Türk Tarihinde Ağaçların Yeri ve Önemi, İstanbul’da tarihi özellikleri olan ağaçlar ve hikayeleri. Kanlı Çınar Ağacı, Kız Bekçileri Ağacı, Zincirli servi Ağacının hikayesi
Ağaçlar genel olarak insanlardan çok yaşadıkları için bugün bir iki yüzyıldan daha eski devirlerden kalmış olanları pek çoktur. Hattâ aralarında daha da önceki yüzyıllardan kalanlar vardır.
Batı Kanarya Adaları’nda La Oro-tava’dakl dragon (andem) ağacının 6.000, Kaliforniya’daki mamut ağaçlarının birçoğunun da 4.000 yaşından fazla olduğu tahmin edilmektedir. Biyoloji bilginlerinin yaptıkları kesin hesaplara göre servi ve porsuk ağaçları 3.000, Lübnan sediri (katlanağacı) 2.000, ladin 1.200, ıhlamur 1.000, melezağacı 600, kayın 300, gürgen de 150 yıl kadar yaşar.
BÜYÜKDERE ÇINARI
Büyüklükleri ve tarihî olaylar bakımından da bazı ağaçların dünyaca ünü vardır. İstanbul’daki Büyükdere Çınarı yakın zamanda üzerine düşen bir yıldırımla yıkılıncaya kadar dünyanın en büyük ağaçlarından biriydi. Birinci Haçlı Seferi komutanlarından Godefroy de Bouillon 1096 yılında ordusunu İstanbul’da topladığı zaman karargâhını bu ulu çınarın altında kurmuştu.
KIZ BEKÇİLERİ
Gene İstanbul’da Topkapı Sarayının birinci avlusunda. Gülhane Parkı’na inen yolun kenarında bugün tamamen kurumuş olan çınar da bilinen eski ağaçlardandı. Bu çınarın Fatih devrinde de büyük bir ağaç olduğu bilinmektedir. Saraydan kaçmak için duvardan aşağıya atlayan bir cariyeyi oradan geçen biri tutmuş, ağacın kovuğuna saklamıştı Fatih Sultan Mehmet kızın Kötü bir niyetle kaçmadığını, namuslu bir adamın onu himaye ettiğini öğrenince, adamın isteğiyle çınara yakın bir yerde bir ocak yaptırdı Kız Bekçileri adı verilen bu ocak Sarayı bekleyen kırk askeri barındırmaktaydı. Zamanla adı Kaz Bekçileri oldu.
KANLI ÇINAR
İstanbul’un tarihî bakımdan diğer önemli bir ağacı da Sultanahmet Meydanı’ndaki Kanlı Çınardı. Bugün Ayasofya Müzesi ile Sultan Ahmet Camisi arasında kalan sahadaydı, altında taşla örülmüş bir set bulunuyordu. Ağacın Ayasofya’ya doğru uzanan kaim bir dalı vardı. Kanlı Çınar’ın yeri bugün park olan saha içinde kalmıştır. 1648 yılında Sultan İbrahim’i tahttan indirmek için ayaklananlar Sadrazam Ahmet Paşa’ yı, boğduktan sonra, çınarın altına bıraktılar. 1655 yılında da, birtakım Yeniçerilerin ulufelerinin ödenmemesi üzerine çıkan ayaklanmada, asilerin isteği üzerine, Kızlar Ağası, Kapı Ağası. Padişah IV. Mehmet tarafından boğdurularak, cesetleri asilere teslim edildi. Ayrıca, Mülkî Kalfa ve kocası Şaban Ağa’nın da başları vuruldu. Bütün bu cesetlerin başları çınarın dallarına asılarak günlerce rüzgârla sallandı, durdu. Dehşete düşen halk, bunun üzerine, çınara, eski bir efsaneyi hatırlatarak, «Şecer-1 Vakvak» adını verdi.
ZİNCİRLİ SERVİ
İstanbul’un başka bir tarihî ağacı da Bizanslılar devrinden kalan bugün kurumuş bir şekilde Kocamustafapaşa Camisi ile Sümbülefendi Türbesi avlusunda duran servi ağacıdır Zamanla ihtiyarlayan servinin altına destek yapılmış, ayrıca, dallarını taşıyabilmesi için gövdeye zincirlerle bağlanmıştı Ağaç bu zincirleri de taşıyamayacak kadar yaşlanınca zincirler toplanarak Şehir Müzesine kaldırılmıştır.