Berberlik Mesleğinin Tarihi

Berberlik nedir, nasıl ortaya çıkmıştır, ilk berber kimdir, Osmanlı devletinde Berberlik nasıl yapılırdı, Berberlerin Görevleri Nelerdi?

Berber erkeklerin saçlarını kesen, sakal, favori ve bıyıklarına biçim veren zanaatçı. Berberler dükkanlarında müşterilerine genellikle şampuanla saç yıkama, saç boyama, perma, manikür vb gibi hizmetler de verirler.

Berber dükkânı, bugün olduğu gibi Yunan ve Roma dönemlerinde de dedikodu ve düşünce alışveriş merkezi olan bir yerdi. Bununla birlikte, özellikle Roma’da, zengin yurttaşların kendi evlerinde berberleri olurdu. Eski Mısır’ın zengin evlerinde uşak ve hizmetçilerden başka berberler de bulunur, hatta bunlar konuklara da hizmet ederdi.

Avrupa’ da Berberliğin Tarihçesi

Avrupa’da berberler 600 yıl boyunca ameliyat da yaptılar. Bu gelenek, 1163’de din adamlarının hacamat yapmasını yasaklayan papalık emri ile başladı. Keşişlerin düzenli aralıklarla hacamat gerektiren kimi hastalıklara bakmaları istenirdi; bazı keşişler bu işin yanı sıra küçük ameliyatlar da yaparlardı. Din adamlarının tıraşlı olmaları istendiği için, keşişler bu işleri 1092’den sonra manastırlarda çalışmaya başlayan berberlere devrettiler. Bu durum, kan akıtmanın gerekli, ama kendilerine göre bir iş olmadığını düşünen o dönemin doktorlarını da hoşnut etti; apselerin açılması, yaraların bakımı gibi işleri berberlerin görmesinden memnun kaldılar. Ameliyatın büyük öncülerinden biri olan Ambroise Pari, mesleğinin başlarında geçimini tıraş yapmak ve saç kesmekle sağlayan biriydi.

Türkler’ de Berberlik Mesleğinin Tarihi Gelişimi

Berberlik Türklerde de eski bir zanaattır. Ama berberliğe ilişkin en eski bilgiler I. Süleyman (Kanuni) döneminden geriye gitmez. 16. yüzyılın ortalarında kahvehanelerin açılmaya başlamasından sonra berberlerin de bu işyerlerinin bir köşesinde çalıştıkları bilinmektedir. IV. Murad kahve içmeyi yasaklayıp kahvehaneleri de kapatınca, berberler aynı dükkânlar açmış, yasağın kalkmasından sonra yine eskisi gibi kahvehanelerde çalışmayı sürdürmüşlerdi.

1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılışı sırasında kahvehaneler de kapatıldı, iki yıl sonra ise aynı berber dükkanlarının açılmasına izin verildi. O tarihe değin kahvehane gediklerine bağlı olarak çalışan berberler, bundan sonra tek başlarına ve “berber gediği” adıyla örgüdendiler. Kahvehaneler yeniden açılınca berber esnafının bir bölümü eskiden olduğu gibi bunların bir köşesinde çalışmaya devam etti. 19. yüzyılın son yıllarında İstanbul’da Avrupa benzer berber dükkânları açılmaya başladı “Perukâr” adıyla çalışan bu berberlerin giysileri de, kullandıkları araçlar da eski berberlerden farklıydı.

Tanzimat sonrasında berberlerin çıraklık, kalfalık, ustalık derecelen ve dükkânların iç düzeni, başka esnafta olduğu gibi yönetmelikle saptandı. Buralarda çalışanlar bellerine ibrişim peştamal bağlar, çorapsız ayaklarına nalın giyerlerdi; kolları ise her zaman dirseklerine kadar sıvalı dururdu. Tıraş takımlarının sürekli temiz tutulması da başta gelen zorunluluklar arasındaydı.

Berberlerin saç ve sakal kesmek dışında halk hekimliği geleneğine bağlı olarak sünnetçilik, hacamatçılık, diş çekme, kellik, uyuz, sıraca, egzama gibi cilt hastalıklarının tedavisi gibi yan uğraşları da vardı Eski berberler esnaf geleneklerine uyarak. Hz. Muhammedi tıraş eden Selmân-ı Pâk’ı kendilerine pir olarak kabul ederler ve bunu dükkanlarının bir köşesine aslıkları levhalardaki beyit ve kıtalarla dile getirirlerdi.

İlk saç tıraşını oğulları İsmail ve İshak’ın saçlarını keserek gerçekleştirdiğine inanıldığı için, bazı İslam kaynaklarında İbrahim Peygamber de berberlerin piri olarak anılır.

Eski İstanbul’da kahvehanelerde ve kendi dükkânlarında iş yapan berberler dışında, ayak berberleri (seyyar berberler) ve hamam berberleri de vardı. Ayak berberleri yol kenarlarında, cami avlularında sıra sıra dizilir, müşteri beklerlerdi. Genellikle gurbetçiler, askerler, ayaktakımı ve külhanbeyleri ayak berberlerine tıraş olurlardı.

Hamam berberleri müşterilerin saç ve sakallarını tıraş ettikleri gibi bazı önemsiz cilt hastalıklarını da tedavi ederlerdi. Hamam berberlerinin asıl işleri arasında hacamatçılık başta gelmekleydi. Bugün hamam berberleri bütünüyle ortadan kalkmıştır, ayak berberi ise tek tük görülmektedir.

Osmanlı sarayında ve önde gelen devlet adamlarıyla zenginlerin konaklarında berberlik de ayrı bir hizmet dalıydı. Sarayda berberlik hizmetleri önceleri Enderun’da Hazine ve Kiler Koğuşunda bulunan zülüflü ağalar arasından seçilen yetenekli kişiler tarafından yürütülürdü. Seferli Koğuşu kurulduktan sonra bu hizmet bu koğuştun yetişen zülüflü ağalara verildi.

Padişah berberi “berbercibaşı” unvanını taşır ve bu göreve getirilince Has odaya yerleşirdi. Berbercibaşı padişahı padişahı tıraş ettikçe, kestiği saç ve sakalları atmaz, gümüş bir leğende yıkar, kurutur, kokular serperek bir kutuda biriktirirdi Her yıl Surre Alayı ile birlikte Medine’ye gönderilen bu kutunun içindekiler, Hz Muhammed’in türbesi yakınlarında uygun bir yere gömülürdü. Berbercibaşı ayrıca şehzadelerin ilk tıraşlarını da yapar, bu hizmeti yerine getirdikten sonra durumu sadrazama bildirerek armağanlar alırdı.

Cumhuriyet döneminde de büyük ölçüde çırak, kalfa, usta düzeni içinde yetişen ya da meslek kurslarına devam eden berberler, günümüzde bağlı oldukları berberler derneğinin açtığı sınava girerek berber ehliyeti almak zorundadır.