Düğün, Evlilik töreni; bu törenle birlikte yapılan eğlenceler: Düğüne davetli olmak. Sünnet sırasında yapılan eğlenceler; sünnet düğünü.
Düğün çorbası, özellikle düğünlerde yapılması adet olan, içine küçük et parçaları katılarak süt, etsuyu, yumurta sarısı ve tereyağıyla pişirilen bir çorba. Düğün pilavı, üzerine kızarmış parça et konarak ya da nohut büyüklüğünde parçalar halinde pişirilmiş kuzu etiyle karıştırılarak sunulan pilav. (Düğünlerde çok yapıldığından bu adla anılır .) Düğün yahnisi kuzu ya da koyun etini bol soğan, tarçın, karanfil vb. baharatla pişirerek yapılan et yemeği. Düğün yemeği, düğünlerde pişirilmesi adet olan düğün çorbası, düğün pilavı, et ya da etli sebze yemeği (özellikle taze fasulye), cacık ve zerdeden oluşan takım yemek. (Bu yemeklerin türü yörelere göre farklılıklar göstermekle birlikte et, pilav ve zerde düğün yemeğinin değişmez öğeleridir. Bazı yörelerde de keşkek’ düğün yemeğenin temelini oluşturur.)
Düğün, Anadolu’nun birçok yöresinde, toplumsal yaşamın en önemli olaylarından biridir. Düğün töreninin keninde, yaşamın önemli dönüm noktalarından biri olan evliliğin getirdiği ekonomik ve psikolojik baskıların yakınlarla, dostlarla paylaşılarak hafifletilmesi ve yeni döneme daha kolay uyum sağlama gereksinimi yatar. Bazı araştırmacılara göreyse düğün törenindeki gösterişe yönelik tüketim ve yağmalama geleneğiyle eski türklerdeki çanak yağması, toy arasında büyük bir yakınlık vardır ve her ikisi de toplum içinde şan kazanma gereksiniminden kaynaklanmıştır.
Yaşama biçimine ve ekonomik koşullara bağlı olarak Anadolu’nun çeşitli yörelerinde farklılıklar gösteren düğün törenleri, genellikle hasat sonunda, yani sonbaharda yapılır. Çoğunlukla perşembe günü başlayıp pazar günü sona ererse de farklı uygulamalar da vardır. Düğünden birkaç gün önce okuyucu denen kadınlarla üzüm, şeker, buğday vb. armağanlar gönderilerek köy halkı düğüne davet edilir. İki ya da üç gün sonra damat evinin çatısına dualar ve ilahilerle bayrak asılır, böylece düğün başlamış olur. Topluca davul zurna eşliğinde oyun oynanır, düğün yemeği verilir, çalgı takımı tutularak eğlenceler düzenlenir.
Genellikle kadınlar ve erkekler ayrı ayrı eğlenirler. Bundan sonra düğün’ hamamı, çeyiz’ serme, kına’ gecesi, koltuk’ töreni, paça’ günü, gelin’ alma, kahkül’ kesme gibi törenler birbirini izler Son gün, gelin damat evine getirilir ve gerdek gecesinin ertesinde mevlit okutulur. Bundan sonra da her iki aile arasında tören niteliğinde bazı uygulamalar olur. Gelinin kırlı çarşafını ailesine götürüp “yüz aklığı” alma, gelin” ardı yemeği vb gibi.
Bu törenlerin sayısı, türü ve niteliği yörelere göre değişmekle birlikte, kırsal kesimle kentler arasında da farklılıklar vardır. Kentlerde yapılan düğünlerde daha çok bir salon kiralanır ve tanıdıklar çağırılarak eğlenilir. Günümüzde ekonpmik ve sosyal nedenlerle düğün törenlerinin giderek yalınlaştığı, büyük çoğunluğun bu tür törenlerden, ekonomik zorlamaların da etkisiyle kaçındığı görülmektedir. Bugün kentlerde çoğu insan kısa bir nikâh töreniyle yetinmekte, bu tür masraflı törenler yerine yeni kurdukları evin gereksinimlerini karşılamayı yeğlemektedir. Kırsal kesimde de değişen koşullara paralel olarak bu tür törenlerin giderek yalınlaştığı. hatta bazı yörelerde ağır bir ekonomik yük altına girmek istemeyenlerin kız kaçırmasının doğal sayıldığı görülmektedir.
