Geleneksel El Yapımı Bebeklerin Tarihçesi

Geleneksel El Yapımı Bebeklerin Tarihçesi Hakkında Bilgi

Bebek, dünyanın en eski oyuncağı olarak bilinir. Hitit, Frig, Bronzçağ ve Cilalı taş devri tabakalarında bulunan ve din törenlerinde yer aldığı anlaşılan küçük heykelciklerin bir kısmının oyuncak bebek olarak kullanıldığı, diğer bir kısmının ise ana tanrıça kültü ile ilgili olduğu anlaşılır.

Arkeolog James Mellon özellikle Burdur yakınlarındaki Hacılar höyüğünde kilden yapılan yüzleri boyalı. çıplak başlarına sonradan saç konulan figürlere rastladı. Eski Mısır’da ve Amerika yerlileri arasında ağaç bebek ve tanrı heykelcikleri bulundu. Yerliler bu bebeklere saygı gösterir ve onlardan korkarlardı. Büyü yapmakta kullanırlar ve kendi adetlerine göre giydirirlerdi.

Bebeğin geleneksel biçimleri değişmemiştir: iki bin yıl önce yapılmış tahtadan bazı yunan bebeklerinde kol ve bacaklar hareketlidir. Başı bir şapka ile örtülü, saçları örgülü olan bu bebeklerin kabaca yontulu bedenleri vardır, kol ve bacaklar bedene tellerle iliştirilmiştir. Fransa’da, Morvan bölgesinde, Guarreles-Tembes denilen yerden, XV. yüzyılda yapılmış inceden inceye işlenmiş bebek kalıpları bulunmuştur. Orta çağda veya Rönesans devrinde yapılmış olan şahane bebeklerin çok zengin ve süslü giyecekleri bunlara daha fazla giydirilmiş birer manken niteliği verir.

XIII Louis  çocuk iken, Yunanlıların veya Mısırlıların bebeklerini taklit eden bebeklerle oynardı. XVII. yüzyıl başında, hem çocuklara oyuncak, hem terzilere, dikişçilere reklam-manken olarak kullanılabilen son modalara uygun giydirilmiş bebekler göründü. Dünya etnografya müzelerinde çok sayıda bebekler bulunmakta, halka gösterilmektedir.

Makinist Maelzel 1823’te konuşan bebekler yaptı. Kendi kendilerine yürüyen. gözlerini açıp kapayan bebekler de 1826 yılında yapıldı. Afrika’daki bebekler genel görünüşleriyle oyulmuş tahta fetişleri andırır. Orange’da Fingo halkı bebeği uğur olarak çocukları doğuncaya kadar yanlarında saklardı. Eski Japonya’da bebeklere canlı gözüyle bakılır, giydirilir ve beslenirdi. Soyulmuş söğüt değneğinden yapılan, kağıt elbiseli bebekler 3 mayıs kız çocukları bayramında teşhir edilirdi. Ayrıca anneler felaketlere mani olacağına inandıkları uğur bebekler taşırlar ve çocuklarını korurlardı.

Kore’de küçük kızlar bebeklerini kendileri yaparlardı. Uzun bambu sapının ucuna tuzlanmış ve saç şeklinde inceltilmiş uzun ot tuttururlardı. Hiç bir zaman yüz yapmaz, bazen yüz yerine beyaz pudra sürerlerdi. Çok genç yaşta evlenilen Hindistan’da. Müslümanlar ve Mecusilerde bir kız evlenirken kendisine itina ile giydirilmiş bebekler hediye edilirdi. Doğunun geri kalmış bazı toplumlarında ise içlerinde Cinlerin bulunduğuna inanıldığı için kız çocuklarına bebek verilmez, fakat kız çocuklar içgüdülerine uyarak yastık ve tahta kütüklerden bebek yaparlardı.

Türkiye’de 5-8 yaş arasındaki çocukların gelin bebeklerle oynamaları başlıca eğlencelerdir. Bunlar çoğu zaman çatal ağaçtan, mısır koçanından. bezden, seyrek olarak da taştan yapılır. Her şekilde de saçlar insan saçı, yün veya mısır püskülünden olurdu. Göz. kaş ve ağız ise daha çok dikişle yapılır. yanaklar gaz boyamalarla veya renk veren bitkilerle boyanarak yapılır.

