Elazığ Harput Türküleri Araştırması
Harput ve dolaylarında yaşayan insanların sese ve saza verdikleri kıymet hiçbir zaman azalmamıştır., İşte bu merak ve sevgi ile içten gelen heyecanlarını etrafa haykırmak ve duyurmak için “küçüğünden büyüğüne, cahilinden âlimine, rençperinden zenginine kadar herkes bu hava içerisinde yaşardı. Çoğunluk, bu hilkat ve bu tinette yaratılmış ve terbiye edilmiş olduğundan doğrusunu isterseniz bu kütlenin arasındaki şairler de, bestekârlar da belli değildir
Başka illerin saz ve ses şairleri gibi bunları kahvelerde, şurada burada göremezdik. Onlar, kendi kendilerine birer âlemdiler. Harp, isyan, kahramanlık gibi önemli hadiseler, çekici bir güzellik, bir aşk macerası, bilhassa gençlerin ölümleri ve bazı feci cinayetler derhal bunları harekete geçirerek, ister istemez kendilerini o heyecanın, o güzelliğin cazibesine, o teessürün inilti ve feryatlarına kaptırırlar; işte bu kaptırmalardır ki, o konulardan aldıkları ilham üzerine hissiyatlarını gizli gizli düzene alır ve bir taraftan da tellendirirlerdi.
Bir gecede veya bir kaç saat içerisinde düzenlenen ve tellendirilen bu şarkı ve türküler böyle sessiz, sedasız yaratıldığı halde ertesi gün bakarsınız, bütün halkın ağzında ve dilinde!.. Kayabaşlarında, bağ ve bahçelerde havuz başlarında söylenip duruyor. Bunu kim yarattı? Hangi kalem yazdı? Hangi bestekâr besteledi, kime ve kimlere talim etti de böyle etrafa yayıldı?.. İşte burası meçhul!..
Bu sebeple ben, bunlara Harput’un meçhul şair ve bestekârları diyorum ki, bu bir hakikattir. Evet, ortada gerçi bir Hacı Hayri, bir çeri başı ve bunlara benzer bir kısım şairlerimiz var; fakat bunların hepsinin meydana getirdikleri eserleri toplarsak nihayet beşi onu geçmez, şu halde bu gün tespit edebildiğimiz yüzlerce eseri kimler yarattı, işte bu belli değildir.
Bizden evvelki devirlere ait olan eserleri bilmiyoruz, babalarımız, dedelerimiz bizlere tespit edilmiş hiç bir şey bırakmadan göçüp gitmişler… Bunlar da tespit edilmiş olsaydı şimdi müzik varlığımız belki de bir kaç misli artacaktı; fakat ne kadar çoğalırsa çoğalsın., bunların da şairleri ve bestekârları yine meçhul kalacaktı.
Harput şarkı ve türkülerinin her birerleri gurbet ve gurbette sılayı özleyiş… Savaşlar… Bazen ölüm ve çok defalar da hisse ve aşka dayanan konulardır ki, bunlar Türk sosyal hayatında geçen vakaları ifade ve tasvir bakımından çok kıymetli ve ruh okşayıcı eserlerdir, işte Harput’un meçhul şairi, bunları ele alıyor, düzenliyor, canlandırıyor, ya tellendirmesi… Yoksa o da başka bir ele mi veriliyor? Hayır, sevgili okuyucularım, hayır!., ikisi de bir elden, bir kafadan çıkıyor.
Halk arasındaki bu meçhul şair ve bestekârların bir çoğu yazıp okuma da bilmezler; fakat ruhen zengindirler. Bunlar, ya bir kaya’ başında, ya bir ıssız kavaklıkta, ya bir söğüt gölgeli dere kenarında, veya kış ise bir kürsü başında otururken ve yahut bağına, bahçesine gidip gelirken yollarda içten gelen heyecanıyla mısralar, rübailer kurar, bunları yarattıkça da mısraları tekrar ede ede tellendirir ve bir türkü meydana getirmiş olur.
Şu halde sanata bakınız., bir güfte, bir beste ki, yıllar geçiyor., hâlâ dillerde, hâlâ halkın ruhunda canlı olarak yaşıyor ve dinleyenleri de ruhen kendine çekiyor. Bu meçhul bestekârlar arasında kadınlar da vardır, hatta bir erkek ve bir kadının baş başa vererek türkü yarattıklarına da şahit olacağız.
