Atatürk’ün Kültür ve Sanat Anlayışı Nasıldır?

Atatürk’ün kültür ve sanat anlayışı nasıldır?  Atatürk’ün Kültür ve Sanat Konusundaki Görüşleri, ve Düşünceleri nelerdir?

Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında büyük mücadele verdiği ve aynı zamanda ülkenin gelişip kalkınması için de elinden geleni yaptığı bilinmektedir. Zorlu savaşlardan çıkmış olan ülkemiz her alanda gelişmeye muhtaç konumdadır. Kurtuluş Savaşı’nın ardından Atatürk ülkemizin kalkınması ve ileriye gitmesi için ön ayak olmuştur. Devlet unsurlarıyla ilgili her konuyla yakından ilgilenmiş olan Mustafa Kemal, sanat konusunda da teşvik edici olmuştur.

Kültüre, sanata ve eğitime büyük önem vermiş olan Atatürk’ün 29 Ekim 1933 yılında Cumhuriyetin onuncu yılı dolayısıyla yapmış olduğu bir konuşmasında şu cümleleri kaydedilmektedir: ?… Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkara ne yürümesine borçluyuz.

Fakat yaptıklarımıza asla kafi görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, aslımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür? (Kantarcı oğlu, 1990, s.127-128).

Yine Kantarcı oğlunun (1990) kitabında Atatürk’ün kültür ve güzel sanatlarla ilgili çalışmalarının bulunduğu anlatılmaktadır. Atatürk Türk kültürü acısından Türk dilinin büyük önem taşıdığını ve sahip çıkılması gerektiğini belirtmektedir.

Bu konuda Kültür Bakanlığı’nın titiz çalışması gerektiğini söylemektedir. Ayrıca uluslar arası kültür için radyoculuğun gelişmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Atatürk Türk kültürü açısından dinimizin de büyük önem taşıdığı ve saptırılmadan son kitabımıza sahip çıkmamız gerektiğini, dinimizin en güzel ve ilim dolu bir din olduğunu belirtmektedir. Bunun yanı sıra memleketin kültür bölgelerine ayrılması gerektiğini; batıda İstanbul Üniversitesinin, merkezde Ankara’nın ve doğuda Van Gölü kenarında kurulmasını beklediği eğitim kurumunun kültürümüzün gelişmesine faydalı olacağını düşünmektedir.

Kantarcı oğlu (1990, s.131) Türkiye Cumhuriyeti Hükümet Programlarında Kültür adlı kitabında Atatürk’ün şu cümlelerine yer vermektedir: Tarih kurumu; yaptığı kongre, kurduğu sergi, eserlerle, şimdiden bütün ilim dünyasına kültürel vazifesini ifaya başlamış bulunuyor. İlk resim galerimizi de bu yıl açmış bulunuyoruz. Geçen yıl, Ankara’ da kurulan Devlet Konservatuarı’nın; müzikte, sahnede, kendisinden beklediğimiz teknik elemanları süratle verebilecek hale getirilmesi için, daha fazla gayret ve fedakarlık yerinde olur.

Atatürk Cumhuriyetin ilanından sonra yurt içinde yapmış olduğu pek çok gezide konuşmalar yapmakta ve asıl üstünde durduğu konunun eğitim ve Türk kültürü olduğunu vurgulamaktadır. Yine bu konuşmalardan birinde Atatürk, Türk milletinin derin bir geçmişe sahip olduğunu yalnız Osmanlı Türklüğü değil, Selçuklular ve onların da öncesinde yaşamış olan Türklere dayandığımızı belirtmektedir. Türk milletinin ve kültürünün çok köklü olduğunu belirten Mustafa Kemal dışarıdan gelen bölücülere bakmaksızın ülkemize ve kültürümüze sahip çıkmamız gerektiğini söylemektedir (Kaplan, Enginün, Kerman, Birinci ve Uçman, 1992).

Manevi kültürümüze sahip çıkmamız ve birlik bütünlük içinde olmamız gerektiği hakkında Akyol (1977, s. 27) şu cümleleri kullanmaktadır: Bağlayıcı, birleştirici, bütünleştirici ve kaynaştırıcı olan, duygu ve inanç birliğini sağlayan manevi kültürdür. Güçlü, güvenilir, sarsılmaz, yok edilmez ve devamlı ortak değerlere, niteliklere ve davranışlara manevi kültür sayesinde sahip olunabilir. Şüphesiz, bu milli kültürün maddi ortamında verilmelidir, verilecektir. Böylece, çocuk, genç veya yetişkin, kendi manevi ve maddi kültür içinde yetiştirilmiş olacaktır.

Milli kültür unsurları içinde yer alan eğitim alanında ise Atatürk laik ve ulusal bir kültür ve buna uygun çağdaş bir eğitim seviyesini hedeflemektedir (Yamaner, 1999).

