Milletlerin, tarihi açık seçik bilinmeyen devrelerindeki hayatlarını yakından ilgilendiren ve daha sonraki yaşayışları üzerinde de izler bırakan savaşları, zafer ve mağlubiyetleri, göçleri, kıtlık ve daha başka felâketleri ya da mutlulukları din, fazilet ve millî kahramanlık maceraları şeklinde anlatan manzum hikayelere destan denir.
Destanlar, efsanevî devirlerden sonraki zamanlarda doğarlar ve pek çok mitolojik unsurları ihtiva ederler.
Destanlar, insanın meydana getirdiği ilk sanat eserleri arasında yer alır. Ancak destanlar ferdî eserler değildir. Konularını ve o konu etrafındaki kahramanlarını, hatta kahramanların maceralarını milletin ortak hayali yaratır. Bu sebeple 200 beyitlik bir destan, yıllar sonra karşımıza 2000 beyitlik bir destan olarak çıkabilir.
Destanlarda beyit sayısı eksilmez daima artar. Bu da destanların halk arasında gördüğü ilgiyle doğrudan orantılıdır. Çünkü, halk sevdiği kahramana hayalinde yaşattığı pek çok özellikleri de yakıştırır. Destanlar hem tarihî, hem de psikolojik özellikler taşırlar. Tarihi vesika olarak destanları kullanmak istiyorsak, destanlardaki ilâveleri gerçek olaylardan çok iyi bir şekilde ayırmalıyız.
Destanlar, sözlü olarak dilden dile geçer. Zaman içinde değişikliklere de uğrarlar. Bu destanlar toplanıncaya ve yazıya geçirilinceye kadar uzun bir “oluş devresi” geçirirler. Nihayet bir şair çıkıp sözlü ve parça parça olan bu halk ürünlerini toplar, bir araya getirir, özel üslûbuyla işler, ona edebî kimliğini kazandırır. Böylece bir “millî destan” doğmuş olur.
Destanlar bir milletin bütün varlığını elemlerini, kederlerini, sevinç ve coşkunluklarını kısaca, heyecanlarını hareketlendiren bütün duygu ve düşünce yapısını oluşturan zenginlik hazineleridir.
Destanlarda bir milleti millet yapan bütün unsurları bulmak, çağdaşları arasında hemen beliriveren özellikler görmek ve medeniyet çizgilerini kesin olarak ayırmak imkânları bulunabildiği gibi o çağın her zaman görülen kültür alışverişlerini, bu alışverişlerin sınırlarını, üstünlük veya etkileme sahalarını da tespit etmek imkânı vardır.
“Destanlar, bir milletin derin keder ve üzüntüler yumağı ile çepeçevre kuşatılması esnasında birdenbire ortaya çıkar. Vücut vereni belli de olsa, destan, belirli bir süre sonra milletin ortak hüznü, ortak gözyaşı, ortak kederi olur. Millet, elindeki malzemeyi, kendi ruh ve seciyesine uygun bir tarzda yüceltir veya alçaltır, malzemeye ilaveler yapar, bazı unsurları çıkarır. Bulabildiği kadar, bütün hüzün ve kederlerini destana yükler, onu zenginleştirir.
Destanların Özellikleri Nelerdir?
1- Konuları yiğitlik, kahramanlık ve toplumu yakından ilgilendiren doğal, toplumsal ve tarihsel olaylardır.
2- Kahramanları gerçek, yarı gerçek ya da gerçeküstü varlıklardır.
3- Anlatım abartılıdır.
4- Destanlarda gerçeküstü olayların ele alınmasına karşılık gerçek ya da gerçeğe yakın olaylara da değinilir.
5- Genellikle şiirsel bir anlatımı olur ama düz yazıyla karışık olanları da vardır.
6- Genellikle çok uzun yapıtlardır.
7- Bir ulusun ortaklaşa yarattığı destanlar olduğu gibi sanatçıların yarattığı destanlar da vardır.
8- Zaman ve mekan tam olarak belli olmasa bile kaba çizgileriyle bellidir
Destan kavramı, İslâm kültürünün etkisiyle geniş bir anlam kazanmış, mesnevi, vekayiname gibi türlerle, çeşitli olayları konu edinen halk şiiri örneklerinin adı olmuş, modern edebiyatta da çeşitli türlerin anlatımında kullanılan genel bir kavram haline gelmiştir.
Ergenekon Destanı’nda Türklerin Ergenekon’a sığınmaları, burada çoğalınca dağı eriterek çıkışları; Köroğlu Destanı’nda göçebe Oğuzların İranlılarla yaptıkları savaşlar anlatılır.
Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz’un doğuşu, başarıları, ölmeden önce imparatorluğunu dört oğlu arasında paylaştırması anlatılır.
Kırgızların Manas Destanı, Orta Asya ve Doğu Avrupa’daki müslüman Türk boylarıyla putperest Kalmuklar ve Çinliler arasında geçen savaşları dile getirir. Son araştırmalarda bu destanın 400 000 dizesi tespit edilmiştir.
Oğuzlardan bize kalan tek destan metni ise Dede Korkut Kitabıdır.
Son devir şairlerinden bazıları da genellikle Kurtuluş Savaşı’nı işleyen, fakat biçim ve içerik bakımından geleneksel destanlardan ayrılan epik şiirler yazmışlardır (F. H. Dağlarca: Üç Şehitler Destanı; Nâzım Hikmet: Kurtuluş Savaşı Destanı; Behçet Kemal Çağlar: Battal Gazi Destanı v.b.).Destan