Başbuğ, eski Türk devletlerinde askeri bir unvan.
Hun ve Göktürk devletlerinde ordu komutanlarına verilen geçici görev sanıydı. Göktürklerde düzenli küçük birlik komutanlarına “buğ”, birkaç buğa komuta edenlere de “başbuğ” denirdi. Sözcük 11. yüzyıla değin bu anlamı ile kullanıldı. Selçuklu soyunun ataları olan Dukak ve Selçuk beyler de Oğuz Yabgulanna uzun süre başbuğluk yapmışlardı.
Osmanlı Devleti’nde 17. ve 18. yüzyıllarda, serasker (cephe komutanı) ve serdar-ı ekrem (başkomutan) tarafından cenah ya da tümen komutanlıklarına atananlara birer beratla başbuğluk sanı verilirdi. Küçük çaptaki savaşlara gönderilen komutanlar da resmen başbuğ sanı taşırlardı. Kara birliklerinin, donanmayla ortaklaşa gerçekleştirdiği seferlerde İse gemilere bindirilen askerlere bir başbuğ atanması yasa gereğiydi. Savaş öncesi ilgililere gönderilen fermanlarda, “başlar ve huğlar atanarak birliklerin cepheye gönderilmesi” buyruğuna yer verilirdi. Anadolu’daki sekban ve saruca ayaklanmalarında kalabalık çeteleri yöneten sipahi kökenli elebaşılara da “başbuğ” ya da aynı anlamda “sergerde” dendiği gibi, Hicaz yerlilerinden oluşturulan ve hacı kafilelerinin güvenliğini üstlenen curde askerlerinin komutanına da “curde başbuğu” denirdi.