Ezan: Namaz vaktini bildirmek ve müslümanları camiye çağırmak için, minareden yüksek sesle söylenen kalıp sözler
Farz olan beş vakit namazla cuma namazlarından önce okunması vacip derecesine yakın bir müekket sünnet olan ezan, ibadete çağrının yanı sıra, Allah’ın birliğini, ululuğunu, ondan başka tapacak olmadığını, Hz. Muhammed’in Hak peygamberi olduğunu dile getirir.
Müslümanlığın ilk günlerinde cemaat, es-selâ, es-selâ (namaza, namaza) ya da es-salâtû câmia (namaz toplayıcıdır, birleştiricidir) gibi sözlerle namaza çağrılırdı. Hicret’in I. yılında (623) Medine’de Mescid-i Nebeviye’nin (Peygamber mescidi) yapılması üzerine müslümanlar namaz için özgürce bir araya gelebilme olanağına kavuştular. Bu sırada Hz. Muhammed namaz vakitlerinin ne yolla duyurulmasının uygun olacağı konusunda sahabe ile görüşmelerde bulundu. Ateş yakmak, çan çalmak, bayrak dikmek gibi öneriler ilgi görmedi. Bu arada Abdullah bin Zeyd adlı bir sahabi, gördüğü rüyada birinin cami damına çıkarak müslümanları namaza çağırmak için neler söylediğini anlattı. Hz. Ömer, namaza çağrı için bu yöntemi önerdi. Hz. Peygamber öneriyi kabul ederek Abdullah’a: “Rüyanda duyduğun sözleri Bilal’e öğret” dedi Böylece ilk olarak Bilal-i Habeşi tarafından okunan, daha sonra müslümanlığın en önemli simgelerinden biri olan ezan şu biçimde kesinleşmiş oldu:
Allâhu ekber (Allah en yüce olandır) [4 kez]
Eşhedü enlâ ilâhe illallah (Allah’tan başka tanrı olmadığına tanıklık ederim) [2 kez] Eşhedü enne Muhammeden resûlullâh (Muhammet’in Allah’ın elçisi olduğuna tanıklık ederim) [2 kez] Hayya ala-s-salâh (Namaza gelin) [2 kez] Hayya ale-l-felâh (Kurtuluşa gelin) [2 kez] Allâhu ekber (Allah en yüce olandır) [2 kez]
Lâ ilâhe illallâh (Allah’tan başka Allah yoktur) [2 kez]
Yalnız sabah ezanında Hayya ale-l -fe/â/ı’tan sonra 2 kez es-selâtu hayrun mın-en-nevm (namaz uykudan hayırlıdır) sözleri okunur.
Müezzin, ezan okurken başkasıyla konuşamaz, selam veremez; Hayya ala-s salâh derken yüzünü sağa, Hayya ale-l -felâh derken de sola çevirir.
Ezanı besteleyen müzikçiler varsa da, müezzinler bu bestelerin hiçbirini benimsememiş, ezan hep doğaçtan okunagelmiştir.
Osmanlılar müezzinlerin güzel sesli olmasına ve müzik bilmesine önem verdiler. Ünlü bestecilerin birçoğunun padişah müezzinliğine atanması buna tanıklık eder. Ezan, en çok hicaz, rast, uşşak, saba gibi makamlardan okunursa da, müezzinin müzik bilgisine göre- başka birçok makamdan da okunabilir. Ezan, müezzinin en tiz ses bölgesinde, bir oktavı bulmayan bir ses alanı içinde okunur. Genellikle baştan sona tek bir makamın çerçevesi içinde kalınır. Sabah ezanlarının çok sanatlı ve uzun olması bir gelenektir. Akşam ezanlarının çok kısa tutulması ise, kıyametin akşamla yatsı namazları arasında kopacağı inancına dayanır.