Acı Nedir? Acı Ne Demek Anlamı

Acı nedir, ne demektir, sözlük anlamları? Acı ile ilgili sözcükler, cümleler.

Keskin, sert, yakıcı tat ve bu tattaki şey için kullanılır: Biberin acısından gözlerim yaşardı. Soğanı doğradıktan sonra yıkayıp acısını alın. Bu portakalların tadı acı.

Eczc, Tedavide iştah açıcı sindirimi kolaylaştırıcı olarak kullanılan ve aynı zamanda tonik etkisi olan centiyan ve kınakına gibi bitkisel maddeler.

1. Sert, içe işleyen rüzgâr ya da soğuk için kullanılır: Acı poyraz. Acı soğuk. 

2.Kulak tırmalayan tiz ses için kullanılır: Acı fren. Acı çığlık.

3. Acı kahve ,alçak-gönüllülükle, ikramın değerini azaltmak için kullanılır: Bir acı kahvemizi içmez misiniz? Bir fincan acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır (atasözü).

Acı kuvvet, bir kimsenin karşı durulması zor, fiziksel gücünü belirtmek için kullanılır: Acı kuvvetiyle bütün rakiplerini yendi.

Acı sarı, koyu tondaki kirli sarı. Acı su, içilecek nitelikte olmayan su.  Acı yeşil, koyu öd yeşili.

Meyve .Acı çürüklük, elmada, Glomerella cingulata türü mantarın yol açtığı hastalık. Meyvenin kabuğunda esmer lekeler biçiminde beliren çürüklük, giderek meyve dokusunun derinliğine iner. Böylece, meyve acılaşır ve zamanla mumyalaşarak düşer.

Acı: 1. Dışardan gelen bir etkiyle bedenin herhangi bir yerinde duyulan sızı: Kapıya sıkışan parmağımın acısı günlerce geçmedi. Acıdan kaskatı kesilmiş bir yüz. Hastalığı sırasında çok acı çekti.

2. Katlanılması güç bir durum; üzüntü, keder: Karısının ölümünden büyük bir acı duydu.

Eski bir acıyı tazelemek. Çocukluğunda çektiği sıkıntı ye acılar onda derin izler bırakmış.

3. Ölüm, yas: Allah başka acı göstermesin. Kocasının acısını görmüş bir kadın. Acınızı paylaşır, başsağlığı dileriz. Çocuğunun acısına dayanamadı,

Acı görmüş, yaslı, üzüntülü: Yüzünde acı görmüş bir insanın ifadesi var. Acısı çıkmak, yaşanan bir güçlüğün daha sonra olumsuz sonuçlarını görmek, yaşamak: Dünkü uykusuzluğun acısı bugün çıkıyor.

Acısı içine, yüreğine çökmek, işlemek, fiziksel ya da ruhsal bir acıyı şiddetle, derinden duymak, yaşamak: Ayrılığın acısı şimdiden içime çöktü.

Acısını çekmek, geçmişte yapılan yanlış bir işin, üzücü sonuçların, görmek: Okulu bırakma, bunun acısını iş ararken çok çekersin.

Acısını çıkarmak, gereğince yapıldığına inanılmayan bir şeyi, sırası gelince, fırsat düşünce gerçekleştirmek; telafi etmek: Bütün kış erken kalkışının acısını tatilde öğlene kadar uyuyarak çıkarıyordu. ||

Acısını (bir kimseden) çıkarmak, acıya neden olan kişiden o şeyin öcünü almak.

Acısını bir şeyden, başka birinden çıkarmak, öfkesini, öfkeye neden olanın dışındaki bir şeye yöneltmek, hırsını ondan almak: Çocuğa duyduğu kızgınlığın acısını oyuncaklardan çıkardı, oyuncakları paramparça etti. Başarısızlığının acısını benden çıkarma. Acısını içine, bağrına basmak, gömmek. üzüntü ve acılara sızlanıp yakınmadan sessizce katlanmak.

Acı duyumu azlığı, acının algılanmasında ve tepki uyandırma gücünde azalmayla belirgin durum.

Manevi acı, bedenin belli bir bölümündeki bir acı algısını karşılamayan ve sinirsel çöküntü durumlarında görülen ruhsal acı duyma durumu.

Üzüntü veren. düş kırıklığı doğuran durum, davranış için kullanılır: Okulu bırakmanın acı pişmanlığı. Acı bir alda-nış. Hataların acı sonuçları.

2. Acı çeken bir insanın dışa vuran durum ve davranışı için kullanılır; dokunaklı, kederli, elemli: Acı bir gülüş. Acı bir ifade. Acı bir inilti.

3.Ölümle, yaralanmayla, felaketle sonuçlanan kötü bir olay, bu olayı ileten haber için kullanılır; elim, feci: Acı bir kaza. Acı bir olay. Acı haber tez yayıldı.

4. Üzücü, kırıcı, yaralayıcı söz için kullanılır: Acı bir sitem. Acı eleştiriler yöneltti. Acı bir kalemi var.

5. Acı acı, bir kimsenin, bir hayvanın acı çektiğini; üzücü, tehlikeli bir durumun varlığını belirtir biçimde. Acı acı bağırmak. Acı acı gülmek. Sirenler acı acı ötüyor. Acı tatlı, hem hoş hem hüzünlü: Acı tatlı anılar.