Türklerde dokuma. Türklerde çok eski çağlardan beri dokuma sanatının gelişmiş olduğu, yapılan tarihsel ve arkeolojik çalışmalardan anlaşılmaktadır. Orta Asya’nın çeşitli yörelerinde yapılan arkeolojik araştırmalar sırasında çıkan kumaşlardan ipeklilerin Çin’den getirildiği öne sürülmekteyse de, yünlü ve özellikle üzeri yün ipliğiyle aplike edilmiş keçe parçaların Türkler’e ait olduğuna kesin gözüyle bakılır.
Kurganlardan çıkan eyer takımlarının üzerindeki kolan, kuşak ve kordonlar da çarpana dokumacılığının varlığını gösterir. Ayrıca çadır yapımı ve donanımında kullanılan dokumalar, Türk dokuma sanatında önemli bir yer tutar.
Türkler Anadolu’ya geldiklerinde, geçmişi çok eskilere dayanan gelişmiş bir dokumacılık sanatıyla karşılaştılar. Çatalhöyük’te yapılan kazılardan ele geçen bulgular, Anadolu’da dokumacılık tarihinin İ.Ö. 6 000’e değin uzandığını gösterir. Buradan çıkan kumaş parçaları, dünyada bulunmuş en eski dokuma örnekleridir.
Orta Asya’dan gelenlerin deneyimleriyle birleşen bu birikim sonucu, XI. yy.’da dokumacılığın Anadolu’nun her yöresinde büyük bir gelişim gösterdiği bilinmektedir. Bu dönemde Denizli, Adana ve Sivas’ın pamuklu dokumaları, Erzurum ve Erzincan‘da dokunan pamuklu, yünlü ve ipekli kumaşlar ünlüdür. Ayrıca Anadolu’nun birçok yöresinde dokunan halı ve kilimler de türk el dokumacılığının seçkin örneklerini oluşturur.
Selçuklular döneminde türk el dokuma ürünlerinin başka ülkelere satıldığı bilinmektedir. Türkmen aşiretleri arasında gelişmiş olan halıcılık geleneği, Anadolu halılarına dış ülkelerde geniş bir pazar sağlamıştı. Kumaşlar da çtış ülkelerde geniş çapta alıcı buluyordu.
Osmanlı devletinin kuruluş ve yükselme dönemlerinde Selçuklu sanatı mirası da değerlendirilerek dokumacılıkta büyük bir ilerleme kaydedildi. Dokumacılığın kaynağını Doğu’dan alması Batı’ nın yalnızca tüketici durumunda olması, bu iki uç arasında yer alan Osmanlı devletinde dokumacılığa önem verilmesini sağladı.
Alınan önlemlerle dokumacılığın özendirilmesine ve kalitenin yükseltilmesine çaba gösterildi. Bu dönemde pamuklu dokumacılığın merkezi Denizli idi. İstanbul, Bursa, Malatya, iskenderiye, Kıbrıs, Urfa, Mardin, Musul ve Bağdat‘ ta da çeşitli pamuklu dokumalar üretiliyordu.
İpekli dokumalar içindeyse Musul’un, ipek üzerine sırma işlemeli olarak dokunan ve adını bu kentten alan muslin”leri, Bursa’da yapılan altın işlemeli ipekli dokumalar, işlemeli çiçekli kadifeler, Bilecik’in ipekli ve kadife kumaşları önde geliyordu. Özellikle Bursa, Bilecik, Edirne ve istanbul’da dokunan kumaşlarda Selçulku geleneği ve desenleri egemendi.
Yünlü dokumacılıkta Erzurum ve Erzincan atölyeleri, Karaman’ın kaliçe”leri, Demirci, Gördes ve Kula’nın halıları, kilimleri, Antalya’nın çuhaları ün kazanmıştı, istanbul’da aba ve sof, Kütahya’da seccade, Selanik’te çuha dokunuyordu. Ankara’nın ünlü sofu ve tiftiği, Cezayir’e, Mısır’a ve başka ülkelere satılıyordu. Keten ve kendir dokumacılığın-daysa, merkez Karadeniz bölgesıydi. Kastamonu, Taşköprü dışında, Mardin, Musul ve Bağdat’ta da keten dokumacılığı vardı. Dış ülkelere Trabzon’dan satıldığı için Trabzon bezi diye tanınan Rize” bezi özellikle aranan bir dokumaydı.
Gelişimi XVI. yy. ortalarına değin süren türk dokumacılığı iç gereksinimi karşıladığı gibi büyük miktarda dışarıya da satılıyordu. 1532’de kabul edilen kapitülasyonlarla dış ülkelerden getirilen kumaşlar yerli dokumalarla rekabete girdi; dışalım mallarına sağlanan ayrıcalıklar yerli dokumacılığın rekabet gücünü azalttı Avrupa’da makineleşmenin başlaması ve Osmanlı-lar’ın buna ayak uyduramaması, türk dokumacılığının iyice duraklamasına yol açtı. Salim III döneminde yerli dokumacılığın canlandırılması için girişimlerde bu-lunulduysa da, alınan önlemler yabancı mallara sağlanan ayrıcalıklar karşısında etkili olamadı. Abdülaziz döneminde yabancı mallara konan gümrük vergisi arttırılarak dokumacılığın geliştirilmesi amacıyla sergiler, okullar açılıp, yeni şirketler kurulduysa da bütün bunlar Avrupa’da hızla gelişen sanayileşme karşısında yetersiz kaldı.
Sonunda yabancı sermaye ile Bursa ve Lübnan’da birer ipekli fabrikası, Adana, Tarsus ve izmir’ de birer pamuk ipliği fabrikası, Afyon ve izmir’de halı ipliği fabrikaları kuruldu Bu dönemde devletçe kurulan fabrikalarsa istanbul’da 1836’da kurulan Feshane ve Hereke’de 1845’te açılan yünlü fabrikaları, Bakırköy’de 1850’de açılan pamuklu dokuma fabrikasıydı. Cumhuriyet döneminde her alanda olduğu gibi dokumacılık alanında da önemli girişimlerde bulunuldu. 1925’te kurulan Türkiye Sanayi ve maadin bankası, kendine devredilen devlet fabrikalarını çağdaşlaştırma ve daha verimli çalışmalarını sağlama yolunda çaba gösterdi.
Halkın katılımıyla Bünyan ve Isparta’da yün ipliği üreten ilk anonim şirketler kuruldu. 15 yıl süreyle Teşvik i sanayi kanunu çıkarıldı (1927). 1933 te Sümerbank’ın kurulması, dokumacılıkta önemli bir aşama oluşturdu. Bunu özel kesime ait kuruluşlar izledi. Dokuma sanayisi günümüzde Türkiye’nin en gelişmiş sanayi koludur.