, ay tutulunca göğe tüfek atılır, davul, teneke çalınır, bir an önce kurtulması için dua edilir. Kimi yörelerde camilerden sela verildiği de olur. Böylece ay ışığını engelleyen güçlerin korkup kaçacağına inanılır.

Anadolu’nun birçok yöresinde aya ilişkin değişik uygulamalar vardır. Ay ışığının tılsımlı bir gücü olduğuna inanıldığından, halk ilaçlarının kimisi ay ışığında ayazlatılır. Böylece tılsım ilaca geçmiş olur. Kabakulağın, “aylık” denen ağız iltihabının aydan kaynaklandığına, aya bakmakla geçeceğine inanılır. Ayı ilk gören değerli bir madene ya da güzel bir yüze bakarsa işi rast gider, içi yazılı bakır bir tas içinde, ay ışığında bekletilen suyu hastalar içerse iyileşeceğine, iyileşemeyecek durumdakilerin de son günlerini rahat geçireceğine inanılır. Savaşta ay tutulursa, savaş kızışır. Ayın yakınında yıldız varsa yangın çıkacağına işarettir. Ay bedirken yalan söyleyenin başına mutlaka bir felaket gelir.

Nevruz gecesi bir tekneye su doldurulup ay ışığında bekletilir ve sabaha değin ibadet edilirse, suyun altın olacağına inanılır. Yeni ay gören cebindeki madeni paraları ters çevirirse bereketi artar. Yeni ay parmakla gösterilirse dolama çıkar. Yeni ay gören güzele bakmamışsa, evde çok bardak çanak kırılır. Hamile kadın hilal görmüşse çocuğu erkek olur. Kimi yörelerde cılız çocuklar bir küreğe konup aya doğru sallanır: “ya al ya ver, ya öldür ya da ondur” denir. Böylece çocuğun kısa zamanda gelişip serpileceğine ya da ölüp gideceğine inanılır.

Ay falı. Anadolu’da ay falının çeşitli türleri vardır. Gurbetteki bir yakınını görmek isteyen, ay dolunayken görüntüsünü bir aynaya yansıtır, sürekli buna bakar. Bir süre sonra, görmek istediğini o andaki haliyle göreceğine inanır. Genç kızlar, evleneceği kişiyi görmek için aynı yönteme başvurur. Bir başka yöntemde, bir kalbura konan kaşıklar, aya doğru sallanıp yere atılır. Kaşıkların konumuna göre yorum yapılır. Avuç içindeki çizgilerle, ayın yüzündeki çizgiler arasında ilişki kurarak fala bakma da Anadolu’da yaygındır.

Divan edebiyatında sevgili, sevgilinin yüzü, yanağı aya benzetilir. Yeni doğmuş ay (hilal), biçimi bakımından kadehtir. Dolanımını tamamlayan hilalin dolunay haline gelmesi gibi kadeh de içki meclisinde elden ele geçerek dolanır. Ramazanın ve bayramın yeni aya bakılarak saptanışı, şiirlerde çeşitli biçimlerde dile gelir. Yeni ay, genç yaştaki sevgilidir. Divan şairlerinin kamer, mah, meh diye adlandırdığı ay, halk edebiyatında sevgi konusu işlenirken sık sık anılır.