Çini Nedir? Çini Nasıl Yapılır? Özellikleri? Tarihçesi

Çinicilik Nedir? Camilerde, türbelerde, saraylarda ve kamuoyu tarafından değer verilen her türlü mimari eserde, süsleme yapmak amacıyla duvarları kilden üretilmiş desenli çini levhalarla kaplama sanatı.  Bir binayı süsleme amacının yanı sıra sırf o binanın duvarlarını korumak için de çini yapılabilir.

Çini, bir yüzü kaba haliyle bırakılıp diğer yüzü sırlandırılmış, üzerine de çoğunlukla renkli çiçek motifleri işlenmiş belli boyutlardaki pişmiş kil levhalardır. Bu sanat, binlerce yıl önce porselen ustası Çinlilerin elinde doğduğundan dolayı, sonraki yüzyıllarda Türkler tarafından “Çin işi” anlamında bir deyimle adlandırılmıştır.

Çini Nasıl Yapılır?

Geleneksel yolla çini üretmek için önce uygun topraktan balçık kıvamında bir çamur hazırlanır. Çok iyi yoğurulmuş ve içindeki bütün pürüzlü dokulardan arındırılmış olan bu çamur koyulaşınca mesleğe özgü yöntemlerle önce düz levhalar haline getirilir, açık havada yeterince kurutulduktan sonra da bir taş fırında pişirilir.

Fırından çıkan çini levhaları belli bir dayanıklılık düzeyine erişmiş durumda olur. Bunların üzerlerine de renkli boyalarla çiçek motifleri ve şekiller işlenir. Süslenen yüzey sırlanır ve çiniler kurumaları için bir defa daha firma konulur. Günümüzde el işçiliği yoluyla bu tür çini levha üretme geleneği artık tamamen tarihe karışmış olup, çiniciliğin çağımızdaki yansıması durumundaki fayans ve karo yapımında, en küçük bir hata payına bile izin vermeyen ve bütün üretim sürecini bilgisayar kontrollü olarak yürüten çok hassas elektronik cihazlar kullanılmaktadır.

Çinicilik Tarihi

Çinicilik her ne kadar Çin topraklarındaki porselen işçiliğinden doğma bir hüner olsa da sonradan İslam ülkelerinde de çok büyük gelişme göstermiş bir sanattır. Özellikle Türk çini ustaları cami ve saray mimarisinde dünya çiniciliğinin gelmiş geçmiş en zarif örneklerini sergilemişlerdir. Yapıları çinilerle süsleme zevki ilk olarak Selçuklularda görülmüş, bu sanat Osmanlı dönemindeki çini ustalarının tasarımlarıyla zirve noktasına ulaşmıştır. Özellikle İzmit kenti 16. yüzyılda ortaya koyduğu göz kamaştırıcı çinilerle bütün dünyada çiniciliğin merkezi olarak nam salmıştır. Öyle ki 16. yüzyıl İznik yapımı olduğu tescillenen bir tek çini karo bile günümüzde dünyanın bütün büyük müzayede salonlarında “birinci sınıf tarihi eser” olarak kabul edilmekte ve astronomik rakamlara alınıp satılmaktadır.

Süleymaniye Camisi, Rüstem Paşa Camisi ve Topkapı Sarayı, duvarlarında Türk çiniciliğinin zirve eserlerinin yer aldığı tarihsel mekanlardan yalnızca bir kaçıdır.

13. yy İslam mimarisinde çininin gelişmesine Anadolu öncü olmaktadır. Bu devirde çini ve sırlı tuğla; camii, mescit, medrese, türbe ve saray yapılarında önemli bir dekor unsuru olur.
Anadolu’da ilk önemli çini merkezi Konya olmaktadır. Konya ve civarındaki eserlerde Selçuklu devrinin her tipte en mükemmel ve bol örneklerini görmekteyiz (Öney, 1978:15s).

Konya çini sanatının temelinde Samarra çini sanatının öneml izleri vardır. Horasan çini atölyelerinin renk ve desen etkileri de rahatlıkla görülür. Şu hususu ifade etmeliyiz ki, mozaik çininin mimari süslemelerde geniş alanlar kazanması Anadolu’da kendini göstermiştir.

Anadolu’da çiniye geçiş “tuğla” vasıtasıyla olmuştur. Buradan sırlı-tuğlaya daha sonra da tuğla, taş ve alçı üzerine çini uygulamalarına ulaşılmıştır (Özönder, 1999:165s).

Selçuklu mimarisinin en zengin dekorlarını meydana getirmiş olan çinilerde egemen renk firuze, lacivert, siyah ve kahverengidir (Aslanapa, 1974:115s).

Dini yapılarda mozaik-çini tekniği revaçta iken, saraylarda genlelikle yıldız ve haç biçimli çini levhaların tercih edilmesi de dikkatleri çeken bir husustur. Dini yapılarda geometrik ve bitkisel motiflerin ve hattın çok başarılı kompozisyonlarını seyrederken saraylarda figürlü çinilere geniş yer ayrılması da dini ve dünyevi saygınlıklardan kaynaklanmıştır (Özönder, 1999:166s).

Selçuklu mimarisinde kullanılan çini malzeme belli bir stil ortaya koyar, çeşitli eserlerde büyük farklar ve süprizlerle karşılaşılmaz (Öney, 1978:131s).

Selçuklu levha çinilerinin ortak yanı, sekizgen levhalar ile haçvari levhaların birlikte kullanıldığı düzendir. Bu grup çinilerin en ilginç örneklerine yine Kubadabad Sarayı’nda rastlanmıştır. Burada bulunan haçvari çiniler, rumi ve çok stilize çiçeklerle, sekizgen çiniler ise insan, kuş, geometrik ve bitkisel olmak üzere çok çeşitli figürlerle bezenmiştir.

Sırçalı medrese de, adını zengin çini süslemesinden alır. Medresenin eyvani, sırlı tuğla ve çinilerin çeşitliliğiyle dikkati çeker. Lacivert ve firuze rengin hakim olduğu çinilerde görülen başlıca figürler geometrik bezeme, rumi ve palmetlerdir. Karatay Medresesi’nin çinileri bütün kubbeyi kaplayahn geometrik süsleme bakımından önem kazanırken, Sahip Ata Külliyesi ise tüm yapılarının çinilerle bezenmiş olmasıyla ünlüdür (Anonim, 1990:150s).