Düğün Törenleri
Osmanlı sarayında düğün törenleri önemli bir yer tutardı. Padişahlar hem kendileri hem de şehzadeleri için görkemli düğünler yaptılar. Osmanlı devletinin ilk dönemlerinde padişah ve-şehzadeler saray dışından, beyliklerden, komşu ülkelerden kız alırlarken, Mehmet II döneminden sonra bu töre değişti. XVI. yy.’dan başlayarak Osmanlı hükümdarları ve oğullan genelinde saray içinden cariyelerle evlenmeye başlayınca, kendileri için düğün törenleri yapılmaz oldu. Ancak, padişahlar kızları için yine büyük düğün törenleri düzenlediler ve bu gelenek saltanatın kalkmasına kadar sürdü. Padişahlar önceleri kızlarını Anadolu beylerıyle evlendirirlerken, Anadolu birliğinin kurulması sonucu sultan hanımlar, vezirler, beylerbeyleri, kaptanıderyalar vb. devlet adamlarıyla evlendirildiler.
Saray düğünlerinde tören süreleri değişik olurdu. Söz gelimi, padişahların ilk kızlarının düğünleri genellikle çok görkemli olurken, tahttan indirilen ya da öldürülen padişah kızlarının düğünleri sönük geçerdi. Tören süresi, genel olarak üç günle üç hafta arasında değişirdi. Düğüne nişan töreniyle başlanır, haremde her gün eğlenceler düzenlenir, çalgıların eşliğinde çeşitli oyunlar oynanırdı. Saray bahçesi, devlet büyüklerinin konakları düğün süresince fanuslar ve fenerlerle aydınlatılırdı. Kentin çeşitli yerlerine bayraklar asılır, süslü taklar kurulurdu. Geceleri renkli hava fişekleri atılır, fener alayları düzenlenir, sabahlara kadar türlü eğlence ve gösteriler yapılırdı.
Çarşamba akşamı, çok hareketli geçen bir kına gecesinden sonra gelin alayı düzenlenir ve gelin kırmızı bir cibinliğe sarılı olarak kocasının konağına gitmek üzere yola koyulurdu. Konak kapısında gelini darüssaade ağası karşılar, koluna girer ve özel olarak hazırlanmış bir tahta oturturdu. Az sonra damat taht odasına girerek geline hoş geldin der, onu yerinden kaldırmak istediği halde, gelin tahtından kıpırdamazdı. Damadı şehriyari ancak hazırlanan armağanları tahtın ayak ucuna koyduktan sonra gelin yerinden kalkar, bir koluna damat, bir koluna da darüssaade ağası girer ve gelini odasına götürürlerdi.
Bu gerdek gecesinde de eğlenceler sürüp giderdi. Damat, devlet büyüklerinin armağanlarını cuma günü konaklarına gönderirdi. Daha sonra da kesilmeyen eğlenceler sırasında mehter çalar, pehlivan güreşleri yapılır, içağaları hedefe nişanlar atar, şölenler düzenlenir, esnaf loncaları geçit törenleri ve türlü şenlikler hazırlarlardı.Tanzimat’tan sonra düğünlerde de yapılan bazı değişiklikler arasında gelinin kırmızı cibinlik içinde yeni evine götürülmesi geleneği kaldırıldı ve harcamalar kısıtlandı. Abdülhamit II döneminde sultan hanımların giydikleri kırmızı gelinlik beyaza dönüştürüldü.
