Kızılelma: Osmanlılar da ordunun bir gün mutlaka ele geçireceğine inanılan, nerede olduğu belirsiz, uzak düşman kenti: “Çıktı pür velvele Otranto’ya Ahmet Paşa I Tuğlar varsa gerek Kızılelma’ya kadar” (Y. K. Beyatlı). Ziya Gökalp’ın Türkçülük akımı için gösterdiği siyasal, kültürel, ekonomik Türk birliğinin simgesi: “… Türk gençliği yürüdü, I Arkasından tezgâhları sürüdü; I Her tarafı iş ordusu bürüdü! I Buymuş meğer Türk’ün Kızılelma’ sı” (Ziya Gökalp).
Osmanlı ordularının çıktığı seferlerin hedefi, XV. yy.’dan XVIII. yy. başına kadar yeniçeriler arasında Kızılelma diye adlandırıldı. Evliya Çelebi Seyahatname ‘sinde türlü dönemlerde, türlü nedenlerle farklı kentlere bu adın verildiğini anlatır. İstanbul’un alınmasından önce Ayasofya Kilisesi’nin önünde, elinde altın küre tutan iustinianus heykeli dolayısıyla bu kent Kızılelma diye anılmıştı. San Pietro Kilisesi’nin kırmızı bakır kaplı kubbesi ya da içinde asılı altın top nedeniyle Roma’ya bu ad verildi. Çan kulesinde altın bir top asılı Stefani Kilisesi’nin bulunduğu Beç (Viyana), Kızılelma Sarayı’nın bulunduğu Budin, Kızılelma Camisi’nin bulunduğu Estergon, istolni, Belgrad, Köln vb. kentler orduda yeniçeriler arasında, asker şairlerin şiirlerinde, tarih kitaplarında “Kızılelma” diye anıldı.
Ziya Gökalp bu adı taşıyan şiirinde (1913), yeryüzündeki bütün Türkler’in birleşmesi ve taklitten uzak bir ulusal kültürün geliştirilmesi ülküsünü, daha sonraları da ekonomik kalkınmayı Kızılelma diye tanımladı. Milli edebiyat akımı yazarlarının zaman zaman konu edindiği bu terim Ömer Seyfettin’in bir hikâyesinde ele alındı (Kızılelma, 1917). Bu hikâyenin kahramanı Kanuni Sultan Süleyman, Kızılelma’yı “Hakkın beni gönderdiği yer” diye tanımlıyordu.