Araştırma Nedir? Türkiye’deki Araştırmaların Tarihçesi

Araştırma nedir? Bilimsel Araştırma Ne Demektir? Türkiye’de bilimsel ve teknolojik araştırmaların tarihçesi

Araştırma Nedir?

  • 1. Araştırmak eylemi. 
  • 2. Bir bilgiyi geliştirmek amacıyla bir uzman, bir sanatçı vb. tarafından sürdürülen yöntemli çalışma ve incelemeler bütünü;’ bunları içeren yapıt: Araştırmalarının sonucunu yayımlamak. Araştırma laboratuvarı. Türk romanı üzerine ilginç bir araştırma.
  • 3. Araştırmacılarca yürütülen etkinlikler bütünü: Bu kuruluş, bütçesinin önemli bir bölümünü araştırmaya ayırır.
  • Biyolojik araştırma, üzerinde biten bitkilerin özelliklerine bakarak maden yatağı arama.

Araştırmacı: Bilimsel bir araştırma yapan, özellikle de bir araştırma kurumuna bağlı olarak çalışan kimse. Bir laboratuvarda araştırmacı olarak çalışmak. 

—Eğit, Araştırma görevlisi, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim yardımcılarının bir bölümüne verilen ad. (Görevleri; araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olmak ve yetkili organlarca yerilen öteki görevleri yerine getirmektir, ilgili yönetim kurulunun görüşü alınarak, fakültelerde ve fakültelere bağlı birimlerde dekanın; rektörlüğe bağlı enstitüler, konservatuvarlar, meslek yüksekokulları, uygulama ve araştırma merkezlerinde ise müdürün ya da başkanın önerisi ve rektörün onayı ile, en çok iki yıllık bir süre için atanırlar Süresi biten araştırma görevlisi, aynı göreve yeniden atanabilir.)

Araştırma Ne Demektir?

Araştırmacıların giriştikleri çalışmaların tümü: Araştırmaya büyük bir bütçe ayıran işletme. Piyasa araştırması, tüketicilerin hangi malları istediklerini, hangi mallara ne kadar harcama yapmaya istekli olduklarını, satın almaya hangi yollarla ikna edilebileceklerini öğrenmeye yönelik araştırma. (Üreticiler, yeni bir malı üretmeye başlamadan önce böyle bir araştırmanın sonuçlarına gereksinme duvarlar. Bu tür araştırma, anket yöntemi uygulanarak çok sayıda tüketici ve perakendeciye sorular sorulur; ürün, küçük bir bölgede satılarak piyasa teste tabi tutulur.) 

Reklam araştırması, belli bir ürünün reklamını yapmanın en etkin yollarının seçimi ve sonuçların çözümlenmesi.  Tüketici araştırması, tüketicilerin gereksinme, zevk, alışkanlık, gelir ve mal varlıklarının öğrenilmesine yönelik araştırma. (Bu araştırmada anket yönteminden ve piyasa testlerinden yararlanılır.) Ürün araştırması, tüketicilerin belli bir ürün ve bunun ambalajı konusundaki isteklerinin ve düşüncelerinin öğrenilmesi. Yöneylem araştırması, bir işletmede, belli girdiyle en çok çıktı ya da belli çıktıyı az girdi ile elde etmek amacıyla matematik yöntemler kullanma. (Bu yöntemler birçok sınai, mali, ticari soruna kesin çözüm getirir. En yaygın kullanılan yöntem, doğrusal programlamadır.)

Maden araştırma, işletilebilir bir yatağı ortaya çıkarmak için türü ne olursa olsun başarı kesinliği olmaksızın yapılan işlemlerin (ocak çalışmaları dahil) tümü.

Ruhbil. Araştırma tepkisi, pavlovcu görüşte, “yönlendirme” tepkisi denilen tepkiyle genel olarak bir arada ele alınan ve uyartıları toplamaya yönelik tepki. (Yeni araştırmalarda, bu konuya ilişkin olarak bildirim atma dan ya da kapmadan söz edilir.)