Kültür alanında daima milliyetçiliği ve ilerlemeyi hedefleyen Atatürk eğitime önem verilmesi gerektiğini belirtmektedir. Ancak eğitilmiş insanların ülkemizi geliştirebileceğine inanmaktadır.

Başgöz, (1995) Türkiye’nin Eğitim çıkmazı ve Atatürk adlı kitabında Atatürk’ün milli kültüre üç kaynak göstermiş olduğunu belirtmektedir. Bunlar; güzel sanatlar, tarih ve dildir. Atatürk güzel sanatların resim ve tiyatro koluyla ilgilenmekte ancak en çok müziğe ilgi duymaktadır. Tarihimizi, dilimizi doğru temeller üzerine kurmamız ve sahip çıkmamız gerektiğini belirtmektedir.

01.11.1938 tarihinde Atatürk; Yüksek tahsil gençlerini istediğimiz ve muhtaç olduğumuz gibi milli şuurlu ve modern kültürlü olarak yetiştirmek için İstanbul Üniversitesinin tekamülü, Ankara Üniversitesinin tamamlanması ve Şark Üniversitesinin yapılan etütlerle tespit edilmiş olan esaslar dairesinde, Van Gölü civarında kurulması mesaisinde hızla ve önemle devam edilmektedir? (Kantarcı oğlu, 1990, s.132) diyerek eğitime verdiği önemi bir kez daha vurgulamaktadır.

Yine aynı tarihte Atatürk belirtmiş olduğu görüşünde millet ve kültür kavramını birbirine eş tutmaktadır. Kültürün halkta yaşamış olduğuna ve halkın bu bilince varmasının bir eğitim sürecinin parçası olduğuna; eğitim seviyesinin yükseldikçe milli kültürün de artacağına inandığını belirtmektedir. Atatürk eğitimle, halka kültür değerlerinin öğretilmesini daha sonra da evrensel kültüre yönelinmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu konuda Atatürk öğretmenlere büyük destek olmakta ve tüm eğitim kurumlarının araç, gereçsiz ve noksansız olması gerektiğini vurgulamaktadır. Çünkü yurdun en uzak yerlerine bile kültürün ve sanatın ancak eğitmenlerle ulaşılabileceğine inanmaktadır. Eğitim konusunda dininde yer alması gerektiğini, okullarda din derslerinin de yer alması gerektiğini, okullarda din derslerinin okutulmasının gerekliliğini böylece saptırılmış dinden ziyade ilim dini olan dinimizi doğru öğretmeyi hedeflemektedir. Ayrıca Atatürk milli kültürün kaynağı olarak görmüş olduğu; tarih, dil ve güzel sanatlar hususunda milletin teşkilatlanmasını ve çalışmalar yapmasını istemektedir (Kantarcıoğlu 1990).

Atatürk ölümüne dek ülkemizin kalkınması ve medeniyetine sahip çıkması için, eğitime ve öğretime önem verilmesi gereğini vurgulamaktadır. Sanat konusunda üretken ve modern olunması gerektiğini belirtmektedir.
Halkımızın eğitim düzeyi arttıkça insanlar milli değerlerimize, kültürümüze ve sanatımıza sahip çıkacaklardır düşüncesini taşımaktadır. Nitekim yaptığı konuşmaları, ifade ettiği düşünceleri bunu desteklemektedir.
Kurtuluş Savaşının ardından; 29 Ekim 1923?te Cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte ülkemizde büyük ve hızlı bir ilerleme kaydedilmektedir. Devlet politikasında, ekonomide ve sanayide yeni atılımlar gerçekleştirilmekte ve eğitime büyük önem verilmektedir.

Atatürk devletin gelişmesinde, büyümesinde ve bir dünya devleti olması konusunda halka daima öngörülerde bulunmuş ve neler yapılması gerektiği hakkında bilgi vermiştir. Millet ve kültür kavramlarını birbiri ile eş değer tutan Atatürk mili kültürün oluşmasının ancak eğitimle gerçekleşebileceğini belirtmektedir. Güzel sanatları milli kültürün bir unsuru olarak gören Atatürk tarih ve dil konusuna da aynı duyarlılıkla yaklaşmaktadır. Bu konularda teşkilatlanmaya gidilmesini ve yoğun çalışmalar yapılması gerektiğini belirtmektedir.

Bu araştırmada Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış konuşmalarında ve röportaj yaptığı gazetecilerle paylaştığı kültür ve sanat hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir. Sonuç olarak Atatürk’ün milli değerlere, tarihe, dile ve sanata önem verdiği, ulusun kalkınması için tüm bunlara gerek duyulduğunu belirttiği öğrenilmektedir.