Ağın’da Suya Gömülen Kültür
Geleneksel çömlekçiliğin Anadolu’da yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikle, Elazığ’ın Ağın ilçesinin Bahadin köyü insanı da doğal olarak bu sanattan etkilenmiş ve bu sanata gönül veren insanlar geleneksel çömlekçiliğin belli bir dönem temsilciliğini üstlenmiş ve üretim yapmışlardır. Ne var ki Bahadin köyü’nün bu sanatı yürütmesi Keban Baraj Gölü’nün yapımıyla sona ermiş ve Keban Baraj Gölü bu sanatın ilçe çevresinde tek olan ocağını içine almış, kültür köprümüzün ayaklarından birini daha gizemli maviliğinin derinliğine gömmüştür.
Bahadin köyü Ağın’ın Güneybatısında Kozluk Çayı kenarında ve ilçe merkezine 7 km uzaklıkta yer almaktaymış. Geçimi tarım ve hayvancılığa dayanmaktaymış.1974’te Keban Barajı’nın tutulmasıyla köy halkı burayı terk etmek zorunda kalmış ve çoğunluğu ilçe merkezine yerleşmiş.
Bu köyde çömlekçilik sanatını: Mustafa UZUNOĞLU, çocukları Mehmet Nuri UZUNOĞLU ve Fahrettin UZUNOĞLU yürütmüşlerdir. 1310 doğumlu, ancak şimdi rahmetli olan Mustafa UZUNOGLU’nun çocuklarından Mehmet UZUNOGLU’nun anlattığına göre: Mustafa Usta Adana‘ya çalışmak için gider ve orada çömlekçilikle uğraşanları görür ve bu sanata ilgi duymaya başlar. Oradaki çömlekçi atölyelerinde çalışmaya başlar. Çalıştığı bu atölyelerdeki ustalardan kurs alır, bu mesleğin püf noktalarını öğrenir ve usta-çırak hiyerarşisi çerçevesinde mesleği öğrenen Mustafa Usta, çömlekçilik sanatını köyünde sürdürmek üzere geri döner. 1938’de köye dönen Mustafa Usta, köyde; taş ve çamurdan tek katlı ve üstü dam olan 80m2’lik bir atölye inşa etmiş. Çömlekçi çarkını oradaki atölyelerde gördüğü ayakla çevrilen ve boğaz kısmında mil bulunan çarkı çizmiş, ilçedeki demirci ustalarına yaptırmış ve çömlekçi atölyesini kurmuş.
Hammaddeyi de yine Kozluk Çayı’nın yıkanmış killerinden ve köyün yamacındaki kırmızı topraklardan temin etmiş. Mehmet Usta ocaklardan kalburla eleyip, hayvanlarla getirdiği hammaddeyi; o günün şartlarında hazırladığı tabanı Sal taşlarla kaplı çamur hazırlama havuzuna boşattırmış. %50 Çay kenarından getirdiği krem rengi toprakla, %50 köyün yamacından aldığı kırmızı toprağı karıştırıp, suyla bulamaç haline getirir ve iyice ezilene kadar ayaklarıyla çiğnerlermiş. Kıvamına geldiğine emin oldukları çamuru birkaç gün dinlendirmeye alırlarmış. Çömlekçilerin atadan kalma çamuru kullanmalarının gizemi bu mayalama işleminden olsa gerekir.
Dinlendirilen çamuru tezgâhına vuran Mustafa Usta sanatını icra etmeye başlar. Ustanın ürettiği ürünler arasında o günün gereksinimlerine göre; güveç, testi, hububat-turşu-yağ küpleri, yayık yaymak için yayık küpleri, baca şapkaları, su kanalları için künkler üretmişlerdir.
