DEYİŞ. Halk edebiyatı alanında koşma (koçaklama, güzelleme, taşlama) ve türkü gibi nazım şekilleriyle yazılan “ezgili” şiir biçimlerinin genel adı. Zaman zaman “deme” diye de anılır.
Alevî-Bektaşî halk şairlerinin söylediği ve tasavvufî inancı, bir tarikatın ilkelerini, öğretisini dile getiren şiirlere de genel olarak ‘deyiş‘ adı verilmiştir.
Özdeyiş
Bireysel, toplumsal ve evrensel konularda, doğru ve tutarlı bir yargı getiren, öğüt veren, bir gözlemi dile getiren bir ya da birkaç cümleden kurulmuş sözlere özdeyiş (vecize) adı verilir. Özdeyişler, bağımsız olarak yazılabildikleri gibi, yazarların çeşitli yapıtlarında dağınık olarak da bulunabilirler.
Özdeyişler, anlamlarındaki yoğunluk ve deyişlerindeki kısalık yönünden, atasözlerine benzerler. Atasözlerinden ayrılan tek özellikleri, kişisel yaratı ürünü olmalarıdır. Bir görüşe göre, özdeyişlerin söyleyenleri unutulmuş olanları, atasözü değeri kazanırlar.
Özdeyişler, tıpkı atasözleri gibi, konuşurken ve yazarken şu amaçlarla kullanılırlar: Düşünceleri, söylenecekleri kısa ve özlü bir biçimde anlatmak için; bir olayın, düşüncenin doğruluğunu, yanlışlığını kanıtlamak için; etkileyici ve sanatlı bir anlatım kullanmak için; çarpıcı uyarılarda bulunmak için; büyük adamların (bilgin, devlet adamı, düşünür, vb.) deneyimlerinden yararlanmak gereğini belirtmek için. Aşağı yukarı bütün yazarlar, özdeyişleri bir anlatım öğesi olarak, çeşitli fırsatlarda kullanırlar.
Özdeyişlerin köklü bir geçmişi vardır. Eski yasalar (sözgelimi Hammurabi yasaları), dinsel öğretiler, ilkeler, özdeyişlerin ilk örnekleri arasında anılabilir. Eski Yunanistan’da özdeyişin ilk örneklerini Epikuros vermiştir. Yunan edebiyatının Helenistik döneminde önem kazanan epigramlar (yazıt, kitabe), özdeyiş değeri taşıyan dizeler anlamına geliyordu. Latin ozanlarından Catullus, Vergilius, Ovidius, Ci-cero, Seneca da epigram yazmışlardır. Özdeyiş, XVII. yüzyılda Fransız edebiyatında «klasisizm» akımı döneminde. La Rochefoucauld’nun «özdeyişler» (Maximes) adlı yapıtıyla bağımsız bir tür haline gelmiştir. Daha sonraları da Batı edebiyatında yaygın bir tür olmuştur. Özdeyişleriyle ün yapan yazarlar arasında La Bruyere, Bernard Shaw, Jean Cocteau özellikle anılabilir.
Türk edebiyatında Batılı anlamda özdeyiş yazılması, Tanzimat döneminden sonra başlamıştır. Bununla birlikte, Divan edebiyatı döneminde mısra-ı bercestelerin (bir şiirin içindeki en güzel dize), azade mısraların (tek dizeli şiir), müfred beyitlerin (bağımsız beyitler), bazı «rubai» ve «tuyuğ»ların da özdeyiş değeri taşıdığı görülmektedir. Tanzimat döneminde ilk özdeyiş örneklerini verenler Âli Bey (Lehçet-ül-Hakayık [Gerçekler Sözlüğül) ile Cenah Şahabeddin (Tiryaki Sözleri) olmuştur. Sonraki edebiyat dönemlerinde de Sabahattin Eyüboğlu, Salâh Birsel, Özdemir Asaf, vb., bazıları ki-taplaşan, bazıları dergi sayfalarında kalan başarılı özdeyiş örnekleri vermişlerdir.