Esas itibariyle Türküler, Halk edebiyatının mühim bir kolunu teşkil ederler, önceleri şahsî yaratmalarla meydana çıkan Türküler, zamanla halka mal olur, daha doğrusu halkın, bunları benimsemesiyle şahsî izler, ortadan silinip gider. Halkın asıl iç âlemini yaşatan «Beşikten Mezara kadar» bütün yaşayışını içine alan en dikkate değer edebî mahsuller Türkülerdir. Bunlarda halkın acıları, sevinçleri, aşkları büyük bir sadelik içinde yüz yıllar boyunca bütün canlılığıyla sürüp zamanımıza kadar gelmiştir. Bir Türkü, ilk defa nerede ve ne zaman doğmuştur, bunu bilmek çok kere mümkün değildir. Türküler, genel olarak bir olay üzerinde doğarlar; Hasret, Aşk, Ölüm gibi hâdiseler Türkülerin başlıca konularıdır. İşte biz de bu yolun yolcusu olmak sıfatıyla elimizde mevcut şarkı ve türkülerin bazılarını izahlı olarak ele almış, bunları bir vakaya istinat edenler, diğerlerini de etmeyenler şeklinde iki bölümde sıralıyoruz.
Vakaya istinat eden şarkı ve türküler :
- Yemen Türküsü (Hüseynî)
- Fidı (Beyati)
- Hafo (Beyati)
- Nesibe (Duman almış mezarımın başını) (Beyati)
- Hafız Nuri – îri Güllü (Beyati)
- Akif (Beyati-Uşak-Tecnis)
- Hayriye (Hüseynî)
- Köğenk (Hüseynî)
- Mamoş (Hüseyni) Kâtip (Mezireden çıktım) (Hüseynî-Kürdî) , Fidoş
Vakaya istinat etmeyen Şarkı ve Türküleri de üç kısma ayırıyorum :
- Türkü ve Şarkılar.
- Ağır Şarkı ve Türküler.
- Oynak ve şıkırdım havalar.
a) Gurubu:
- Mendilimde kare var (Rast)
- Yel eser, kum savrulur (Hicaz – Varsah)
- Ahçiğî yolladım (Beyati)
- Dağlar dağımdır benim (Beyati)
- Ağam eğlendi gelmedi (Hüseynî)
- Bu dere başdan başa (Hüseynî)
- Al almayı (Hüseynî-Uşak-Elezber)
- Ağikini dört etrafı (Hüseynî)
- Hüseyniğin altı depo (Hüseynî)
- Yoğurt koydum dolaba (Hüseynî)
- Saray yolu (Hüseynî)
- Bülbülüm bağ gezerim (Hüseynî)
- Geline bak Geline (Hüseynî)
- Dersim (Hüseynî)
- Yarın kolunda şeve (Nevruz)
- Kemer ağır kalkmıyor (Berabe) (Nevruz)
- İki de keklik (Samancılar) (Muhayyer)
- Meşelidir (Feridem) (Muhayyer)
- Odasına vardım (İbrahimiye – Hüseynî)
- Derya kenarında (Varsah – Hicaz)
- Karşıda Kürt evleri.
b) Gurubu:
- İndim yarın bahçesine (Rast)
- Ben ağlarım zari zari (Hicaz)
- Gök meydanının (Saba)
- Havalandı deli gönül (Saba)
- Bir Leylinin meftunuyum (Nefes) (Saba)
- Sinemde bir tutuşmuş (Beyati)
- Bir âh çeksem (Karım yağmış) (Hüseynî)
- Eminem (Hüseynî)
- Sabahın seher vaktında (Nevruz)
- On kere sana demedim mi? (Muhalif)
- Bir şuh-i sitemkâr (Muhayyer)
- Bağlarda çemen soldu (Muhayyer)
- Aş yedim dilim yandı (Muhayyer)
- Tevekte üzüm kara (Muhayyer)
- Yüksek minarede (Muhayyer)
- Birlikte alup bezme getir (Muhayyer – Kürdi)
c) Gurubu:
- Karadutun dalını (Rast)
- Görmedim âlemde (Rast)
- Ağam mendilin hani (Kaşların keman senin) (Hicaz)
- Necibem (Hicaz)
- Değirmen üstü çiçek (Saba)
- Dere bovu düz gider (Uşak)
- Bağ altına (Beyati)
- Bahçeye indim ki, (Beyati)
- Kalada kavun yerler (Beyati)
- Evleri görünüyor (Beyati)
- Kürdün kızı – (Beyati)
- Havuz başının gülleri (Hüseyni)
- Evleri uçda yarım (Hop hop nanay) (Hüseynî)
- Dama kurdum çatmayı (Hüseyni)
- Kekliğim seker ağlar (Nevruz)
- Gelin ağlar yaşın yaşın (Muhalif)
- O yanı pembe (Muhalif)
- İsfahanda han işlerim (Muhalif)
- Hakdan dilerim (Muhalif)
- Kala meydanın düzü.
İshak Sunguroğlu’nun Harput Yolları (1961)