Bitkisel Süsleme Nedir? Nasıl Yapılır? Tarihçesi

Bitkiler tüm uygarlıklarda rastlanan süsleme öğeleridir Mısır sütun başlıklarında, lotüs ya da papirüs çiçekleri örnek alınmıştı. Karnak’taki armalı ayaklar, stilize lotüs ve papirüslerle süslüydü. Yunanistan’da, Korinthos üslubunda başlıklar, ayıpençesi (akanthos) yaprağı biçimindeydi; tapınakların alınlıklarında, palmet biçiminde akroterler yükseliyordu. Daha sonra, ayı-pençesi yaprakları yaygın bir biçimde kullanıldı: bu yaprakların karmaşık damarları, Roma başlıklarında ve daha geç dönemlerde, doğrudan antikçağ sanatından esinlenen tüm yapıtlarda (Provence ve Bourgogne’daki roman dönemi başlıkları) görüldü.

Suriye, Bizans ya da İslam başlıklarında, hatta yassı yapraklarla süslü Merovenjler ve Karolenjler dönemi yapıtlarında da, basit bir tarzda işlenmiş ayı-pençesi yaprakları kullanıldı. XII. yy. başlıklarının kıvrımları da ayı pençesini örnek aldı. Gotik dönemin ilk bitkisel dekorları, Notre-Dame de Paris’nin başlıklarında görüldü. Roman dönemi bitkisel dekorlarından kaynaklanmalarına karşın, bunlarda canlı ve gerçek yaprakların tüm özellikleri vardır

Sainte-Chapelle’in dekoratif heykelleri, büyük bir gerçekçilikle işlenmiş, diğerlerinden kolayca ayırt edilebilen bir dizi oluşturur. Aynı durum Reims katedrali için de geçerlidir. Ancak burada, kenarları tırtıllı yapraklar tercih edilmiştir (kıvırcık lahana, su kerevizi yaprakları, devedikeni). Bu tür yapraklar giderek artan bir biçimde, Ortaçağ’ın sonuna dek görüldü. Ünlü Basel gülü (Cluny müzesi), XIV. yy. kuyumculuğunun yetkin bir örneğidir. Rönesans sanatında, Antikçağ’ın daha ince yapraklı bitkilerine dönüldü: kıvrık dallar, gül biçiminde küçük süsler, ayıpençesi yapraklan. Gerçekçi üslupta bitkisel süsleme, aynı dönemde resimde de kullanılmaya başlandı. 

XVIII. yy.’da bitkiler, süslemelerde en çok kullanılan öğeydi. Duvar süslerinde, özellikle de oyma tahtadan boyalı ya da altın yaldızlı lambrilerde, sürekli çiçek motifleri kullanıldı; bu motifler, rokay üslupta, genellikle büyük bir hayal zenginliğiyle işlendi; ancak, yeni klasikçiliğin ortaya çıkışıyla birlikte, natüralist tasarıma geri dönüldü. Aynı durum, kuyumculukta ve mobilyacılıkta da görüldü; Louis XVI döneminde, Jacob’un koltukları ve Riese-ner’in mobilyalarındaki dikkatli doğa gözlemi oymalarda, işlemeli ve altın yaldızlı tunç eşyalarda da görüldü. Bu zevkin gelişmesinde, Marie-Antoinette’in kişisel katkısı oldu.

Seramik alanında, bitki motifleri en çok porselenlerde kullanıldı, hatta bunların üç boyutlu kopyaları yapıldı: sert porselenden saksonya çiçekleri, daha sonra yumuşak hamurlu vincennes çiçekleri, inanılmaz-derecede gerçeklik hissini uyandırdı. Fayanslardaysa, bitki teması yalnızca boyalı dekor olarak işlendi; Strasbourg, Niedervviller, Marseille, Sceaux, Aprey, vb.’de gerçekleştirilmiş örneklerde de görüldüğü gibi, bu alanda büyük bir yetkinliğe ulaşıldı. XIX. yy.’da Empire üslubunun ortaya çıkmasıyla çiçek motifi birdenbire süslemelerden kayboldu. Bu motif daha sonraları yavaş yavaş yeniden ortaya çıktı. 

Türk sanatında en çok kullanılan bitkisel bezemeler, hatai  ya da gerçekçi üslupta çiçekler (gül, lale, karanfil, sümbül, hanımeli, şakayık, düğün çiçeği, kadife çiçeği, kiraz çiçeği), yapraklar (beş yaprak ya da pençberg, sadberg, üçyaprak* ya da seberg) ve ağaçlardır (yapraklı ya da meyveli, hayat ağacı, selvi, hurma ağacı).

Bitkisel süslemeler önce çok stilize çiçek ya da ağaç motiflerinden oluşuyordu. Palmetli, lotüslü, rumilı ve geometrik motifli süslemenin yaygın olduğu Anadolu Selçuklu ve Beylikler döneminde de stilize çiçek motiflerine rastlanır. Özellikle hayat ağacı motifi kimi yapı cephelerinde ya da çinilerde kullanılıyordu. 

Osmanlılar’da kıvrık dallar arasında çeşitli stilize çiçeklerden oluşan süsleme üslubu yaygındı, ilk örneklerdeki aşırı stilize üslupta, Uzakdoğu’nun ve Orta Asya sanatının etkisi dikkati çeker.

Genel olarak hatai üslupta, çiçeklerin ayırt edilmesi güçse de, şakayık, nar çiçeği gibi örneklere rastlanır. Kullanıldıkları yüzeyi kaplayacak biçimde uygulanan bu süslemede belirli şemalara bağlı kalınmakla birlikte, özgürce bir tasarım gözlemlenir. Özellikle çini sanatında, XVI. yy. ortalarına değin hatai üslubunda bitkisel süsleme yaygındı. Tezhip ve cilt sanatında ha-tai’nin yanı sıra küçük yapraklar, beşyaprak, sadberg, üçyaprak motifleri kullanılmıştır.

XVI yy. ortalarından başlayarak daha doğacı üslupta bitkisel motifler yaygınlaşmıştır. Önceleri oldukça stilize işlenen bu çiçekler arasında gül, lale, sümbül ve karanfil başta gelir. Selvi ve hurma ağacı da çokça kullanılan motiflerdir. Stilize olmalarına karşılık çiçeklerin biçimi belirgindir. Bunlar hatai ya da rumilerle birlikte aynı kompozisyon içinde kullanılmıştır. XVII. yy.’dan sonra doğal çiçek motiflerinin uygulanması daha da artmış, XVIII. yy. sonlarına değin çiçekli süslemeler çinilerde, dönemin taş işçiliğinde (çeşmeler, sebiller, mezar taşları) uygulanmıştır. Duvar ve pano resimlerinde, kitap süslemelerinde de pek çok örnek vardır. XVIII yy. sonlarında Batı’nın Barok, Rokoko ve Empire üslupları etkisinde bitkisel süsleme yaygınlaşmıştır.