İlahi: Tanrıyı övmek, ona yakarmak için söylenen şarkı, yazılan şiir. Eski Yunan da ve Latinler ‘de, genellikle bir dinsel ayinde okunan ve kahramanlarla tanrıların onuruna yazılmış şarkı ya da şiir. Bir insan, yüce bir düşünce ya da yüce bir duygu için yazılmış şarkı ya da lirik şiir.
Türk halk edebiyatında din ve tasavvuf konularında, ezgiyle söylenen şiir türü: Yunus ilahisi. Muharrem ilahisi, (ilahinin özel bir biçimi yoktur. Koşma, semai gibi biçimlerde olur. 7-8 heceli olanları genellikle dörtlüklerden, 11 ve daha çok heceli olanları ise beyitlerden oluşur.)
İlahiler: Din ve tasavvufla ilgili şiirler, tekkelerde düzenlenen dinsel törenlerde değişik ezgilerle söylenirdi. Bektaşi tarikatına bağlı olan ozanlarca, tarikatlarının genel ilkelerini belirtmek amacıyla söylenen şiirlere nefes, Alevi-Kızılbaş tarikatından olan ozanların tarikatlarıyla ilgili konuları işledikleri şiirlere deme, özellikle Bektaşi ve Alevi ozanlarının, ham sofuların kuralcı ve katı din anlayışlarını alaya almak için söyledikleri şiirlere de şathiye denir.
İlahiler, Yaratıcı ‘ya duyulan samimi sevgi, bağlılık ve kulluk bilincinin dışa vurumudur. Bu bakımdan Divan şiirindeki tevhid ve münacata benzer ilahiler. Tarikatların bir kısmı, ilâhî nazım türüne “nefes“, “âyin“, “durak“, “tapuğ“, “cumhur” gibi farklı adlar vermiştir. Hece vezniyle yazılan ilâhîlerde çokluk 7, 8, 11, 14 ve 16’lı kalıplar kullanılmıştır. Hecenin 7’li ve 8’li kalıplarıyla yazılan ilâhîlerde dörtlük, diğerlerinde ise beyit birimi tercih edilmiştir. Dörtlükler hâlinde yazılan ilâhîler koşma gibi, beyit birimi ile kaleme alınanlarda da gazel gibi kafiyelenirler. Edebiyatımızda, Yunus Emre ve Âşık Yunus’un ilâhîleri çok meşhurdur.
Din, tasavvuf müziğinin en çok kullanılmış formu olan ilahi, klasik Türk müziğinin pek çok sözlü formu gibi, zemin + nakarat + meyan + nakarat kalıbına uyar. Kimi ilahilerde meyan yoktur. Çoğunlukla tasavvuf edebiyatının ilahi türündeki şiirlerden seçilen güfteler, başta Yunus Emre olmak üzere Niyazi-i Mısri, Eşrefoğlu, Hüdai gibi ünlü tasavvuf şairlerinden alınmıştır.
Kimi ilahiler belli bir tarikata aitti. Bunlar, yalnız o tarikatların tekkelerinde okunurdu. Sözleri de aynı tarikattan şairlerce yazılan bu tür ilahilerde, tarikatın ilkeleri ve büyükleri övülürdü. Kimi ilahiler de, akraba tarikatlarda ortaktı, ilahiler, Cumhuriyet‘ten önce tekkelerde olduğu gibi, ilk ve orta dereceli okullarda ve camilerde de okunurdu. Cami için bestelenmiş ilahiler, alevi olmayan tüm tarikatların tekkelerinde de bayram, kandil, ayin ya da zikir günlerinde okunurdu. Belli aylarda ya da özel günlerde okunmak üzere bestelenmiş ilahiler vardı. Bunların, sayıca en çok olanları ramazan ilahileriydi. Ramazan ayının başına, sonuna ya da kadir gecesine özgü ilahiler bile vardı. Muharrem ayı ilahileri de oldukça çoktu.
İlahilerde, hemen hemen tüm makamlar kullanılmıştır. En çok kullanılanlar şunlardır: hicaz ailesi, uşşak, hüseyni, rast mahur, neva, bayati, muhayyer, segâh, hüzzam, saba, bestenigâr, acem, acemaşiran, bayatiaraban, karcığar, neveser, nihavend. İlahilerde daha çok sofyan, düyek, yürük semai, devrihindı evfer gibi küçük usuller kullanılmıştır. Ama muhammes, hafif, berefşan, devrikebir, evsat, çenber gibi büyük usullerden biriyle ölçülmüş ilahilerin sayısı da kabarıktır. Topluca okunmak üzere bestelenmiş ilahilere cumhur ilahi denk. Solo ilahilerindeki, koroya ayrılmış pasajlara da cumhur adı verilmiştir.
İlahilerin bazıları, bir iki dinlemede kolayca ezberlenecek ölçüde yalın bir melodik yapıdayken, bazıları da, dindışı müzikteki besteler kadar sanatlıdır.