Dersim isyanları, Dersim ve yöresinde devlete karşı girişilen eylemler (XIX. – XX. yy.’lar).
Tanzimat öncesinde yörede aşiretlerin yaşaması nedeniyle imparatorluğun öteki bölgelerine oranla bazı ayrıcalıklar tanınan Dersimde, ocaklık ve yurtluk adı verilen yönetim birimlerinin başındaki aşiret reisleri, yerel etkinlikleri yanında resmi unvanlar da kazanmaları sonucu çok daha güçlü duruma geldiler.
Tanzimat’ın Doğu Anadolu’da uygulanması sırasında, merkezi yönetime bağlılığını güçlendirmek için Dersim de Hozat merkez olmak üzere Dersim sancağı adıyla Erzurum eyaletine bağlandı (1847). Ancak, şeyhlik, ocaklık, ağalık gibi sistemlere bağlı bölge halkı, yeni düzene karşı direndi. Hükümet bu durum karşısında denetimi sağlamak, asker ve vergi toplayabilmek için aşiret reislerine rütbe ve nişanlar dağıtarak onları elde etmeye çalıştı.
Devlet otoritesinin bölgede yaygınlaştırılmasından rahatsız olan aşiret reisleri, topluca ayaklandılar Yaklaşık bir yıl süren ayaklanma, hükümet kuvvetlerince bastırıldı ve ayaklanmacıların başı Hüseyin Bey tutuklanarak Vidin kalesine sürülürken, oğlu Ali Bey de Erzincan‘da oturmaya zorlandı.
1877-1878 Türk-Rus savaşı’ nın başlamasıyla Dersim yöresindeki askeri birlikler Erzurum’a gönderilince, yeni ayaklanmalar patlak verdi. Bu ayaklanmalar Kurt ismail ve Samih paşalar (1877), ardından da Ahmet Muhtar Paşa (1878) tarafından bastırıldı. Dersim, Erzurum’dan ayrılarak vilayet haline getirildi (1879). Bu dönemde yoğunlaşan ermeni komitacılarının da tahrikiyle ayaklanmalar tekrar başladı. Ali Şefik Paşa (1885) komutasında bölgeye gönderilen kuvvetler uzun süren çarpışmalardan sonra ayaklanmaları şiddetle bastırdılar.
Dersim yeniden sancak oldu (1886). Ancak, köklü bir ıslahat yapılamadığından ayaklanma ve eşkıyalık olayları önlenemedi. Koçgiri ve Şamuşaklı aşiretlerinin ayaklanma girişimleri yine şiddetle bastırıldı (1892). Daha sonra da karışıklıklar aralıklarla sürüp gitti (1893 -1895).
Babıâli, etkili aşiret reislerini gönüllerini alarak elde etmeye çalıştığı gibi, bölge halkından asker toplayarak “Hamidiye alayları” adıyla yeni askeri birlikler de kurdu. Bu arada giderek artan saldırı ve şiddet hareketleri Kureyşanlı, Koçuşağı, Şamuşağı ve Resikli aşiretlerinin birleşmeleri sonucu büyük bir ayaklanmaya dönüştü (1907).
Elazığ redif tugayı komutanı Neşet Paşa ayaklanmayı bastırdıktan bir yıl sonra Koçuşağı, Şamuşağı ve Resikli aşiretleri öç amacıyla yeniden başkaldırdılar. Ayaklanmanın gelişerek genişlediği bir sırada II. Meşrutiyet ilan edildi ve Harbiye nezareti 4. Ordu komutanlığından aşiretlerle anlaşarak eylemlere son verilmes.ni istedi. Böylece bölgedeki ayaklanmacı aşiret reislerinden bazılarının merkeze boyun eğmesi sağlanırken, bazılarının da çok az bir cezaya çarptırılarak anlaşmaya varılması yoluna gidildi. Ayrıca, Ferik Ali Paşa ve Şûrayı devlet üyesi Mustafa Bey yerinde incelemeler yapmakla görevlendirilerek Dersim’e gönderildiler.