Bu ürünleri şekillendirirken yardımcı malzeme olarak; çamuru yükseltmede kullanılan Hırtaf diye isimlendirilen tahtadan yapılmış malzemeler, bu tahtaları ve elini ıslattığı Ziylete dedikleri su kabı kullanırlarmış. Mehmet Usta da bu sanatı babasından öğrenince atölyeye bir tezgâh daha atmışlar ve beraberce çalışmışlar. Ürettikleri ürünleri loş bir ortamda kurutmuşlar ve kuruyan mamulleri Mustafa Ustanın yine Adana’daki ustalardan öğrendiği şekilde inşa ettiği geleneksel kubbeli fırınlarda pişirim yapmak üzere fırına yüklerlermiş. Yüksek ısıya dayanıklı olan topraklardan inşa ettikleri fırınların toprağını, yine Kozluk Çayı kenarından ve köyün yamaçlarından temin ederlermiş. Fırına dizilen mamullerin üstü kırık parçalarla kapatılır ve fırın yakıma hazır olurmuş. Fırın yakımı 5-6 saat sürermiş. Fırında yakıt olarak meşe, dut, meyve odunu, saman kesi, tezek kullanırlarmış.
Bu köyde üretilen ürünlerden elde kalanlarının incelemesinden yaklaşık olarak 600-750 C°’de pişirim yapıldığı anlaşılmaktadır. Mustafa Usta bu mesleği oğlu Mehmet’le birlikte sürdürmüş, daha sonra tamamen oğluna bırakmıştır. Mehmet Usta bir süre burada çalışmış, buradan sonra Ağın merkezine yerleşmiştir. Tezgâhı da oraya taşımış, orada oluşturduğu atölyesinde bu sanatı sürdürmüştür. Hammaddeyi bu kez Ağın’ın çevresindeki yamaçlardan ve Şenpınar yolu üzerinden temin etmiştir. Çömlekçiliği birkaç yıl Ağın’da canlı tutmaya çalışmış, ancak değişen ekonomik ve teknolojik nedenlerden ve talebin azalmasından dolayı çok sevdiği bu sanatı bırakmak zorunda kalmıştır. Mehmet Usta, çalıştığı bu süre içinde bölgede bu sanatla uğraşmak isteyenlere işi öğretmiş ve üretim yapmalarını desteklemiş, bu bağlamda Arguvan’da çömlekçi atölyesi kurdurmuş, kendisinden kurs alanlar orada üretim yapmışlardır.
Çömlekçiliğin Ağın’daki tek temsilcisi olan Mehmet Usta’yla yaptığım görüşmelerde; eskileri anlatırken gözlerinden okunan o buruk mutluluk ve heyecan, O’nun bu mesleğe olan tutkusunu ve sevdasını yansıtıyordu. Mehmet Usta, çok yönlü sanatçılığının içine çit baskıcılığı sanatını da sığdırmış ve çömlekçiliği bıraktıktan sonra bir süre de bu sanatla uğraşmıştır. El sanatlarıyla ilgili yürüttüğüm proje kapsamında, Bölgede sürdürmekte olduğum araştırma ve incelemelerde şu ana kadar elde ettiğim bulgularla; Bölgede çeşitli el sanatlarının varlığı tespit edilmiş, bu sanatların hayatta olan üstatlarıyla bilgi alışverişi yapılmış ve halen araştırmalar sürdürülmektedir. Ayrıca, çömlekçilikle ilgili olarak Bölgedeki çeşitli noktalardan toprak numuneleri alınmış, fabrikalarda ve üniversite laboratuvarlarında kimyasal incelemeleri yapılmıştır. Elemanı olduğum İnönü Üniversitesi Geleneksel El Sanatları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde alınan numunelerin endüstriyel seramik üretim denemeleri, çini üretim denemeleri yapılmış, olumlu sonuçlar verdiği gözlenmiştir. İlçenin ilgili makamlarından ve el sanatlarına gönül veren kişilerinden isteğim, İlçedeki el sanatlarına sahip çıkmaları hiç olmazsa eskiden üretilenlerin İlçede bir Müze açılarak burada toplanıp saklanması en büyük dileğimdir.
Dergi: Ağın Düşün ve Sanat Dergisi
Sayı: Mayıs Haziran 1999
Yazar: H. Fazıl ERCAN