Dinsel kaynaklarda güvercinden ilk kez Tevrat’ta söz edildi. Yaradılış bölümünde (VIII, 8-12) anlatıldığına göre, Nuh peygamber, tufandan sonra yeryüzünün kuruyup kurumadığını öğrenerek kendisine haber getirmesi için gemiden dışarı üç kez güvercin salar. Güvercin, ilk uçuşunda konacak hiçbir yer bulamayarak geri döner. Yedi gün sonra ikinci uçuşunda gagasında bir zeytin dalı ile döner. Yine yedi gün sonra son kez uçar ve geri dönmez. Böylece Nuh peygamber yeryüzünün artık kuruduğunu anlayarak yanındaki bütün canlılarla birlikte karaya çıkar.
Hıristiyanlıkta “kutsal ruh”u temsil eden güvercin, islam inancında da günahsızlık, barış ve sevgi simgesidir.
Efsaneye göre, Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye hicret ederken, kendisini öldürmek için izleyen müşriklerden kurtulmak için Sevr dağındaki bir mağaraya sığındığında, mağaranın girişindeki ağacın üzerine bir çift güvercin yuva yapar; yuvadaki güvercin yumurtalarını gören müşrikler, mağaraya kimsenin girmiş olamayacağını düşünerek içeri girmekten vazgeçerler. Böylelikle, Hz. Muhammet müşriklerden kurtulmuş olur. Güvercinlerin, saygılarından ötürü Kâbe’ye konmadıklarına, hatta üstünden uçmadıklarına da inanılır. Bu nedenle islam ülkelerindeki cami, kule ve sur gibi yapılara içlerinde güvercinlerin barınmaları için küçük yuvalar yapılırdı.
Güvercin hikâyesi ya da Destan-ı güvercin, anonim dini hikâyelerden biri (XV. yy.). Genellikle Süleyman Çelebi’ nin Mevlid’inin yazma ve basma nüshalarının arkasında bulunur. Bir gün, bir güvercin, kendisini kovalayan doğandan kurtarması için Hz. Muhammed’e sığınır. Peygamber güvercini saklar. Doğan gelir yavrularını beslemek için avı olan güvercini ister. Hz. Peygamber, güvercin yerine koyun vermeyi önerir Buna razı olmayan güvercine bu kez kendi etinden kesip vereceğini söyler. Tam etini keserken doğan Cebrail’e, güvercin de Mikâil’e dönüşür. Kendilerinin Tanrı tarafından gönderildiklerini söylerler.
Güvercin insanın evcilleştirdiği ilk kuştur. İstanbul’da, Roma ve Bizans döneminden kalan çeşitli mozaik, fresk üzerindeki en yaygın kuş motifi de güvencindir.
Osmanlı konaklarının, camilerin ve çeşitli yapıların cephelerinde görülen kuş evlerinin ve çeşmeleri süsleyen kuşlukların müdavimleri de güvercinlerdir.
Ava ve kuşa meraklı padişahların düzenledikleri güvercin yarışları; saray ve kasırların bahçelerindeki gü-vencinlikler bu kuşun Osmanlı sarayında da ilgi ve sevgi gördüğünün göstergeleridir. İstanbul’da güvercin ve kumruların en yoğun bulunduğu ünlü yer, yakın zamanlara kadar Eminönü’nde Yeni Cami’nin merdivenleriydi. Son yıllarda buradaki yol ve köprü inşaatı ile yoğun trafik yüzünden güvercinler de azalmış; bir zamanlar kuş yemi satan yaşlı ve çocuklar buraları büyük çoğunlukla terk etmiştir.
Eyüb Sultan Camii’nde, Yeni Cami’de, Bayezid Camii avlusunda, Nuruosmaniye Camii çevresinde özellikle eski İstanbul’daki meydanlarda, ellerindeki küçük ölçekleriylc mısır veya başka yemler satan çoğu yaşlı, sakat veya çocuk olan kuş yemcilerinin çevresine toplanan ve kendilerine yem atıldığı zaman önce havalanıp, sonra bulutlar gibi yemin etrafına üşüşen güvercinler ve kumrular, İstanbul’da giderek azalan, hattâ yok olan bir manzaradır.