Efteni Gölü Efsanesi

Atlas kitaplarına bakarsanız Bolu ilimizin hudutları içinde fazla göl göremezsiniz. Ama, bu ağaç denizinde o kadar çok küçük göl vardır ki, saymakla bitiremezsiniz. İşte bunlardan birkaçı: Abant Gölü, Çağa Gölü, Çubuk Gölü, Efteni Gölü, Gölcük Gölü, Karagöl, Sünet Gölü, Yedi göller vs. Her birinin, seyrine doyamayacağınız manzaraları vardır, sizleri güzellikleriyle adeta büyüleyiverirler. Her birinin ne güzel efsaneleri vardır, bir de bunları göllerin kıyıcıklarında dinlediniz mi daha çok duygulanır, daha bir başka olursunuz.

İşte bu göllerden birinin, Efteni Gölü’nün efsanesi. Yurdumuzdaki pek çok göl için anlatılanın hemen hemen aynısı. Benzer efsaneyi Akşehir Gölü için de söylerler, Sapanca Gölü içinde…

Efteni Gölüne Melen Gölü de derler. Düzce İlçemizin hemen yakınındadır. En derin yeri 8 metre olan bu gölün yüzölçümü 25 kilometrekaredir, çevresi sazlık olup her mevsim alabalık ile sarıbalık avlanır.

Vaktiyle bu gölün bulunduğu yer bir köymüş. Anadolu’nun bağrındaki binlerce köyden biri… Hızır Aleyhisselâm’ın yolu bir gün köye düşer. Bir kapıyı çalar. Çıkan kadından bir parça ekmek ister. Kadın zaten kötünün teki, hem nereden bilsin gelenin Hızırın olduğunu «Yok» deyip Hızır’a ekmek vermez.

Hızır Aleyhisselâm aç kalacak değil elbet, hem onun ekmeğine de muhtaç değildir. Ama, bir denemedir bu. Hızır köyden ayrılırken şöyle dua eder:
Allah bu köyü suya garketsin
Zamanla köyün yeri suyla dolmuş ve bugünkü Efteni Gölü meydana gelmiş. Gölde kayıkları ile balık avlayan köylülerin dediği doğru ise zaman zaman, su altında kalan köyün caminin minaresi kayıklarına ve küreklerine değermiş; bunu tatlı tatlı anlatırlar birbirlerine.

Kaynak: Saim Sakaoğlu / 101 Anadolu Efsanesi