Ad nedir, ne demek? Ad ile ilgili cümle örnekleri, atasözleri, deyimler
” Ad” Sözcüğünün Anlamları
AD a. 1. Bir varlıklar ya da nesneler sınıfını belirtmeye, adlandırmaya ve öteki sınıflardan ayırmaya yarayan sözcük, sözcük öbeği ya da söz konusu sınıfın bir birimini, bir bireyini belirtmeye, adlandırmaya ve ötekilerden ayırmaya yarayan sözcük, sözcük öbeği; isim: Odunsu bir yapısı olan bitkilere genellikle ağaç adı verilir. Bu ağacın adı okaliptüs.
2. Bir niteliğin karşılığı, göstereni olarak düşünülen sözcük: Babasının adına layık olmak. Bu tür bir davranışa tek bir ad verilebilir; korkaklık.
3. Bir kenti, bir ülkeyi, bir örgütü, bir kurumu vb. belirten ve bu yolla onların tanınmalarını, diğerlerinden ayrılmalarını sağlayan sözcük, sözcük öbeği; Bu kasabanın, bu fabrikanın adı nedir? Posta dağıtıcıları hemen hemen bütün sokak adlarını bilirler.
4. Soyadına karşıt olarak kişinin ilk adı; küçük ad: Adınızı, soyadınızı büyük harflerle yazınız.
5. Bir aileyi belirten, onu bir diğerinden ayıran ve aile bireylerinin her birinin kimliğinin temel öğesini oluşturan sözcük; soyadı, lakap: Velioğlu adı bana yabancı gelmedi.
6. İlk ad ve soyadının birleşmesinden oluşan bütün: Adınızı sol üst köşeye yazınız.
7. Bir yazıyı, yazının bir bölümünü, bir edebiyat ya da sanat yapıtını, bir yayını vb. belirtmeye yarayan sözcük, sözcük öbeği, cümle: Bir romanın, şiirin, şarkının, filmin adı. Bir televizyon programına güzel bir ad bulmak
8. Ün, nam. Son yapıtıyla adını ölümsüzleştirdi. Adı duyulmamış bir şair. iyi bir ad bırakmak.
9. Bir bilim ya da sanat dalında başarılı, ünlü kişi: O bu konuda tek addır.
10. Bir şey bir kimse adına, o şeyin, o kimsenin yetkisiyle, onun yerine; namına, hesabına, temsilen: Çoğunluk adına konuşuyorum. Törene başbakan adına başkan yardımcısı katıldı.
11. Bir şey adına, o şey için, onun yoluna, onun uğruna: Dostluğumuz adına, istifa etmeden biraz daha düşünün. Özgürlük ve bağımsızlık adına verilen savaşlar.
12. (Bir kimseye, bir şeye) ad koymak, vermek, onları adlandırmak: Çocuğa ad koymak. Kitaba ad koymak. Köye ad koymak. Bir kimseye ya da şeye ad takmak, bir kimseyi ya da bir şeyi, belirli bir özelliğinden ötürü o adla adlandırmak: Ona şişko adını takmıştık. Ad yapmak, isim yapmak, bir alanda, bir konuda bilgi ve becerisiyle ünlenmek. Adı batası, batasıca, “adı anılmasın, yok olsun” anlamında söylenen söz: Bu adı batası yerden kurtulamadık işte. Adı belirsiz, adı bellisiz, adı anılmak istenmeyen ya da inançlar açısından sakıncalı görünen şeyin yerine söylenir. Bir kimseyle adı çekilmek, onunla adı çıkmak. Bir kimseyle adı çıkmak, bir kız ya da kadın söz konusuysa, bir erkekle toplumca hoş görülmeyen bir ilişki içinde olduğu söylentisi yayılmak: O kadının köyde birçok erkekle adı çıkmıştı.
Adı çıkmak, kötü olarak tanınmak; hak etmediği bir üne kavuşmuş olmak: insanın adı çıkacağına canı çıksın (atasö zü). Onun adı çıkmış bir kere, yoksa hiçbir şey bilmez. Adı bir şeye çıkmak, gerçekte öyle olmadığı halde öyleymiş gibi tanınmak: Adı deliye, beleşçiye çıkmak.
