Alevilik nedir? Aleviliğin Özellikleri Nelerdir? Alevilik Nasıl Ortaya Çıkmıştır? Alevilik de ocak, dede, pir. cem ne demektir? Alevilere neden kızılbaş denir.
ALEVİLİK, halife Ali’ye bağlı olanların mezhebi. Bu mezhepten olanlar, Ali’yi ilk üç halifeden üstün sayar; halifeliğin Peygamberden sonra Ali ve onun Fatma’ dan doğma oğullarına geçmesi gerektiğini savunur. Alevilik kavramı, Şia’dan daha geniş kapsamlıdır. Aleviliğin içine yalnızca şii mezhepleri değil, bütün batini” mezhep ve tarikatları girer. Sünniliğe ters düşen mezheplerin, tarikatların hepsine Sünnilerce Alevilik denilir.
Aleviliğin ortaya çıkışı, Hz. Muhammet’ in ölümü (632) ile başladı. Hz. Muhammet, sağlığında amcasının oğlu ve damadı Ali’yi çok sever ve onu kendisine en yakın kişi olarak görürdü. Tebük seferine çıktığında, Ali’yi kendi yerine Medine’de vekil olarak bırakmıştı. Peygamberin Ali’ ye olan sevgi ve güvenini belirleyen birçok hadisi vardır:
“Ben kimin efendisi isem Ali de onun efendisidir”, “Ali, bedenimde baş gibidir”, “Her Nebi için bir vasiy ve vâris vardır, Ali de benim vasim ve vârisimdir” vb
Peygamberin ölümünden sonra, kimin halife olacağı konusunda Müslümanlar ikiye ayrıldılar. Bir kısmı, Hz. Muhammet’ in soyundan geldiği, onun damadı olduğu için Ali’nin halife olması gerektiğini öne sürdüler. Karşı grupta olanlarsa Ebubekir’i tutuyorlardı. Peygamberin amcası Abbas’ın zorlamasına rağmen Ali, halifeliği kabul etmedi Ehlibeyt” ile birlikte Hz.
Muhammet’in evine kapanıp Peygamberi kendisi yıkadı ve defniyle uğraştı. Bu arada, Ömer’in de yardımıyla Ebubekir halife seçildi. Ali, başlangıçta Ebubekir’e biat etmedi; onun halifeliğini karısı ve Peygamberin kızı Fatma’nın ölümünden sonra tanıdı. Ancak, Ali’yi tutanlar (aleviler) görüşlerinden vazgeçmiş değillerdi.
Ali, Ebubekir’den sonra Ömer’e de biat etti. Ömer öldürüldükten sonra kendisine önerilen halifeliği kabul etmeyerek Osman’ ın halifeliğini tanıdı. Osman da öldürülünce, yandaşları halifenin öldürülmesinden Ali’yi sorumlu tuttular. Ali yandaşları ise, halifelikte Osman’dan önce Ali’nin hakkı olduğu görüşünde ısrar ediyorlardı. Ali’nin halife seçilmesinden sonra (656) Müslümanlar arasındaki ikilik giderek arttı.
Suriye genel valisi durumundaki Muaviye, Ali’nin halifeliğini tanımadı ikisi arasındaki Sifin Savaşı’nda hakemlerin Ali’yi halifelikten düşürmesinden sonra Müslümanlar arasında siyasal nitelikli üç grup ortaya çıktı. Ali’nin bir harici tarafından öldürülmesi, gruplar arasındaki çekişmeyi büsbütün artırdı. Şia-i Osman unutulurken şia-i Ali, “şia”, “şiilik” “aleviye”, “alevilik” adlarıyla genişleyerek güçlendi.
Önceleri, siyasal nitelikli olan Alevilik inancına, giderek bazı düşünce ve felsefe ilkeleri de eklendi. Kuran’daki ayetlerin anlamlarının altında gizli anlamlar olduğu ve bunları yalnızca imamın bileceği savunuldu. Bu görüşe, batınilik adı verildi. Varlığın tek olduğu, çokmuş gibi görünen varlıkların, tek olan Tanrı’ nın görüntüsü olduğunu öne süren vahdeti vücut felsefesi, ruhun bir bedenden bir başkasına geçtiğini savunan (tenasüh) Hint felsefe görüşü Aleviliğe girdi.
Daha sonra Alevilik üç kola ayrıldı: Ali ile oğullarının hakkı olduğunu savunanlar, Ali’nin halifeliğini kabul etmeyen herkesi eleştiren, sahabeye küfredenler, Ali’yi tanrılaştıranlar.
