El Yazması. Yazma. Elle yazılmış kitaplar için kullanılan bir terim. Matbaanın icadından önce bütün kitaplar elle yazılır ve istinsah (kopya etme) yoluyla çoğaltılırdı. El yazması kitaplar, güzel bir yazıyla yazılır, tezhiplenerek süslenirdi. Sağlam ve gösterişli bir ciltle ciltlenirdi. Kütüphanelerimizde dört yüz binden fazla el yazması kitap mevcuttur.
Yazma eserlerin sonuna müstensihler tarafından konan nota ferağ kaydı veya ketebe kaydı denir. Bu notta, genellikle metni kimin kopya (istinsah) ettiği, hangi yıl, gün veya gecede, saat kaçta bitirildiği kayıtlıdır. Müstensihin bu ‘bitiriş notu’ yazma eserin hangi çağa, yıla ait olduğunu tespit etmek için önemlidir.
Mustafa Nihat Özön, bir yazarın kendi yazısı ile meydana getirdiği ilk nüsha için el yazması, müstensihler, hattatlar tarafından sonradan çoğaltılan nüshalar için de yazma tabirinin kullanılmasının yerinde olacağını belirtir. Bugün, böyle bir ayrım söz konusu değildir. Elle yazılmış eski kitapların tümüne yazma veya el yazması denmektedir.
El yazması deyimi, genellikle, edebiyat, bilim, din vb. konularda, matbaanın icadından önce, elle yazılmış olan eserleri tanımlar.
Bunlar da birkaç türlüdür: en eskileri taş, kiremit, tuğla üzerine yazılmıştır. Sonra parşömen veya papirüs rulolarına yazılmış olanlar gelir, daha sonra da bildiğimiz kâğıt üzerine yazılmış kitaplar…
Yöntemde Çeşitlilik
Bazı dönemlerde, parşömenin az bulunurluğu ve pahalılığı, yazıcıları, eski kâğıtları kazıdıktan sonra yeniden kullanmağa zorladı. Çin’den gelen kâğıt XI. ve XIII. yy.larda Avrupa’da kullanılmaktaydı, ama uzun süre değeri bilinmedi. Ona, aşağı kalitede ve iyi korunması güç bir madde gözüyle bakılıyordu.
Doğu yazmaları çeşitli yazma üslûplarında yazılıyordu. Bu üslûplarda harflerin biçim, konum ve orantıları arasında fark vardı (nesih, sülüs, tâlik, rik’a v.b.). İmza en sona atılıyordu, bazen de hiç konmazdı. El yazması kitapların ikinci, üçüncü ve daha fazla nüshasını yazarak çoğaltanlara müstensih denirdi. Yazma kitapların ciltlerinde, şemse denilen bir baskı işareti vardı. Cilt kapağının içinde gizli şeylerin saklandığı, zahriye denilen bir kısım bulunurdu. Yazı, özel olarak hazırlanmış «aharlı» kâğıda yazılırdı. Bazen sayfa kenarlarına eklemeler yapılır, bunlara derkenar denirdi.
Lüks Eşya
Çok erken bir dönemde, elyazmalarını süsleme işine girişildi. Çünkü, bu eserleri sipariş eden ve parasını ödeyen padişahların, şehzadelerin veya büyük devlet adamlarının sanat zevkini de tatmin etmek gerekiyordu. Genellikle ilk sayfalar tezhip sanatı denen sanatın gereklerine uyularak, altın yaldız ve renkli çiçek kompozisyonlarıyla süslenirdi. Sonraki sayfalar cetvel denen altın çizgilerle çerçevelenirdi.
Matbaacılık, başlangıçta elyazmalarını taklide kalkıştı. Ama kısa bir süre sonra, yaptığı atılım elyazmalarına öldürücü bir darbe indirdi. Çok geçmeden, usta elyazmacılarına {hattatlar) ve ünlü tezhipçilere sipariş verilen sanat kitaplarıyla Kur’an-ı Kerimlerden başka elyazması kitap hazırlanmaz oldu.
papirüs: Çıplak saplı yüksek bir bitki olan papirüs, kol kalınlığında ve 3 metre boyunda olabilir. Nil kıyılarında yetiştiği Mısır’da pek çok kullanma alanı vardı: kökü ateş tutuşturmağa yarardı ve sapının içindeki ilik de pek sevilen bir besin maddesiydi. Ama özellikle, sapları örten incecik zarı soyarak, sonra ince ince şeritler halinde kesip birleştirerek Mısırlılar, Milattan on sekiz yüzyıl önce, üzerine yazı yazılabilecek ilk maddelerden birini yapmışlardı.