Masallarda yaşlı, çirkin bir kadın biçiminde tanımlanan cadıların insan kanı içtiği, büyü yaptığı, küpe binerek bir yerden ötekine gittiği anlatılır.
Evliya Çelebi, Çerkez cadılarıyla Abaza cadıları arasında her yıl tekrarlanan savaşa kendisinin de tanık olduğunu anlatırken gördüğü cadıları “saçlarını dağıtmış, fil dişleri gibi dişleri taşra çıkmış, gözlerinden ve kulakları ve ağızlarından gemi direkleri gibi havaya saçılıp…” diye tanımlar.
Halk hikâyelerinde (Tahir ile Zuhre, Kerem ile Aslı vb.) cadılar sihir, hile, yalanla sevgililerin arasını açar, onları birbirlerinden uzaklaştırırlar. Karagöz oyununda ise, kötülük etmek ister, ancak bunu başaramazlar.
Divan, edebiyatında güzelliğiyle âşığını büyülediği için sevgilinin bakışı, gamzesi, saçı, konuşması cadı diye nitelenir. Saçlarıyla, yüzündeki benlerle âşığına tuzak kuran sevgili, gözleriyle de onu büyüler. Ondan söz eden beyitlerde özellikle “fitne”, “hile” ve “nireng” (hile, büyü) gibi kavramlara yer verilir. Cadı, “siyeh dil” ve “siyeh-kâr” diye nitelenir; göz, cadı gibi sihir yapar ve sihir öğretir
Cadı ile sevgilinin ortak özellikleri “fitne” çıkarmalarıdır. Sevgilinin saçının her teline binlerce âşık asılıdır; bu görünüşüyle de cadıya benzetilir. Gerçekçi edebiyatta bütün bu benzetmeler yergi konusu olmuş, cadılara inanan cahil insanların boş inançları eleştirilmiştir (Cadı romanı, H R. Gürpınar).
Türk Folklorunda Cadılar
Türk folklorunda cadılara ilişkin inanışlar, yörelere göre farklılıklar gösterir. Yaygın inanışa göre cadı kötülük yapmaktan hoşlanan, kirli, dağınık saçlı, dişleri ve tırnakları uzun, çirkin bir yaratıktır Gömülmeden önce ölü karanlık bir oda da yalnız bırakılır ya da cesedin üzerinden kedi atlarsa, hortlayıp cadı olacağına inanılır, insan ya da köpek eti yiyen, ölmeden de cadı olabilir.
Cadılar toprak ve ceset yiyerek beslenirler. Gece gömütlerinden çıkar, evlere girip yağ, bal, un gibi yiyecekleri birbirine karıştırır, yatak yorgan, şilte gibi şeyleri delik deşik edip dağıtır, insanların üstüne taş, toprak gibi şeyler atarlar. Cadıların bazı olağanüstü güçleri vardır. Bu güçlerini kullanarak insanlara istediklerini yaptırırlar. Bu güçlerini insanları hasta etmek, yeni doğmuş çocukları öldürmek, loğusaların sütünü kaçırmak, hayvanlara zarar vermek içir de kullanırlar. Bazı insanları en yakınlarının sesini taklit ederek evin dışına çıkarır, birlikte götürüp eziyet ettikten sonra ıs sız bir yere bırakırlar. Anadolu’da çok yaygın bir inanış olan al’ karısı da bir tür cadıdır, iç Anadolu’da, özellikle Yozgat ve çevresinde kışın en soğuk günlerinde evlere karakoncoloz” ya da congolos’ adı verilen bir cadının uğradığına inanılır. Çok ender olmakla birlikte iyi yürekli cadıların varlığına inananlar da vardır. Bunlar bazı kişilere, isteklerinin gerçekleşmesi için yardım ederler.
İnanışa göre, kötü yürekli cadılarla mücadele edilmezse, giderek daha çok kötülük yapar, topuklarından kanlarını emerek çocukları öldürürler. Cadılarla ancak cadıcı” olanlar başa çıkabilir.
Cadıcı
Çeşitli yöntemlerle cadıları kovduğuna ve yok ettiğine inanılan kişi.
Cadıcı denen kişiler, bir anlamda ocaklı sayılırdı. Cadıları kovmak için uygulanan yöntemler, büyülü söz ve dualar babadan oğula geçer, kesinlikle başkasına söylenmezdi. Cadıcılar, cadıları , kovmak ve yok etmek için çeşitli yöntemlere başvururlardı. Bunlardan en çok uygulananı, kâğıda büyülü bir dua yazıp yaktıktan sonra küllerini çevreye üflemekti.
Büyükçe parçaların gittiği yönde ana cadının, küçük parçaların gittiği yönde de yavrularının bulunduğuna inanılır, bu yöne doğru uzun bir şiş saplanır gibi yapılır, böylece cadıların öleceğine inanılırdı Batı Trakya Türkleri arasında yaygın bir inanışa göre, cadılar cumartesi günleri gömütlerinden çıkmazlar. Bunun için cadıcılar o günlerde gömütlerinin üzerinde ateş yakarak cadıları etkisiz hale getirirler. Gene bu yörelerdeki bir inanışa göre cadıları öldürmenin en etkili yolu, gömülü açıp cesedin karnına kazık çakmak ve yüreğini kaynar suda başlamaktır. Bu etkili olmazsa ceset tümüyle yakılır. Ateşin cadılara karşı en iyi silah olduğuna inanılır.
Cadı kavramı, günümüzde daha çok yaşlı ve çirkin büyücü kadın imgesiyle özdeşleşmiştir.
Cadı Süpürgesi: Bazı ağaçların üzerinde ortaya çıkan bir çeşit ur biçiminde bitki hastalığı. (Onun bulunduğu yerden bir yönde çok sık gelişme gösteren sürgünler demet görünümünde olduğu için ağacın o kısmı süpürgeyi andırır. Sürgünlerde anormal hızlı bir hücre üremesi sonucu ortaya çıkan bu olgu, kuşkusuz, asalak mantarların bitkinin hormonsal metabolizmasını etkilemesinden ve tepe sürgününün üstünlüğünü yitirmesinden ileri gelir.