Bilimsel Araştırma Nedir?

Bilimsel araştırma. Uzun zaman tümüyle spekülatif bir çaba olarak sürdürülen araştırma, bugün artık iktisadi hayatla bütünleşmiş ve işletme yöneticilerinin belli başlı uğraşlarından biri haline gelmiştir. Nitekim, 1945’ten bu yana, gelişmiş büyük ülkelerin çoğunda araştırma çalışmaları önemli ölçüde artmıştır. Bu, her şeyden önce, gayri safi yurt içi hâsıladan (GSYH) araştırma çabalarına ayrılan payın da artması demektir: 1980 de toplam araştırma harcamaları ABD’de GSYH’nin °/o 2,5’ını, Almanya Federal Cumhuriyeti ile Büyük Britanya’da % 2,2’sini. Japonya’da % 2’sinT, Fransa’ da % 1,8’ini, Türkiye’de °/o 0,17’sini bulmuştur.

Araştırma çalışmaları, yöneldikleri amaca göre üç büyük kola ayrılır: temel araştırma, sonuçların özel uygulanışlarını göz önünde tutmaksızın temel bilimlerde bilginin sınırlarını genişletmeyi amaçlar; uygulamalı araştırma, belli uygulamalı hedeflerin gerektirdiği yeni bilgileri bulmaya çalışır; sonuncu olarak, 60’lı yıllardan beri büyük bir ilerleme gösteren araştırma-geliştirme, yeni gereçler, ürünler ya da süreçler yaratmak için, uygulamalı araştırma sonuçlarının sistemli bir biçimde kullanımına ya da değerlendirilmesine yöneliktir.

Bu üç tip araştırmanın gelişme düzeyleri arasında oluşan karşılıklı bağlılığa koşut olarak, kamu kesimi araştırmaları ile özel kesim araştırmaları arasındaki aykırılık da, daha iyi uyum sağlayacak biçimde ortadan kalktı. Konuya dünya ölçeğinde bakılırsa, gelişmiş ülkelerde resmi kuruluşlarca yapılan araştırmaların, özel işletmelerce girişilen araştırmalara oranının 40/60 dolaylarında olduğu görülür (ABD, Federal Almanya ve Büyük Britanya’da 35/65; Fransa’da 40/60; Japonya ve İtalya’da 45/55). Oysa, araştırmaların finansmanında kamu sermayesinin payı daha büyüktür: Fransa’ da (% 58), ABD ve Büyük Britanya’da (°/o 56). Bu da devletin, sınai araştırma merkezlerine kazanç sağlayan büyük programlar ortaya atarak bu alanda oynadığı itici rolü açıkça gösterir.

Türkiye’de bilimsel ve teknolojik araştırma.

Türkiye’de ilk araştırma enstitüleri XIX. yy. ‘ın sonunda kuruldu. Bu enstitülerin çalışmaları daha çok, üretimde verimi artırmaya yönelikti: Bursa ipekböcekçiliği araştırma enstitüsü (1888). İstanbul deneme ve üretme istasyonu (1889) gibi. Çağdaş anlamda bilim ve teknolojiye yöneliş, Cumhuriyet dönemindedir. Bu dönemde ülkenin birçok yerinde, tarımda üretimi artırmaya yönelik araştırma istasyonları ve enstitüleri kuruldu. 1930lu yılların atılımcı politikası, bilimsel yönelişlerde de kendini belli etti. Bilimsel ve teknolojik araştırmalar devletin önderliğinde başlatıldı. 1933 Üniversite Reformu’yla araştırma, üniversitelerin temel görevleri arasına girdi.

