EdebiyatGenel Kültür

Günlük Nedir Günlüğün Çeşitleri Özellikleri

Günlük: Kişisel yaşamın olaylarının, heyecanlarının, duygularının, düşüncelerinin yazıldığı günlük notlar. 

Bir kimsenin duygularını, düşüncelerini, gözlemlerini, izlenimlerini, başından geçen olayları, okuduğu kitaplarla ilgili düşüncelerini, vb., günü gününe yazarak ve üstüne tarih koyarak oluşturduğu yazı türüne, günlük ya da günce adı verilir.

Günlük, yazarın kendiyle yaptığı bir konuşma niteliği taşır. Bazı günlükler, dışa dönük bir bakışla yazılmıştır: Konu, yazarın dışındaki kişiler, olaylar, vb’dir. Bu tür günlükler, yazıldığı dönemin ilgi çekici özelliklerini yansıtması bakımından önemlidir. Bazı günlükler ise, içe dönük bir bakışla yazılmıştır. Bu tür günlükler, yazarın iç dünyasını (duygularını, çatışmalarını, vb.) ortaya koyar; yazarın çok yönlü olarak tanınmasına, bilinmesine katkıda bulunur.

Günlükler genel olarak ikiye ayrılır: a) Edebiyat günlüğü; b) Özel günlük. Edebiyat günlüğü, daha çok, yazarın edebiyat ve sanat üstüne görüşlerinden oluşur. Özel günlükler ise, kişilerin iç dünyalarını, kendi sorunlarını, kendi bunalımlarını yansıtır.

Günlükler ile anıları birbirine karıştırmamak gerekir. Günlükler, günü gününe tutulan notlardan oluşur. Gerçi bazı günlüklerde tarih ve belirli bir düzen yoktur; ama anılar, genellikle yazarların yaşlılık dönemi ürünlerindendir. Bu bakımdan, günlüklerin anılara göre daha gerçekçi olduğu söylenmektedir. Ne var ki, bütün günlüklerin gerçekleri olduğu gibi yansıtmadığını unutmamak gerekir.

Günlüklerin “sıcak” bir yanı vardır. Bu da “sansürsüz bir ruh boşalımı” şeklinde oluşmasından kaynaklanır. Günlükte, insan ruhunun bütün iniş ve çıkışını olanca samimiyetiyle bulmak mümkündür. Bir bakıma günlükler, “insanın yaşadığı acıların, sevinçlerin, kırıklıkların, umutların yazılı tutanaklara geçirilmesidir.” İnsanın çevresiyle kurduğu ilişkilerdeki çarpıklıkları, yanlış anlaşılmaları ve insanlarla paylaştığı ya da paylaşmadığı her şeyi kağıtlara dökmesidir. Bu anlamıyla günlükler, koskoca bir insan hayatının grafiğidir, nabzıdır. Günlükler, aslında “ben”in en samimi ve en gerçek tarihidir. Ama yaşanılanın “bir “zabıt katibi” tavnyla anlatılması değil, olayların arka planlarının açıklanmasıdır.

Öte yandan, günlükler, bir sanatkârın, düşünce adamının hayatını, sanatını, eser ve düşüncelerini anlamlandırmada, dahası aydınlatma ve açıklamada sağlıklı ve yararlı bilgiler içeren önemli birer kaynaktır.

Batı edebiyatlarında doğmuş, özellikle son bir asır içinde şair ve yazarlarımızın ilgisini çeken bir yazı türü olmuştur. Ömer Seyfettin’in ölümünden sonra bazı kısımları yayınlanan Rûznâme’si (1926) bizde ilk ciddî günlük örneğidir. Daha evvel yazıldığı bilinen ancak kitaplaşmayan Nigar Binti Osman’ın (1862-1918) günlükleri de bu bağlamda zikredilmelidir. Sonraki yıllarda Salah Birsel’in Günlük (1955), Nurullah Ataç’ın Günce (1960), Oktay Akbal’ın (doğ. 1923) Günlerde (1968), Tomris Uyar’ın (doğ. 1941) Gündökümü (1977) ve Cahit Zarifoğlu’nun (1940-1987)Yaşmak (1980) adlı kitapları dikkati çeken günce örnekleridir. Son yıllarda günlüklerin hızla kitaplaştığını ve okurun huzuruna çıktığını görüyoruz.