Düğünlerin Tarihi
Düğün ( Kaynak: Kudret Emiroğlu / Gündelik Hayatın Tarihi)
Tarihin en eski düğünlerinden birinin tasvirini Ankara-Çankırı yolunda bulunan, IO 1600-1450 yıllarına tarihlenen Hitit İnandık vazosunda izlemek mümkündür. Bilinen en eski evlilik belgesi, Yahudilerden kalma İÖ 5. yüzyıla ait Aramca yazılmış bir papirüstür. Sağlıklı, on dört yaşında bir kızın altı inek karşılığında evlilik aktinin yapıldığını bildirmektedir.
Düğünlerin salonlarda yapılması 1930’lu yıllarda bütün Anadolu’da yaygınlaşan balo geleneği ile ilgilidir. Abdülmecid İngiliz elçisi Canning’in balosuna katıldığında tepki toplamış, şeyhülislam baloya gitmezken, Ortodoks papazlarına göre saz dinlemek ve raks seyretmek büyük günah olduğu halde “bi’l-cümle patrikler ve hahambaşı dahi” baloya katılmıştı.
Osmanlının son döneminde Türk Ocağı kültürel çalışmaları çerçevesinde balolar düzenlemeye başlamıştı. Cumhuriyet‘in ilanından sonra, önce Eylül ayında İzmir’de ve sonra resmi olarak 29 Ekim 1925’te ilk Cumhuriyet Balosu verildikten sonra Türk Ocağı, Hilal-ı Ahmer, Tayyare Cemiyeti bulunan illerde öncelikle cumhuriyet balolarının verilmesi hükümetçe yerine getirilişi takip edilen, modern yaşamın gereklerinden biri olarak kabul edildi. 1920’li yıllarda taşra balolarında kadın erkek ayrımı yapıldığı gibi ihbarlar hükümete iletilirken, halkevlerinin
Anadolu sathına yayılması ile balolar hem sayı olarak çoğaldı, hem de baloya katılım taban olarak genişledi. Vals ve tangodan sonra zeybek oynandığı gibi eleştiri ve alaylara konu olsa da bu balolar, halkevlerinin şehir seçkinlerinin nikâh törenlerine ve düğünlerine de açılmasıyla, 1960’lı yıllardan itibaren kasabalara varıncaya kadar evlilik törenlerinin olmazsa olmaz koşullarından biri olarak salon düğünü talebinin yerleşmesinde ilk adımı oluşturdu. Böylelikle özel düğün salonlarında, gazino, büyük lokantalarda yapılan salon düğünü, yarı kapalı park gibi mekânlara da taştığında aynı biçimi korur oldu.
Kuru pasta ve limonatayla başlayan ikram geleneğinin ayrılmaz öğesi olarak düğün pastasının yaygınlaşmasında salon düğünlerinin büyük katkısı oldu. Önce aranjman sonra pop, folk-pop müziklerinin yaygınlaştığı, şehirlerde gitar ve bateri başta olmak üzere modern sazlarla caz-bandların ve grupların kurulduğu günlerde, yetenekli gençlere müzikle harçlık çıkarma veya yeni bir yaşam biçimi oluşturmahayallerini besleyecek biçimde düğün salonlarında iş bulma fırsatı veren canlı müzik koşuluyla düğünler,
Türkiye’de müzik ve dans zevkinin ortak potada kaynaşmasında radyo, sinema, televizyon kadar etkili oldu.
Popüler parçalarla komparsitanm, moda danslarla göbek atmanın, yerel halk oyunlarıyla hiçbir yöreye ait olduğu söylenemeyecek bir biçim almış olan halayın, kız ve erkek taraflarının ve davetlilerin kimlik ve niteliğine göre harman olduğu düğün pistinde yaşananlar, “Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer deli komşuya” sözüne örnek olmamak için, gene orda kalmalıdır.