Yapılan incelemelerin ışığında Mebusan meclisi, Dersimde önce dirlik ve düzenin sağlanması, ardından da ıslahata gidilmesi yolunda karar aldı. 4. Ordu komutanı olarak Dersim’e gönderilen ibrahim Paşa, aşiret reislerinden hükümete karşı gelmeyeceklerine ilişkin söz aldı (1909). Boyun eğmeyen Haydaranl aşiretine karşı girişilen askeri harekâttan sonra bölgede bir bakıma dirlik ve düzen sağlandı.
Pülümür çevresinde başlayan ayaklanma (1911), Haydaranlı aşiretinin de katılmasıyla genişleme eğilimi göstermesine karşın, iki ay süren bir direnişten sonra bastırıldı.
Balkan savaşı sırasında, bölgede bazı eşkıyalık olayları görüldüyse de, genel bir ayaklanma olmadı. Kırgan (1914), Ferhatuşağı (1916) aşiretlerinin çıkardığı ayaklanmalar kısa sürede bastırıldı. Yine Birinci Dünya savaşı’nda Ruslar’ın Doğu Anadolu’da giriştikleri ileri harekât sürerken (1916), Doğu Dersimde Kureyşan aşiretinin önderliğinde, bölge aşiretlerinin ayaklanması sonucu Nazimiye ayaklanmacıların eline geçti, Mazgirt, Pertek ve Çarsan-cak çevreleri baskın ve talana uğradı.
Galatalı Şevki Bey komutasındaki XIII. Tümen, yaklaşık bir ay süren harekât sonunda bölgede geçici de olsa denetimi sağlamayı başardı. Kurtuluş savaşı sırasında çıkan Koçgiri ayaklanmasına (1921) Dersim bölgesi katılmadı. Bunda Kuvayı mitliye yanlısı ve TBMM üyesi, Diyap Ağa ile öteki bazı aşiret reislerinin olumlu davranışlarının büyük etkisi oldu.
Cumhuriyet‘ in ilanından sonra öteki doğu illeriyle birlikte Dersim üzerinde de önemle durularak bölgedeki temel sorunlara köklü çözümler getirmek amacıyla incelemeler yapılmaya başlandı. Dersim, Şeyh Sait ayaklanmasına da (1925) katılmadı. Ancak, Ağrı ayaklanmasından sonra (1930) ortaya çıkan bazı ayaklanmacı grupların karargâhı durumuna gelen bazı köylere karşı harekâta girişildi. Daha sonra bölgede gerçekleştirilen idari ve sosyal reformlarla (1935) sorunun kesin çözümüne erişilmek istendi.
Yörenin adı Tunceli olarak bir yasayla değiştirildi. 3. Ordu müfettişi olarak Tunceli ve yöresinde düzenin sağlanması için gerekli önlemleri almakla görevlendirilen general Abdullah Alpdoğan (1936), buradaki şeyh ve ağaların etkisini kırmak üzere büyük çaba harcadı ve bu girişiminde önemli ölçüde başarılı oldu. Yöreye yollar, köprüler yapıldı; okullar açıldı. Ancak, bölgede Kureyşan aşireti reisi ve kendisine “Dersim generali” sıfatını yakıştırıp ingiliz hükümetinden yardım isteyen Seyyit Rıza önderliğinde asker ve vergi vermek istemeyen aşiretlerce yeni bir ayaklanma patlak verince (1937), cumhuriyet hükümeti, 4. Ordu müfettişliğinin kurulması, komutanlığına Abdullah Alpdoğan’ın getirilmesi ve Dersim bölgesinde geniş bir harekâta girişilmesini kararlaştırdı.
Ayaklanmaya Kureyşan aşireti dışında Haydaran, Yusufhan ve Demenan aşiretlerinden oluşan yaklaşık 5 000 kişilik bir ayaklanmacı grubu katıldı. Ayaklanma hareketi, Harsik köprüsünün yıkılması, köprüyle Kahnut bucağı arasındaki telefon hattının kesilmesiyle başladı (20-21 mart gecesi). Güvenlik kuvvetlerinin bölgede kesin olarak denetimi sağlamalarıyla sona erdi (7 ağustos 1938).