Türk Kültüründe Kahve ve Kahve Çeşitleri

Kahve falı. kahve telvesinin aldığı biçimleri yorumlayarak bakılan fal. (Kahve içildikten sonra dibindeki telve hafifçe çalkalanır ve fincan ağzı kahve tabağıyla örtülerek ters çevrilir. Bir süre sonra açılıp telvenin aldığı biçimlere göre yorum yapılır. Kahvenin serbestçe satılmaya başlandığı ve halk arasında da yaygınlaştığı XVII. yy.’ın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmış bir fal türü olduğu öne sürülür.) Esnaf kahvesi, aynı tür işlerle uğraşan esnafın devam ettiği kahve (Şoför, hamal, badanacı vb esnaf bu tür kahvelerde oturup iş teklifi bekler.) Garipler (gariban) kahvesi, eskiden kervansarayların yanında, bugün şehirlerarası otobüslerin durakladıkları yerlerde bulunan kahve (Müşterilerini yolculuğa [gurbete] çıkan kişiler oluşturduğu için bu adla anılır. Kenar mahallelerde yoksul kişilerin devam ettiği küçük kahvelere de denir.) Hemşeri kahvesi, büyük şehirlerde Anadolu’nun aynı yöresinden gelmiş kişilerin buluşup oturdukları kahve. İşçi (amele) kahvesi, daha çok yapı işlerinde çalışan işçilerin devam ettikleri kahve (işçiler bu kahvelere iş bulma amacıyla devam ederler. İşçi arayan kişiler buraya gelip iş için gerekli kişileri seçerler.) Kır kahvesi, kırlarda, açık-havada sürekli ya da geçici olarak kurulmuş kahve. Köy kahvesi, köyde bulunanların devam ettikleri kahve (Kırsal kesim yaşamında önemli bir yeri vardır. Bir anlamda erkeklerin toplantı yeri işlevi görür.) Kuşçu kahvesi, kuş meraklılarının devam ettiği, içinde kanarya, saka vb kuşlarının da satıldığı kahve. Lonca kahvesi, lonca örgütünün bulunduğu dönemlerde aynı loncadan olanların devam ettiği kahve Mahalle kahvesi, mahalle arasında açılmış olan ve aynı mahalleden kişilerin gittiği kahve Pehlivan kahvesi, sahibi pehlivan olan ya da daha çok pehlivanların bulunduğu kahve Sabahçı kahvesi, günün 24 saati açık olan kahve (Genellikle yersiz yurtsuz kişiler gece işçileri burada sabahlarlar.)

Türk Edebiyatında Kahve

Kahve: Türk atasözlerinde, manilerde, türkülerde, destanlarda konu edinilmiştir: Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var”; Gönül ne kahve ister ne kahvehane Gönül ahbap ister kahve bahane”. Murat IV döneminde kaleme alınmış, yazarı bilinmeyen Münazara-ı kahve vü bade de (Beyazıt devlet klt. no. 5485), kahvenin keyif verici, dinlendirici nitelikleri konu edinilir.

Halk Hekimliğinde Kahve

Kahve eskiden, ateş düşürme, romatizma, nıkris, böbrek taşı tedavisinde kullanılmışsa da günümüzde özellikle keyif verici içki olarak tüketilmektedir. Uyku giderici, baş ağrısı azaltıcı, sindirimi kolaylaştırıcı ve özellikle afyon alkaloitlerime zehirlenmelerde panzehir olarak kullanılmaktadır.

Bugün geleneksel içeceklerimizin başında gelen kahve Türkiye’ye, Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566), Habeşistan valisi Özdemir Paşa tarafından Yemen yoluyla getirildi. Kısa sürede saray ve konaklarda yaygınlaştı ve konaklarda kahve pişirmekle görevli kişiler çalıştırılmaya başlandı. Sarayda da kahvecibaşına bağlı bir kahveciler teşkilatı oluşturuldu. Kahve giderek halk arasında da yaygınlaşmaya başladı.