Bir dama tahtası üzerinde iki kişi tarafından oynanan oyun.
Dama Oyunu Nasıl Oynanır? Kuralları Nelerdir?
Dama (türk) oyununda, dama tahtasının iki yanında yer alan oyuncular kendi önlerine gelen ilk sırayı boş bırakıp ikinci ve üçüncü sıralara ellerindeki 16’şar dama taşını yan yana dizerler. Oyunu karşı tarafın taşlarının tümünü alan kazanır. Taşlar, oyuncular tarafından sırayla sürülür. Sürme, taşın ön, sağ ya da solundaki boş kareye geçirilmesidir. Karşı tarafın taşının alınabilmesi için o taşın arkasındaki (öte yanındaki) karenin boş olması ve o taşın üstünden atlayabilmek gerekir. Alınacak taş bitişik karede olmalıdır. Taşı ya da taşları alan taş, atladığı kareye yerleşir. Taş alabilecek duruma gelen oyuncu karşı tarafa taşı kaçması gerektiğini “taş kaç” diye anımsatır. Karşısı taşı kaçmaz ya da kaçamazsa, oyuncu bindiği taşı almak zorundadır. Oyuncunun alabileceği durumda olan taşlar iki yönde dağınıksa, hangi yönde daha çok taş alabilecekse o yönde taş alması kuraldır.
Karşı oyuncunun önündeki ilk sıraya ulaşan taş dama olur. Dama olan taş yatay ve dikey olarak tahta üzerinde uzak karelere gidebilir. Aralarında boş kareler bulunan karşı taşların üstünden atlayarak bir hamlede birkaç taş (bazen 16 taşı birden) alabilir. Oyunda, çeşitli durumlarda taş vererek karşı tarafın daha çok taşını alma, damaya çıkma ya da tüm taşlarını toplama için hazırlanan problemlere açmaz ya da hurda adı verilir.
Dama oyunu Batı ya Haçlı seferleri sırasında Doğu’dan getirildi. XIII. yy.’dan başlayarak, ‘ ‘alkerk’‘ adı altında bütün Avrupa’ da büyükbir rağbet kazandı. Bizim bugün taş ya da piyon dediğimiz şeye, o tarihte dama deniyordu. Bu oyun, beyazlı siyahlı 100 haneye bölünmüş bir tahta (damatahtası) üzerinde iki kişiyle oynanır. Her oyuncunun 20’şer taşı bulunur (birinin beyaz, öbürünün siyah olmak üzere) ve bu taşlar, kural olarak, siyah hanelere yerleştirilir. Oyunun amacı, giderek hasmın bütün taşlarını almaktır. Oyuncular sırayla taşlardan birini, haneden haneye ya ileriye doğru ya da çaprazlamasına sürerler; geriye taş sürmek yasaktır; bu ancak karşı tarafın taşını almak için yapılabilir.
Bir taşı almak için (alınma durumundaki taşların alınması, “kaçırılmış” olmamak şartıyla zorunludur), hasım taşın bulunduğu haneye çapraz bir hanede bulunmak ve hasım taşın arkasındaki hanenin de boş olması gerekir.
Hasmın taşı tek başına değil de, dizi halinde birkaç tane ise, alıcı taş, teker teker hepsinin üstünden atlayarak boş bir haneye gelinceye kadar karşı tarafın bütün dizili taşlarını alır Alıcı taş, çaprazlamasına olmak şartıyla, her yönde yanı ileriye, geriye ve sağa, sola hareket edebilir. Alıcı taş hamlesini bitirince, alınan taşlar oyun tah tasından kaldırılır Taşlarından birini karşı tarafın birinci yatay haneler sırasına süre bilen oyuncu, “damaya çıkmış” olur; bu sıra hanelerinden birine varan taş, dama sayılır Bu taşı diğerlerinden ayırt etmek için üstüne aynı renkten ikinci bir taş konur. Dama taşı, öbür taşlar gibi hane hane yürüyecek yerde, birçok boş haneyi birden atlayabilir ve etkisi altındaki çapraz haneler sırası üzerindeki bütün korunaksız taşları alabilir Hasmının bütün taşlarını alan ya da onu taşlarını kımıldata-maz duruma sokan oyuncu, oyunu kazanmış olur.
Eski dama tahtaları ya da masaları, çoğu zaman -XVII. yy.’a kadar- gümüş, sedef, abanoz, fildişi ile süslenmiş değerli eşyalardı. 1750’ye kadar dama tahtası, satranç tahtasından farksızdı ve yalnızca 74 karesi vardı; çiniden dama tahtası yapımı (Rouen), 100 kareli modern dama tahtalarının ortaya çıkması ile hemen hemen aynı döneme rastlar.