EdebiyatGenel Kültür

Ferhat İle Şirin Efsanesi Hikayesi Kısa Özeti

Ferhat İle Şirin, mesnevi, halk hikâyesi, karagöz oyunu vb.’ye konu olmuş aşk serüveni.

Ferhat’ın halktan bir kimse, ressam ve mimar, sevgilisi Şirin’in Armen ülkesi melikesi Mehin (Mehmene) Banu’nun yeğeni olduğu anlatılır, iki sevgilinin ilişkileri Hüsrev ile Şirin mesnevilerinin bir bölümünü oluşturur. Bilindiği kadarıyla hikâye ilkönce Firdevsi’nin Şebname’sinde işlenmiş, iki yüzyıl sonra Senai tarafından ayrı bir eser olarak kaleme alınmış, ardından Nizami tarafından konu edinilmiştir. Nizami’den sonra hemen tamamı Hüsrev ü Şirin mesnevileri içinde olmak üzere pek çok İran ve Türk şairince işlendi.

Türk edebiyatında ilk kez Nizami’nin yapıtından kıpçakçaya çevrilmiş Hüsrev ü Şirin mesnevisi içinde yer alan hikâye, Şeyhi, Ahmet Rıdvan, Muidi, Hayati, Harimi, Ahi, Celili, Lamii vb.’nin mesnevilerine de konu oldu. Hikâyeyi çağataycada Ferfıaf ü Şirin adı altında ve Hüsrev ü Şirin’den ayrı olarak işleyen ise Ali Şir Nevai’dir. Nevai, Ferhat’ı Çin hakanının oğlu olarak göstermiştir.

Ferhat Şirin Hikayesi Özeti

Ferhat tılsımlı aynada Şirin’in resmini görüp ona âşık olur. Şapur adlı nakkaşla onu bulmak için Armen diyarına doğru yola çıkarlar. Yolda bir dağı kazmakta olan insanlar görerek onların Şirin’in köşküne su götürmek için çalıştıklarını öğrenirler. Ferhat iki yüz ustanın üç yılda getiremediği suyu bir günde Şirin’in kasrına getirir; ikisi birbirlerine âşık olurlar. O sırada Hüsrev de gönlünü kaptırdığı Şirin’i elde etmek için ordusuyla Armen ülkesine” saldırır, Ferhat onlara engel olur. Hüsrev Şirin’in kendisiyle evlendiği haberini Ferhat’a ulaştırır, o da balyozuyla kendini öldürür. Olayları öğrenen Şirin, Ferhat’ın mezarı başında can verir. Karagöz oyununda gülmece öğesi de katılarak mutlu sona bağlanan serüveni aynı adı taşıyan oyununda ele alan Nâzım Hikmet, Ferhat’ın dağdan su getirmesi motifini işlerken insanlığa yararlı olmanın kişisel sevgiyi nasıl gölgede bıraktığını gösterir.

Ferhat Şirin Efsanesi 

Amasya Beyi’nin, güzelliği dillere destan olan bir kızı vardır; bu güzel kızın adı Şirin’dir. Kimler talip olmaz ki bu güzel kıza. Ağalar, beyler, daha kimler kimler… Bir de garip Ferhat vardır, o da âşık olur Şirin’e. Ama kızın babası hiç verir mi Ferhat gibi fakirin birine. Vermez elbet. Ferhat öyle sıradan bir aşık değildir, delicesine sevmektedir Şirin’ini.
Amasya Beyi kızını Ferhat’a vermeyecektir, ama yine de zor bir şart ileri sürmekten kendini alamaz. Çağırır bir gün Ferhat’ı huzuruna, der ki:
Ferhat! Kızımı istediğini bilirim; onu sana vereceğim, ama bir şartım var. Eğer onu yerine getirirsen Şirin senin, sen Şirin’in.
Ferhat ne desin bu teklife, elbette kabul edecektir. Sesini çıkarmaz. Şirin’in babası şartını ortaya koyar:
Biliyorsun, Amasya’mızın suyu azdır. Eğer Kazankaya Mevkıi’ndeki suyu kırk gün içinde şehrimize getlrebilirsen Şirin senin, bilmiş ol!
Kazankaya Mevkii dedikleri yer de öyle pek yakın değildir Amasya’ya- Ama, başka bir ümit yoktur Şirin’e kavuşmak için. Peki.der Ferhat ve başlar çalışmaya.
Zora dağlar dayanmaz, demişler. Ferhat da bütün gücüyle çalışmaya başlar. Nihayet İşin sonuna yaklaşır. Suyun Amasya’ya gelmesi gün meselesidir. Ferhat’ın içinde Şirin’in aşkı, elinde kayaları parçalayan gürzü, suyu şehre getirme azmi… Ama koymazlar ki sevdalılar kavuşsun. Araya bir cadı karısını sokarlar. Cadı kadın varır Şirin’in yanına, sanki dünyalar başına yıkılmış gibi perişan bir halde söze başlar:
Ah kızım, sorma başımıza gelenleri… Ferhat suyu getiremedi; hem de kendini kayalardan aşağıya atarak öldürdü.
Şirin nasıl dayansın böyle bir acıya, o nazlı kalp nasıl atar bundan sonra. Artık Şirin’e de yaşamak haramdır, o da kıyar canına.
Cadı ise İşini başarmıştır; şimdi sıra Ferhat’tadır. Varır Ferhat’ın yanına. Üzüntülüdür, mahzundur, nerdeyse dili tutulacaktır, bir türlü söyleyemez Ferhat’a:
Ferhat, Bey kızını başkasına verdi, sen daha ne çalışırsın?
Dağlar Ferhat’ın başına yıkılır. Bundan sonra su getirmesinin de bir mânâsı yoktur artık, O da kıyar tatlı canına oracıkta.
Derler ki, Ferhat Dağı’nın tepesinde Üç mezar vardır. Yaz gelince, bunlardan yan tarafta olanlarından İki gül fidanı biter. Biri kırmızı, biri beyaz açar. Ama tam kavuşacakları sırada ortadaki mezardan bir diken çıkıp bu kavuşmaya engel olur.
Anlattıklarına göre bugün, Ferhat’ın getirdiği suyun aktığı yerler hâlâ görülmekte ve oralara Ferhat Arası denilmektedir.
Kaynak: Saim Sakaoğlu / 101 Anadolu Efsanesi