Efsane Nedir? Efsanelerin Özellikleri

Tarihsel olayların, halkın hayal gücüyle ya da şiirsel buluşlarla biçim değiştirdiği olağanüstü öğelere dayanan anlatı. Bir kimsenin üstün başarılarını, yaşamını konu alan ve güzelleştirilmiş olarak sunan, toplum belleğinde yer etmiş betimleme.

Efsaneler halkın özlemini, dünya görüşünü ortaya koyar. Halkın ve şairlerin düş gücü, tarihle birleşir. Efsane, kuşaktan kuşağa geçen halk öykülerini işleyebilir ya da bir masalcının, çağının özlemlerini dile getiren özgün bir yapıt olabilir. Efsane ve masal, olağanüstü olaylara yer verdikleri için birbirlerine benzerler, birbirine karışırlar.

Efsanelerde anlatılanlar gerçekten olmuş diye kabul edilir; bu niteliği ile efsane masaldan ayrılır, destana yaklaşır. Yaratılış ve türeyişle ilgili eski türk efsaneleri, islamlığın kabulünden sonra dinsel motiflerle süslendi. Ulusal destanlara kaynak olan Bozkurt, Ergenekon, Türeyiş, Göç efsaneleriyle Dede Korkut hi-kâyeleri’nde, tarihsel kişilerin kahramanlıkları, cesaret, iyilik, doğruluk vb. değerleri yüceltildi.

Efsane, masal ile destan arasında yer alan bir anlatı türüdür. Daha çok da destan ve öyküye yakındır. Ama aralarında bazı ayrılıklar da vardır: Destan uzun ve şiir, efsane kısa ve düzyazı biçimindedir. Destanda belirli bir üslup kaygısı güdülür, efsane yalın ve dolaysız bir anlatımdadır. Masallarda olaylar genellikle mutlu sonla biterken, efsanede genellikle acıklı biter.

Efsane, çoğunlukla gerçek olaylardan kaynaklanır. Olağanüstü nitelikleri bulunmasına karşılık, inandırıcılık yönü üstündür. Halk arasında sevilerek benimsenmesi de bu özelliğindendir. Efsanelerde halkın özlemleri, ideal insan tipi, çaresizlikleri, gerçeğe yakın bir biçimde dile getirilmiştir.

Halk edebiyatı ürünleri arasındaki efsaneler dört bölümde toplanır: 1. Yaratılış efsaneleri: evrenin, dünyanın yaratılışı, canlı cansız varlıkların oluşumları anlatılır. Bunlar kutsal kitapların dışında oluşup gelişmişlerdir. Yusufçuk kuşunun hikâyesi vb.

2. Tarihsel efsaneler: adları belli dağ, göl, kent, köy gibi yerler ve insanların oturdukları bölgeler anlatılır; savaşlar, fetihler, sosyal düzenin bozukluklarına başkaldıran kahramanlar yüceltilir: Çakıcı Efe, Köroğ-lu, Yalnız Efe vb. Toplumun geçmişinde tanınmış bilgin, şair, asker, şeyh gibi kişiler tanıtılır: Genç Osman vb Aşklarıyla ün salmış sevgililer üzerine anlatılan hikâyeler de bu bölümde toplanır. Aşk efsanelerinde gelenek ve göreneklerin etkisi görülür Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Karakoyun vb.

3. Olağanüstü varlıkları konu edinen efsaneler: bu tür anlatılarda kader, ölüm, alınyazısı, tekin olmayan yerler, cin-peri, ejderha, şeytan gibi gerçek dışı varlıklar, mitsel nitelik taşıyan hayvan ve bitkilerden söz edilir: Boş beşik, Aygır gölü, Çoban çeşmesi, Kız kulesi, Salkım söğüt, Şehitler kayası vb.

4. Dinsel efsaneler: dinsel inanış ve sorunlar işlenir. Tanrı-insan ilişkileri yansıtılır; Tanrı’ nın gücüne duyulan inanç dile getirilir: Taş bebek vb. Bu efsaneler Anadolu’nun her yerinde değişik motiflerle yinelenir. Bunlarda islam dininin özüne sadık kalarak, kahramanlık, aşk, vefa gibi duygular anlatılır. Anadolu’da Hacı Bektaş, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal gibi sofilerin özyaşamları efsanelerle karışmış, onlara birer ermiş gözüyle bakılmıştır.

XVII. yy.’da Evliya Çelebi gezdiği yerlerde dinlediği efsaneleri ayrıntılarıyla kitabına geçirmişti. Tanzimat döneminde Ahmet Mithat Efendi “Kıssadan hisse” hikâyesinin konusunu bir efsaneden aldı. Ömer Seyfettin “Binecek şey”, “Kurbağa duası”, “Başını vermeyen şehit” gibi hikayeleriyle yarım kalan “Yalnız efe” romanlarında efsane konularını işledi. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Ses duyan kız” öyküsü halkın ermişliğine inandığı bir genç kızı canlandırır.

Sabahattin Ali’nin “Hasan boğuldu” hikâyesi, Kazdağı’nda Tahtacı yörüklerinden dinlediği bir aşk efsanesidir. Günümüzde efsaneler çağdaş bakış açısıyla yorumlanarak edebiyat yapıtlarına kaynak olmaktadır. Necati Cuma-lı’nın Boş beşik, Yaralı geyik oyunları efsanelerden kaynaklanmaktadır. Bu kaynaktan en çok yararlananlardan biri Üç anadolu efsanesi, Binboğalar efsanesi, Ağrı-dağı efsanesi gibi yapıtların sahibi olan Yaşar Kemal’dir.

Efsaneleri, çağdaş anlayışla yorumlayan, eski halk efsanelerine yeni biçimler veren yazarlar arasında Selahattin Batu (Kerem ile Aslı, 1943), Talip Apaydın (Ferhat ile Şirin, 1965), Fakir Baykurt (Yılanla-nn öcü, 1959, Onbinlerce kağnı, 1971) Kemal Bilbaşar (Cemo, 1966; Memo, 1968), Tarık Dursun K. (Bağrıyanık Ömer ile güzel Zeynep, 1972), Kâmuran Şipal (Buhurumeryem, 1971), Nazım Hikmet (Sevdalı bulut, 1968) vb. de sayılabilir. Doğrudan doğruya efsane derlemeleri arasında ise Hüseyin Namık Orkun’un Türk efsaneleri (1943), Enver Behnan Şapolyo’nun Türk efsaneleri (1947), Cevat Şakir Kabaağaç-lı’nın Anadolu efsaneleri (1954), İbrahim Zeki Burdurlu’nun Ülkemin efsaneleri (1966), Necati Sepetçioğlu’nun Türk-islam efsaneleri (1973) vb. yer alır.