Yıkanma ile ilgili halk inançları nelerdir? Anadolu’da yıkanma ile ilgili uygulamalar gelenekler nelerdir?
Anadolu’da yıkanma diye yaygın, yerine getirilmesi gerekli, bir gelenek vardır. Bu arınmak, kirleri gidermek için yapılan yıkanma değildir. Dişi ile erkeğin sevişmesinden, birleşmesinden sonra uygulanan yıkanmadır. Bunun İslâm diniyle geldiği, yayıldığı sanılır. Oysa, işin gerçeği, böyle değildir. Sevişmeden sonra yıkanmanın İslâm diniyle bir ilgisi yoktur. Çok daha eski bir gelenektir.
Eski Mısır inançlarına göre; bir erkekle bir kadın sevişip çiftleştikleri zaman yıkanma gereğindedirler. Çünkü yıkanmayanların tanrılar katında suçlu düşecekleri inancı vardır. Tanrılar suları insanların arınması, sıcaklardan bunalınca serinlemesi, dinlenmesi, dinçleşmesi için yaratmışlardır. Sular da belli tanrıların buyruğu, yönetimi altındadır. Dolayısıyla sular da birer tanrısal nitelik, tanrısal özler taşıyan kutsal varlıklardır. İnsanın onunla arınması, gerekir. İnsan yıkandığı sürece dinsel görevini yerine getirir. Yıkanmayan, suyu ile bütün gövdesini arıtmayan bir kimsenin ruhu da kirlidir. İşte bu inanç yaygındı eski Mısır’da. Eski Anadolu uluslarında da bunun bir inanç olarak benimsendiğini biliyoruz. Ancak kökeninin hangi ulus olduğu bugün için açık seçik değildir. Suların kutsal bir varlık, birer tanrı olarak saygı gördüğü her toplumda su ile yıkanmanın da gereği vardır.
Bu inanç, Mısır’dan Araplara, İranlılara geçti, yayıldı. İslâm dininin ortaya çıkışından sonra bir din gereği niteliği kazandı (tektanrıcı dinler için). Mısır yoluyla çevre ülkelere geçen bu inanç bir süre Hellenlerce de benimsendi. Nitekim Herodotos, ünlü tarihinin ikinci kitabının 64. bölümünde bunu anlatır.
Bugün Anadolu halkınca bir din görevi, özellikle İslam dininin değişmez kurallarından biri, olarak uygulanan yıkanmanın çok eski olduğu anlaşılıyor. İslâm dini kesin ilkelerini kazandığı dönemde eski çoktanrıcı dinlerden kalma inançları büsbütün söküp atacak güçte değildi. Bu eski inanç kalıntılarından işine yarayanları alma gereğinde kalmıştı. Bunlardan biri de yıkanmaydı. Sonradan bunun İslam dininin yeni bir görüşü diye yorumlanmaya başladığı anlaşılıyor.
Dişi ile erkeğin çiftleştikten sonra yıkanmaması geleneğini Anadolu’da, yayan, Hristiyanlıktır.
İslam dininde görülen kumla yıkanma, Arapça bir deyimle teyemmüm, suyun bulunmadığı yerde yapılır. Su bulununca teyemmüm bozulur, su ile yıkanma gereği doğar. İşte bundan da su ile yıkanmanın çok eski olduğu anlaşılıyor. Ancak İslâm dini bu yıkanma geleneğinin sınırlarını genişletti. Erkeğin ister düşte, ister kendi kendine (elle boşalma-istimna)boşalması sonucu yıkanması gereği kondu. Durum, kadınlar için de böyledir. Aybaşı olan, bir erkekle çiftleşen her kadının yıkanması gereklidir. Eski Mısır’da yıkanma dişi ile erkeğin çiftleşmesi sonunda uygulanırdı. İslâm dini bunu hangi koşullar altında olursa olsun, erkekten, ya da dişiden boşalan döllenme, üreme ile ilgili tohumların, yumurtanın dışa çıktığında yıkanma gereği ile bağlaşımlı kılmıştır. Yıkanmayan hiçbir mümin din görevini yerine getiremez, yıkanmadığı sürece pis (cenabet), suçlu sayılır.
Zamanla İslâm dini yıkanmanın günlerini bile belirlemiş. Her müminin haftada bir, genellikle cuma günü yıkanması gerekir (dince kirlenmese bile). Peygamber Muhammed cuma günü doğduğu için cuma gecesi evlenme, gerdeğe girme, kadınla görüşme (çiftleşme) uğurlu sayılır. Bundan dolayı İslâm topluluklarında, şeriat kurallarını uygulayan çevrelerde cima gecesi sayılır (evli çiftlerin sevişme gecesi). Buna cuma gecesinin fazileti denir.
Araştırmanın Kaynakçası;
İsmail Zeki Eyüpoğlu, Anadolu İnançları, (İstanbul 1987) 165 Sayfa