Atatürk’ün buyruğuyla kurulan Maden tetkik ve arama enstitüsü (MTA), Elektrik işleri etüt idaresi (EİEİ) ve Etibank, sanayi alanında ulusal araştırma uygulamalarını başlatan ilk kuruluşlardır Aynı dönemde devlet öncülüğünde kurulan tarımsal araştırma enstitüleri de bu alanda önemli bir girişimdir, ikinci Dünya savaşı yıllarında duraksayan bu türden çalışmalar, 1950-1960 arasında yeniden hızlandı. Hükümetin ekonomik politikasına koşut olarak, ülkenin çeşitli yörelerinde birçok yeni araştırma birimleri oluşturuldu. Bilimsel ve teknolojik araştırmalar alanında önemli bir yeri olan Milli prodüktivite merkezi (1953), Türk standartları enstitüsü (1954) ve sonradan Türkiye Atom enerjisi kurumu adını alan Atom enerjisi komisyonu bu dönemde kuruldu (1956). 1961 Anayasası, bilimsel araştırmalar yönünden de yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Devlet planlama teşkilatı (DPT) ve Türkiye Bilimsel ve teknik araştırmalar kurumu (TÜBİTAK) bu dönemde gerçekleştirildi.

1963’te kurulan TÜBİTAK’ın türk bilim yaşamında ayrı bir yeri vardır. Bu dönemde kamu kuruluşlarının birbiri ardınca kendi araştırma birimlerini oluşturmaya başladığı dikkati çekmektedir. Ekonomideki gelişmelere koşut olarak, bu birimler tarım dışı alanlara da yönelmeye başladı. 1980 li yıllarda bu araştırma birimlerinin etkin çalışması yönünde önlemler alındı, kimi kuruluşlarda ve bakanlık merkez örgütünde eşgüdüm sağlama amacıyla Araştırma konseyi adıyla örgütler kuruldu. Bu arada özel sektörde, özellikle holdingleşmiş kuruluşlarda da araştırma geliştirme çalışmaları hızla örgütlenmeye başladı.

Türkiye’de araştırma-geliştirme harcamalarının en büyük kaynağı devlet bütçesidir. 1981 yılı kesin hesap raporlarına göre, araştırmalar için harcanan toplam para 10 milyar TL’dir. Bu paranın °/o 83,4’ü kamu kesimi araştırma birimlerince, °/o 16,6’sı üniversitelerce harcanmıştır. Bu harcamaların bilim dallarına göre dağılımı şöyledir. % 54,6 tarım, °/o 16,1 tıp, % 15,7 mühendislik, % 11,2 temel bilimler, % 2,2 sosyal bilimler. En çok harcama tarım alanında yapılmakta, sosyal bilimler en art sırada yer almaktadır. Gene 1981 yılı verilerine göre kamu ve üniversite kesiminde tam gün çalışan araştırmacıların sayısı 3 500’dür. Bunlardan % 37,2’si tıp, °/o 19,3′ ü mühendislik, °/o 17,4’ü tarım, °/o 13,2’si temel bilimler, % 12,6’sı sosyal bilimler alanında çalışmaktadır. Özel sektörde çalışan araştırmacı sayısı, 1982 verilerine göre, 785’tir. Bu rakam araştırma geliştirmede çalışan toplam insan sayısının % 5’ine eşittir.

Türkiye’de araştırma-geliştirme harcamalarının gayri safi milli hâsıla içindeki payı % 0,15’tir, Birleşmiş milletler Örgütü’ne göre, bu oranın gelişmekte olan ülkeler için % 1 olması gerekmektedir. Bu oran SSCB’de % 4, Federal Almanya’da % 2,2, Japonya ve İngiltere’de % 2’dir (1979). Türkiye’de yeni önem kazanmaya başlayan araştırma-geliştirme çalışmalarına ayrılan parasal kaynak ve insan gücü, gelişmiş ülkelere oranla çok düşüktür. Yapılan incelemeler, araştırma çalışmalarının verimlilik düzeyinin de düşük olduğunu göstermektedir. Bu alandaki sorunları ulusal düzeyde çözümlemek üzere Başbakanlık ve ilgili bakanlıklar düzeyinde Bilim ve Teknoloji yüksek kurulu adıyla bir kurul oluşturulmuştur (1983).