Adı çıkmış dokuza, inmez sekize, Bir kimsenin iyi ya da kötü ününü değiştirmenin güçlüğünü belirtmek için söylenir.
Adı duyulmak, ünlenmek: Adı yeni duyulan bir ozan. Adı geçen, anılan, sözü edilen: Yazıda adı geçen kaynakların tümü de yeni. Adı geçenin tüm mallarına el konulmasına karar verildi.
Adı geçmek, anılmak, söz konusu edilmek. Adın ile bin yaşa, hoşa giden, güzel, çarpıcı bir söz söyleyenler için “yaşa, var ol” anlamında söylenir: Hay adınla bin yaşa, ne güzel söyledin!
Adı kalmak, yalnızca adıyla anımsanmak: Kendi gitti adı kaldı yadigâr.
Bir şeye adı karışmak, uygunsuz bir iş ya da olayla ilgisi bulunduğu söylenilmek: Altın kaçakçılığına onun da adı karışmıştı.
Adı (bile) okunmamak, bir kimseye hiç değer verilmemek, ona sıra gelmemek: Böyle bir işte onun adı bile okunmaz.
Adı kötüye çıkmak, kadın söz konusuysa, iffetsiz olarak tanınmak.
Adı sanı, bir kimsenin kimliği, soyu sopu: Önce adını sanını sor, sonra içeri al.
Adı sanı belli olmayan biri. Adı üstünde, adından da anlaşılacağı gibi: Adı üstünde biçerdöver bu! Adı var, haksız ve yersiz bir üne sahip olanlar için söylenir: Adı var ama, tek bir kitabı yok; gerçekte var olmayan, salt düşgücüyle zihinde yaşatılan şeyler için kullanılır: tinin de, perinin de adı var, kendi yoktur. ||
Adımı guveç koy ama, ocak üstüne koyma, “güç işleri yapan biri gibi tanıt, ancak o tür işleri bana verme” anlamında kullanılır.
Adına gölge düşürmek, adını lekelemek, kendisinin ya da bir yakınının saygınlığını sarsacak biçimde davranmak.
Adımız orospu, ekmeğimizi kuru yeriz, “kazanç uğruna pis ve sıkıcı işlere katlanmamıza karşılık yine de yokluk ve yoksulluk içindeyiz” anlamında söylenen bir yakınma sözü.
Adın ne? Mülayim Ağa. –
Sert olsan ne halt edersin?, sertlikle ya da sert bir kişilikle bir şey elde edilemeyeceğini belirtmek için şaka yollu kullanılır.
Adını ağzına almamak, bir kimse ya da şeyden hiçbir biçimde söz etmemek: Bir daha onun adını ağzına almadı.
Adını ağzına aptesle almak, onu saygıyla anmak.
Adını almak, söz konusu bir kimse ya da şeyse, ona bir kimsenin adı verilmek ya da başka bir adla anılmak: Dedesinin adını aldı. Urla özel bir yasayla Şanlıurfa adını aldı.
Adını anmamak, bir kimsenin ya da bir şeyin sözünü etmekten kaçınmak: O günden bu yana oğlunun adını bile anmamıştı.
Adını bağışla, adınızı bağışlar mısınız, incelikli biçimde ad sorma durumunda söylenir.
Adını koymak, bir malın fiyatını ya da yapılacak bir işin karşılığını, bir şeyin niteliğini belirlemek: Önce adını koy, ikimizin de işine gelirse anlaşırız.
Adını (defterden) silmek, bir kimseyle olan ilişkisini kesmek. Arkadaşlarımın arasında artık öyle biri yok, ben onun adını defterden sildim.
Adını taşımak, bir başkasının adıyla anılmak: Babasının, kocasının adını taşımak.
Adını vermek, bir kimsenin adını bildirmek, ihbar etmek. Bize, hırsızlığı birlikte yaptığın arkadaşının adını vermek zorundasın; birisi tarafından gönderildiğini söylemek: Benim adımı ver, sana boş bir oda bulurlar.
Adıyla sanıyla, “en belirleyici özelliği ya da ünüyle” anlamında kullanılır: Bana adıyla sanıyla Topal Osman derler.