Evrende başlangıçta su vardı. İçine bir gün bir yaprak düştü. Çay oldu. İşte yaklaşık beş bin yıllık tarihiyle yapraktan demliğe bir bardak çayın öyküsü böylelikle başladı.
519 yılında, bugün Çin olarak adlandırdığımız Orta İmparatorluk adlı bölgeye Dharma adında Budist bir rahip gelir. Bir keşiş olan Dharma, tutkularını dizginleyip bedenine gem vurduktan, gevşememek adına geceleri uyumayı bile bedenine yasakladıktan ve tek başına yalnızca yapraklarla beslendikten uzun zaman sonra, bir gün, hep kaçtığı uykuya yenik düşer. Uyandığında zayıflığına ve özellikle de kapandıkları için sorumlu tuttuğu gözlerine öfkelenir. Bunun üzerine iki gözkapağını da keser ve fırlatır, atar, derken. Mucize tam o sırada gerçekleşir ve Dharma’nın gözkapakları toprağa kök salar. Kapaksız gözleriyle gözkapaklarından harika bir bitkinin boy attığını gören Dharma yeniden kazandığı gücüyle bu eşsiz bitkiyi üne kavuşturmayı bir borç bilmiştir. Mucize tam o sırada gerçekleşir ve Dharma’nın gözkapakları toprağa kök salar. Kapaksız gözleriyle gözkapaklarından harika bir bitkinin boy attığını gören Dharma yeniden kazandığı gücüyle bu eşsiz bitkiyi üne kavuşturmayı bir borç bilmiştir.
ÇAYIN FAYDALARI
- Kanser Önleyici
- Diş Sağlığını korur
- Kalp ve Damar Sertliğine iyi gelir
- Dinlendirici, Konsantrasyon Artırıcıdır
- Çayın, vücuttaki zararlı maddeleri yok eder.
- İshali durdurur
- Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar.
- İçerdiği mineral maddeler nedeniyle vücuttaki mineral madde dengesinin kurulmasında sudan çok daha etkilidir
- Kemik yoğunluğunu korur
- Alzheimer hastalığına karşı korur
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ÇAY
Çay, nice efsanelere konu olmuş geçmişiyle, diyar diyar gezerek günümüze kadar ulaşan büyülü bir içecektir.
Diğer medeniyetlerden ülkemize gelinceye kadar edindiği birikimin ışığında kültürümüzle yeniden yoğurduğumuz çay, öncelikle sabah kahvaltısı soframızın, sonrasından da ikindi ve akşam sohbetlerimizin müdavimlerinden olmuş çıkmış. Genellikle ince belli cam bardakta sunulan çayın tavşan kanı adı verilen dem ölçüsü esastır. Hala yöreden yöreye yaygın bir şekilde kullanımını sürdüren semaverler ise otontik çay bahçelerinde meraklılarıyla buluşmayı sürdürmektedir.
MANİLERDE ÇAY
Giderdi Şam’a şarka
Rize’nin ketani
Şimdi cana can katar
Çayının bir fincanı
*****
Kız idin oldun kadın
Hiç eksilmedi tadın
Çay filizi kırmaya
Olayım mi ırgadın
İLAHİLERDE ÇAY
Gül bülbülü çok sever
Daima Hakk’ı över
Çayı koyu demleyin
Şeyhim çayı çok sever
******
Gül bülbülsüz açılmaz
Çay lüzumsuz içilmez
Nakşiler, Kadiriler
Sohbetinden geçilmez
*****
Çayın rengi güldendir
Doldurması sizdendir
İçin aşıklar için
Çay sahibi bizdendir
TÜRKÜLERDE ÇAY
Rize cüzel memleket
Çay kokayi gül gibi
Rize’ye doymak olmaz
Parlayi yulduz gibi
Yekün Rize dağlari
Verilmiş çay güline
Çay fidanlari benzer
Esmer güzellerine
ŞİİRDE ÇAY
Şekerim kalmadı kahvem tükendi
Bilmem gidem hangi attara oğul
Takatim kesildi gönlüm bulandı
Cebimde de yoktur on para oğul
******
Bir gün çay içmezsem tutar ısıtma
Hem de bana dersin doktora gitme
Takdirin bu diye iftira etme
Tedbirime ara bir çare oğul
NEVRUZDA ÇAY
23 Mart sabahı erken kalkılır. Yeni ve temiz elbiseler giyilerek, önceden hazırlanan yiyeceklerle birlikte mezarlığa gidilir. Mezarlığın başında bulunan ocaklarda kahve pişirilir, sohbet edilir. Herkes komşu mezarları ziyaret etmek ve çay, kahve içmek zorundadır.
TEKERMELERDE ÇAY
Çokta mi beşe
Sür on beşe
Olsun yirmi
Versin neşe
Kırmam seni
Çokta mi beşe
*********
Sür on beşe
Olsun yirmi Versin neşe
Kırmam seni
Doldur neyse