Ali’nin ölümünden (661) sonra, Alevilik dört ana kola ayrıldı Zeydiye (Hüseyin’in oğlu Zeyd bin Zeynelabidın’in kurduğu kol), Keysaniye (Keysan adında biri tarafından kurulan kol), Rafızılar ya da İmamiye (zeydiye kolundan ayrılarak Ebubekir’ in imamlığını kabul edenler) ve gaaliye (Ali’yi tanrılaştıranlar). Rafıziye kolu, Hz. Muhammet, Ebubekir, Ömer, Ali, Hüseyin ve Zeyd’in imamlığını kabul edenlerle yalnızca Hz. Muhammet ve Ali ile Fatma soyunun imamlığını kabul edenler biçiminde çeşitli kollara ayrıldı
Alevilik, zamanla Arap yarımadasından, Suriye ve Irak’tan Hindistan, Mısır, Kuzey Afrika, Gana, İran, Orta Asya ve Anadolu’ya kadar çok geniş bir alanda yayıldı. Benimsendiği bölgenin uygarlık düzeyine, toplumun eski inançlarına, gelenek ve göreneklerine göre değişik kollara ayrıldı. On iki imamdan her birinin imamlık döneminde, imamlığın kendisinden sonra hangi çocuğuna geçmesi gerektiği tartışması yüzünden bu ayrılıklar çoğaldı ve yeni kollar oluştu (İsmailliler, isna aşeriye, haşımiye vb.). Fatma soyundan gelenlerin imam olduğunu savunan Fatımiler kendi adlarıyla anılan bir devlet kurdular (910-1171)
Türkiye’de Alevilik. İslamlığın kabul edilişiyle (X. yy.) birlikte Türkler arasında Alevilik, İslamlık öncesi eski Türk inançlarından ilkeler de alarak yayıldı; Horasan’da olsun Anadolu’da olsun çok sayıda yandaş buldu. Anadolu ve Rumeli’de Bektaşi babaları, şeyhleri, dedeleri, abdalları; Hacı Bektaş Veli’den başlayarak Aleviliği yayıp örgütlediler. Ali zamanından başlayarak alevi önderleri kırmızı başlık ve elbise giydiklerinden, Anadolu’da Alevilere kızılbaş denildi. Kimi yerlerde ise tahtacı adıyla anıldılar.
Alevi töresi “eline, beline, diline sağlam olmak” ilkesiyle belirlenir. Alevilikteki yedi farz şunlardır: sır saklamak, müritlerle birlikte olmak, yalan söylememek, hizmet etmek, mürebbiye itaat etmek, musahibi gözetmek, halifeden taç ve kispet giyinmek. Tevhit sözcüğünü dilden düşürmemek, kibirlenmemek, düşman olup kin tutmamak ise Aleviliğin üç sünnetidir. Alevilikte ocak temel yönetim birimidir. Her ocağın (aile, tekke, vb.) başında bir şeyh ya da dede bulunur. Ocak başındaki şeyh ya da dede, Ocakzadedir ve peygamber soyundan gelir. Her alevi, ataları hangi ocağa bağlıysa o ocağa bağlanır, başkasına giremez. Alevilik babadan oğula geçer. Ana-baba alevi değilse, bir kimse sonradan alevi olamaz. Kelimei şahadet getirilirken “Aliyyen veliyullah” denir. Allah-Muhammet-Alı üçlüsü, Alevilikte önemli yer tutar.
En büyüğünden en küçüğüne kadar, ocaktaki dereceler şunlardır: halife, dede, mürebbi (dede’nin vekilidir Onun bulunmadığı zamanlar dinsel işleri yürütür, adak toplar, davalara bakar), rehber (ayin işlerini görür, talip olanı mürşit de denilen dede ya da Şeyh’e götürür), musahip (ayinle ocağa alınacak olanın yanında bulunur), talip (ocağa girmemiş alevi).
Alevilikte, on iki imama bağlı olarak konulmuş on iki hizmet ise şunlardır: halifelik, pirlik, mürşitlik, zekirlik, çerağcılık, gözcülük, tarikçilik, cemiyet başıcılık, nakiplik, sakalık, feraşlık ve hadimlik.
Hüseyin’in Kerbela “da öldürülüşünü anmak için aleviler her yıl muharrem ayında 12 gün oruç tutar, bu yas süresi içinde et yenilmez, su içilmez. Harman sonlarında yapılan ayinlere kadınlar da katılır. Alevi topluluklarda kadınların saygın bir yeri vardır. Kaç-göç. tesettür, birden fazla kadınla evlilik geleneği yoktur. Harmanlar kalktıktan sonra dedeler, ocaklarına bağlı köyleri dolaşarak cuma geceleri düzenlenen ayin-i cemi yönetirler. Çarşamba geceleri ise sorgu ayini yapılır. Bu ayinde, musahiplik kavline girmiş olanlar, bir yıl içinde işledikleri kabahatleri, suçları, dertlerini dede’ye anlatırlar. Dede, gerekli öğütleri verir, yol gösterir, gerekirse cezalandırır Ceza, bir tür aforozdur Cezaya uğrayana düşkün denir. Düşkünler, ayin-i cem’e katılamaz, ceza süresi bitinceye kadar kendileriyle kimse konuşmaz. Ayinler kış mevsimi boyunca yapılır, bahar gelince dedeler köylerine dönerler Mart’ ın 21. günü (Nevruz) Ali’nin doğum günü kabul edilir ve o gün, bayram olarak kutlanır. Alevilerde hac ziyareti, Ali’nin gömülü bulunduğu Necef’e ve önde gelen alevi büyüklerinin mezarlarının yer aldığı Kerbela, Meşhed ve Kazımiye’ye yapılır.