Biat Etmek Ne Demek?
Biat; İslam toplumunda devlet başkanının din hükümlerini kendi önderliği altında yerine getirmeleri için ümmetten aldığı söz, bağlılık yemini.
Biat, sözlük anlamıyla bir alışveriş, bir değer karşılığında bir başka değeri vermek demektir. İslami bir terim olarak müminlerin, önderleri aracılığıyla Tanrı ile yaptıkları bir alışverişi dile getirir.
Hz. Muhammed Akabe biatlarında Müslümanlardan biat almış, “bunlara karşılık ne var ey Tanrı elçisi?” sorusuna da “Cennet” cevabını vermiştir. Kuran’da da “Allah şüphesiz, müminlerin canlarını ve mallarını Cennet’e karşılık satın almıştır” (Tevbe 111) denerek aynı anlam dile getirilmiştir.
Alışveriş nasıl her iki tarafın rızası ile yapılır ve sonundu “aldım-verdim” denilerek el sıkışılırsa, Tanrı ile müminler arasındaki bir alışveriş olarak biat da aynı biçimde yapılır. Hiçbir İslami yönetim biat olmadan kurulamaz. Biat almayan bir devlet başkanı, Müslümanlar tarafından tanınamaz.
Biatın Kuralların Nelerdir?
Alışverişte olduğu gibi biat için de birtakım koşullar vardır Bunların başlıcaları şöyle sıralanabilir: Hiç kimse biata zorlanamaz. Zorla alınan biatin yasal geçerliliği yoktur. Biat edecekler niçin biat edeceklerini bilmelidirler Biat edilen, biat koşullarının gereğini yerine getirmezse, biat edenler onu buna zorlayabilir ya da biatı bozabilirler.
Herkese biat edilemez. Biat edilecek kimsenin Tanrı hükümlerini en iyi bilen ve gerekli önderlik niteliklerini taşıyan bir kişi olması gerekir. Kendisinde bu nitelikler olmayanların biat istemeleri zulümdür. İki taraf da biatin koşullarına bağlı kaldıkça mattan dönülemez. Dönülür ya da biata karşın koşulların gereği yerine getirilmezse, bu, Tanrı’ya verilen sözden dönme anlamına geleceği için azabı gerektirir.
Hz Muhammed’in ölümünden (632) son-biat genellikle yüksek İslam görevlilerinden oluşan seçicilerin halifelik için benimsedikleri adayı belirtmede kullandıkları bir yöntem haline geldi Halifeliğin dördüncü halife Hz Ali ile onun soyundan gelenlere bir hak olduğuna inanan Şii Müslümanlarsa her imamın kendi ardılını seçmesini benimseyerek biati reddettiler Ancak halifelik kurumu en büyük mezhep olan Sünnilerin elinde kaldığından, biat adeti devam etti.
I Muaviye’nin (661-680) Arap siyasal yaşamına halifeliğin babadan oğula geçmesi ilkesini yerleştirerek biat uygulamasını yasal bir formalite haline getirmesinden sonra bile, biat Tanrı’nın halife olarak seçtiği kişiyi onaylama anlamına gelen dinsel bir eylem biçiminde varlığını sürdürdü. Bağlılığın bir ifadesi olan biat, genelde bütün İslam dünyasında benimsendi. Yüksek devlet görevlileri çoğu kez yeni halifeyi tanıdıklarını biatü’l-hassa (özel biat) denen el sıkışmayla gösterirlerdi. Buna karşılık daha geniş topluluklar bağlılıklarını biatü’l-amme (genel biat) ile bildirirlerdi. İllerde de resmi olarak biat uygulanırdı. Emeviler dönemiyle birlikte bir halifenin yönetim süresi içinde biatin iki ya da üç kez yinelenmesi kurumlaşmış bir âdet haline geldi. Ortada bir vâris bulunduğu bazı durumlarda, bu kişiye gelecekte bağlı kalınmasını sağlamak amacıyla da önceden biat uygulamasına başvuruldu. Osmanlılarda da biat her saltanat değişikliğinde yalnız ileri gelen devlet yöneticilerinin katıldığı özel bir törenle uygulanırdı.