Askeri kıyafet, Türk silahlı Kuvvetleri’nde kıyafet, dahili ve harici olmak üzere başlıca iki türlüdür. Dahili kıyafet, yazlığı pamuklu, kışlığı yün kumaştan yapılmış eğitim elbisesi, kep (ya da bere) ile fotinden (ya da bot) oluşur.
Kışlık elbisenin üzerine parka giyilir. Subay, astsubay, er ve erbaşların dahili kıyafeti, rütbe ve sınıf işaretleri dışında aynıdır. Subay ve astsubaylar kışlık harici kıyafet olarak kasket, ceket, pantolon ve iskarpin giyer, kravat takarlar. Yazın kravatsız harici gömlek giyilir. Kara Kuvvetleri’nde ve Jandarma genel Komutanlığı’nda subay ve astsubayların elbise rengi haki, Hava kuvvetler i’n-de mavi. Deniz Kuvvetleri’nde kışın siyah, yazın beyazdır. Er ve erbaşların harici kıyafeti, yünlü kumaştan yapılmış “tek tip elbise” dışında dahili kıyafetlerinin aynıdır. Rengi, dahili elbisede olduğu gibi. Kara kuvvetleri ve Jandarma genel komutanlığı er ve erbaşlarının haki, Hava kuvvetleri er ve erbaşlarının mavidir. Deniz erleriyse, harici kıyafet olarak kışın siyah, yazın beyaz elbise giyerler. Bunların dışında uçuş, tabip, bando, tören, komando vb. özel kıyafetleri de vardır.
Osmanlı devletinde kuruluştan kısa bir süre sonra sürekli ordu oluşturulurken, yeni giyim uygulamasına geçildi. Savaşta düşmandan ayırt edilebilmesi için askere börk, keçe denilen beyaz başlıklar giydirilmeye başlandı. Başlık dışında Selim III dönemine kadar giyim kuşam açısından önemli bir değişme görülmedi. Bu dönemde kurulan Nizamı cedit ordusu için Avrupa ordularının giyimleri örnek alındı. Asakirı mansurei Muhammediye’nin kuruluşu ve 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı (Doksan üç harbi) sırasında askerin giyim kuşamına yenilikler getirildiyse de, asıl değişiklikler 1908’de Meşrutiyetin ilanıyla oldu. Elbise renginin haki olması, rütbe işaretlerinin omuzlara, sınıf işaretlerinin yakaya alınması, bu değişiklikler içinde yer aldı. Birinci Dünya savaşı sırasında zorunlulukların getirdiği değişiklikler Kurtuluş savaşı içinde de sürdü.. Kıyafet-i askeriye kararnamesi (1931) bugünkü askeri giyime temel oldu.