Gravür Nedir Ne İşe Yarar?

Gravür, hem bir resmin siyah-beyaz ya da renkli bir tür baskı yöntemini, hem de bu yöntemle elde edilen sonucu belirtir; gerçekte, bu ikinci kavramı, taşbasma deyimiyle adlandırmak daha doğru olur. Gravür, teknik nedenlerle olduğu kadar, sanatsal amaçlarla da kullanılmıştır.

Sanat alanında gravür, bir sanatçının yaptığı özgün gravür ve bir desen ya da resmi çoğaltmak için işlenen gravür olarak ikiye ayrılır.

• Birçok gravür yöntemi vardır: Tümsek gravür; çukur gravür; taşbasma (litografi); vb. Ne var ki, gravürcüler, elde etmek istedikleri sonuçlara göre, çok çeşitli teknikler kullanırlar. Çağdaş gravürde, yeni yeni baskı yöntemleri uygulanmakta, deneyimler çoğalmaktadır.

Gravür, bir deseni, bir resmi çoğaltma ve yayma gereksiniminden doğdu. En eski ve en ilkel teknik olan tümsek gravür, heykelden esinlenilerek ortaya kondu. Bu yöntemin başlıca gereci tahtadır; ayrıca, çeşitli metaller, muşamba ya da plastik maddeler gibi çağdaş gereçler de kullanılır. Özenle rendelenerek temizlenmiş tahta üstüne, sanatçı deseni çizer; sonra, bir bıçakla ya da oluklu oyma kalemiyle, desenin çevre çizgileri üstünden mürekkebe batırılmış bir merdane geçirilerek, yalnızca, tümsek bırakılmış kesimlere, yani desenin çevre çizgilerine mürekkep vurulur.

Böylece hazırlanan kalıbın üstüne kağıt konarak, bir presle düşey basınç uygulanır ve desenin, kağıda geçmesi sağlanır. Renkli gravür elde etmek istenirse, kullanılacak renk kadar tahta kalıp hazırlanır ve aynı kağıt üstüne her renkle ayrı ayrı baskı yapılır; ancak, iyi bir sonuç elde etmek için, renklerin taşmamasına özen göstermek gerekir.

Söz konusu tekniği ilk kez. İ.S. I. yy’ da kağıdı bulan Çinliler uyguladı. Batı’da ise kağıt kullanımı, ancak Ortaçağ sonlarına doğru yaygınlaştı. Bu çağın başlıca tahta gravürleri, genellikle dinsel resimlerdi. Daha sonra iskambil kağıtları basıldı, birçok ünlü yapıt resimlendi.

Dürer, tahta üstüne gravür oyma tekniğini sürdürüyordu; ama o dönemde, bakır üstüne kazılan çukur gravür, yavaş yavaş tümsek gravürün yerini almıştı. Zamanla tümsek gravür, basım alanında yalnızca ünlü resimlerin basımında kullanılır oldu. XIX. yy ‘da renkli Japon taşbasmalarına gösterilen büyük ilgi, tahta gravürün yeniden canlanmasına yol açtı. Bu gravür türünden, özellikle izlenimci sanatçılar geniş ölçüde yararlandılar.

Çukur gravür, perdahlanmış metal levhalar üstüne kazılır. Metal levha, bir oyma kalemiyle doğrudan doğruya işlenebilir; kalem, kare ya da eşkenar dörtgen biçiminde bir kesiti olan saplı, çelik bir çubuktur ve sivri ucuyla metalin yüzeyi oyulabilir. Söz konusu kalemle işleme tekniğine, «kazıma» denir.

Metal levha, asitle de işlenebilir; bu yönteme, ofort (asitle aşındırma) tekniği adı verilir. Söz konusu teknikte, metal levha üstüne önce aside dayanıklı bir vernik vurulur; sonra, bir çelik kalemle gravür çizilerek, çizgiler boyunca vernik kaldırılır; ardından, levha aside daldırılır ve asit metale etki ederek, vernikle korunmayan kesimleri aşındırır. Gravürcü, asidin etkisini yeterli bulunca levhayı çıkarır, su içinde ovarak durular ve geriye kalan koruyucu verniği de temizler. Gravür, artık baskı yapmaya hazırdır.

Çukur gravürle baskı, bu amaçla özel olarak hazırlanmış bir baskı makinesinde yapılır. Önce, metal levhanın bütün yüzeyine mürekkep vurulur; sonra, çukur kesimlere çökelen mürekkep bırakılarak geriye kalanı temizlenir. Böylece hazırlanan levha üstüne bir kağıt tabakası konarak yün bezle örtülür; sonra, baskı makinesinin merdaneleri arasından geçirilerek, çok büyük bir basınç uygulanır. Levha ile merdane arasında bulunan yün bez, esnekliği nedeniyle kağıdın çukurlara ulaşmasını ve mürekkebi emmesini sağlar; böylece, istenen baskı elde edilir. 

Çukur gravürün kökeni kuşkusuz, metal üstüne gravür işlemeyi iyi bilen silah yapımcıları ve kuyumculara dayanır. Bu yöntem, XV. yy’ da Almanya ve İtalya’da aşağı yukarı aynı anda ortaya çıkarak basımcılıkta hareketli çelik harflerin benimsenmesiyle yaygınlaştı. Dürer oyma kalemiyle çalışırken, Rembrandt asitle işlemeyi yeğliyordu. XVII. yy ‘da gravür, sanat yapıtı olarak Dc ..msendi ve Callot gibi bazı sanatçılar, özellikle bu konuyu uğraş edindiler; bir süre sonra krallar, gravürü bir propaganda aracı olarak kullandılar ve şatolarını, verdikleri şölenleri gösteren gravürler çizdirip dağıttılar.

XVIII. yy’da gravür, davetiyelerin, reklam afişlerinin ve ünlü tabloların kopyalarını basmak için kullanıldı. Böylece gravür, fotoğraf görevi yapmaya başladı. O dönemde ayrıca, renkli gravür deneyleri yapıldı. Suluboya, pastel etkisi aranarak yeni bir yöntem bulundu; böylece; yalnızca resim uygulaması isteyen taş-basma (litografi) ortaya çıktı; oysa çukur gravür, gerçek bir meslekti.

Taşbasma yönteminde destek, ince taneli,bir yüzeyi parlatılmış kalker (kalsiyum karbonat) taştır. Bu taşın üstüne yağlı kalemle resim çizilir sonra, yağları tespit etmek için, taşın yüzeyine arap zamkı sürülür ve tümüyle mürekkeplenir. Yağlı mürekkep, yalnızca işlenmiş yüzeylere çökelir ve özel bir baskı makinesiyle prova alınır.

Taşbasma özellikle, XIX. yy. sonunda, birçok taş kullanılarak renkli taşbasma bulunduğu zaman gelişti. Özgün yapıtlar dışında, bu sanatı yaygınlaştıran afişlerin basımında da kullanıldı; özellikle Toulouse-Lautrec, bu alanda büyük başarı sağlayan sanatçı oldu. Günümüzde tahta üstüne oyulan tümsek gravür ve çukur gravür artık kullanılmıyorsa da, taşbasma çok yaygın bir yöntemdir.