Bu gelinlerin eğlence aracı olmakla birlikte, müstakbel anneleri dikişe, nakışa ve çocuk büyütmeyi hazırlamaları bakımından çok önemlidir. Türkiye’de bebek bir oyuncak olduğu için dini ve sihri rolleri de vardır. Yağmur dualarında, bahar törenlerinde de çömçe gelin adı ile bir sembol olarak kullanılır.
Dünyada ilk bebek sergisi Kızılay, Kızılhaç, Kızılarslan ve Güneş derneklerinin katılmasıyla Taksim Belediye bahçesinde açıldı (1936). Yarışmalı olarak düzenlenen sergiye 20 devlet katıldı. Daha sonra Türkiye’de ve yabancı ülkelerde çok kere bebek sergileri düzenlendi. Akşam kız sanat ve Olgunlaşma enstitülerine bebekçiklik dersleri kondu (1937-1938). Ayrıca Kızılay derneği rehabilitasyon çalışmaları programına sakat kimselerle evlerinde çalışmak zorunda olanlar için sürekli bebekçilik kursları açıldı. Kurslarda yetişenlerin imal ettikleri bebeklerin satışına yardım edildi, ilk serginin gördüğü büyük ilgi Kızılay’a zaman zaman sergiler açma cesaretini verdi. Spor ve Sergi sarayında (1950), Gülhane parkında (1955), Galatasaray lisesinde (1958) ve Kızılay’ın 100. yıl dönümünde Spor ve Sergi sarayında (1968) milletler arası bebek sergileri açıldı ve birçok devlet katıldı. Türkiye’de bebekçilik sanatının doğup gelişmesinde bu sergilerin önemli rolü oldu. 

Bebekler: İnsan biçiminde yapılmış küçük figürler.

Bugünün çocukları için yalnızca bir oyuncak olan bebeklerin eski uygarlıklarda ayrı bir yeri vardı. Dünyanın en eski oyuncakları olarak bilinen bu küçücük insan figürleri, aynı zamanda büyücülükte ve dinsel ayinlerde kullanılan gizemli ve kutsal varlıklardı.

Dünyanın en eski bebekleri Burdur yakınında Hacılar Höyüğü’nden çıkarıldı. Kilden yapılmış bu küçük heykellerin yüzleri boyalıydı. Bebek biçimleri o günden bu yana çok büyük değişiklik geçirmedi. 2 000 yıl önce yapılmış tahta bebeklerin de kol ve bacakları hareket ediyordu. Büyücüler eski çağlarda, kime büyü yapacaklarsa, bunu o kişiyi temsil eden sembolik bir bebek üstünde uygularlardı. Tanrılara bazen insan yerini tutan bebekler kurban edilirdi. Bebekler birçok toplum için kutsal bir değer taşırdı. Çocuğu olmayan evli kadın ve erkekler bir çocukları oluncaya kadar evlerinde bir yapma bebek bulundururlardı.

Öteden beri, bebek yapımında çok çeşitli malzeme kullanıldı: pişmiş toprak, fildişi, balmumu, porselen, cam, tahta, kâğıt, kumaş, plastik…

Büyücülük v.b. işlemlerin geçerliğini kaybettiği dönemlerde de, gerçek şudur ki bebekler, büyükler için bir koleksiyon eşyası olarak değerlerini korudular, küçükler için ise her zaman bir keyif kaynağı oldular.

Türk bebekçiliği

Türkiye’de de, bütün ülkelerde olduğu gibi, bebeğin din ve sihirle ilişik bir yönü olmuştur. Bugün bile bazı yörelerde, yağmur duasına çıkanlar çömçe adı verilen bir yapma bebeği yanlarına alırlar. Eski Türk evlerinde çocukların bebeklerini evde usta birer sanatçı olan nineler, büyükanneler yapardı.
Bu bebeklerin temel malzemesi biraz kıtık, biraz kumaş, pamuk ve boyaydı. Bugün folklor değeri büyük olan Türk bebekçilik sanatı bu gelenekten doğdu. 1936 yılında, dünyada ilk bebek sergisi İstanbul’da açıldı. Bunu başka sergiler izledi. Sanat okullarına bebekçilik dersleri kondu. Bu sanatçıların yaptığı ve özellikle eski Türk yaşantısını, giyeceklerini, töresini en ince ayrıntılarına kadar kanıtlayan bu eserler etnografya müzelerinin seçkin eşyası arasında yer aldı.

