Ben Allah’ın İşine Karışmam Deyiminin Hikayesi
Ben Allah’ın İşine Karışmam Deyiminin Hikayesi
Bir Bektaşi Dervişi, hamama gitmiş. Bakmış ötede beride irili ufaklı hamamböcekleri gezinmekte. Hem kızmış hem içi kalkmış:
“Hey, benim Rabbim, bu münasetbetsiz ve sevimsiz hayvanları ne diye yaratırsın acaba” diye söylenmiş. Aradan bir müddet geçmiş ve Bektaşî bir gün hastalanmış. O devrin hekimlerinden biri:
“Baba efendi, senin bu hastalığının ilacı şudur. Kırk tane iri hamamböceğini bir okka maydanoz ile kaynatıp üç gün, sabah akşam içeceksin, Bak hastalığından eser kalacak mı?” demiş.
Baba bu işe pek sıcak bakmasa da , bakmış ki hastalık aman vermiyor, yâ Allah deyip hekimin bu tavsiyesini çaresiz iğrenerek yapmış. Artık, sebeb hamamböcekleri mi olmuş, o bir okka maydonoz mu bilemeyiz ama Allah da şifa vermiş.
Sıhhatine kavuşan baba erenler, bir zaman sonra uzunca bir seyahate çıkmış. Bindiği gemi denizin ortasında öyle bir fırtınaya tutulmuş ki, hem kaptan, hem tayfalar, hem yolcular, “Allah’ım sen bizi kurtar, şöyle zekat vereceğiz, şöyle kurbanlar keseceğiz” diye adak adar dururlarmış. Bizim Bektaşî ise, bir köşeye sinmiş ne konuşur, ne kaçışırmış. Yolculardan biri, onun bu sakin halini farkedip:
“Yahu, baba, bakıyorum hiç sesin çıkmıyor. Sende birşey adasana” deyince baba erenler:
“Aman evlâdım, ben Allah’ın işine karışmam, bir defa karıştım bana tam kırk tane hamamböceği yedirdi” demiş…