Bir robot mu, bir düş mü?

1820’de ağlayan, 1826’da yürüyen bebekler yapıldı. Bunlar 1830’da camdan gözlerini kapamayı öğrendi. Selüloit bebekleri kalıplarda kolayca çoğaltmak mümkün olunca işler daha da büyüdü. İleri teknik yöntemlerin (elektromekanik, elektronik) kullanılması, bebeği canlıların yaptığı önemli bütün hareketleri yapabilen gerçek bir robota dönüştürdü. Usta mekanizmalar sayesinde bebekler bugün hem konuşuyor, hem yürüyor, ayrıca da ağzına verileni yutuyor, hattâ gözyaşı döküyor. Onun elbise dolabı ve eşyası bile var; bebek arabasında gezdiriliyor; saçları yıkanıyor… Selüloitten veya plastik maddeden yapılmış bebekler (puvar), yıkanabilen, hattâ yüzdürülen gerçek sporcular oldu. Bugün erkek çocukların da bebekleri var: paraşütçü, balıkadam veya kayakçı kılığında giydirilmiş bu erkek bebekler de büyük rağbet görüyor.

Ama gene de çocuklar için bu mükemmel oyuncaklar yanında, bezden, fötürden veya yünden, elle yapılmış basit bir bebeğin yeri apayrı oluyor. Tıpkı pelüş oyuncaklar gibi, çok zaman şekilsiz olan, çabuk yıpranan bu yapma bebekler, çocukların hayal gücüne daha büyük bir özgürlük payı bırakıyor.
 

Oyun çağındaki kız çocuklarının başlıca oyuncaklarından olan bebek, Anadolu’da daha çok doğal malzemeyle yapılır. Bunun için çatal ağaç, mısır koçanı, bez, nadiren de taş kullanılır. Çatal ağaçtan kesilen dal, gövde ve bacak iskeletini, enine bağlanan çubuk, kolları oluşturur. Gövde bezle kaplanır ve beyaz bezden yapılmış ve içi doldurulmuş baş eklenir. Gövde mısır koçanından da yapılabilir.

Bez bebeklerdeyse gövde ayrı ayrı yapılmış bez yastıkçıklardan oluşur. Baş kısmı iplikle boğularak gövdeden ayrılır, üzerine kaş, göz, ağız işlenir ya da boyanır. Tebeşir kayası bulunan yörelerde taştan yapılmış bebeklere de rastlanır. Bunlar içinde en çok kullanılanlar, bez bebeklerdir. Türkiye’de öteden beri biblo ve oyuncak olarak bebek yapılmakta, çeşitli zamanlarda sergiler açılmaktadır. Bu konuda ilk sergi, Kızılay, Kızılhaç ve Kızılarslan derneklerinin çabasıyla, 1936’da, İstanbul Taksim belediye bahçesinde açıldı. Yarışmalı olan sergiye, yirmi ülke katıldı. Daha sonra Kızılay’ın girişimiyle Spor ve sergi Sarayı’nda (1950), Gülhane Parkı’nda (1955), Galatasaray Lisesi’nde (1958) ve Kızılay’ın 100. kuruluş yıldönümü nedeniyle Spor ve sergi Sarayı’nda (1968) uluslararası bebek sergileri açıldı. Kızılay, rehabilitasyon programı içinde, sakatlar için bebek yapım kursları açtı ve bunların pazarlanmasına yardımcı oldu.

Günümüzde bebek yapımı, el sanatı olmaktan çıkmış, oyuncak sanayisinin bir kolu durumuna gelmiştir. Bez bebeklerin yerini, giderek plastik vb. maddelerden yapılmış çeşitli türde bebekler almış, el sanatı olarak bebek yapımı, kişisel çabalarla sınırlı kalmıştır.

Originally posted 2020-12-03 12:59:55.