Elazığ’da Nişan Bohçası, Gelin Elbisesi ve Kına Hamamı ile ilgi çeşitli uygulamalar bulunmaktadır. Elazığ yöresine özgü uygulamalar ve pratikler aşağıdaki gibidir.
Evlenmenin ikinci önemini teşkil eden nişan bohçası, şerbet içildikten bir kaç gün sonra, oğlan evi tarafından kız evine gönderilir. İçinde: Bir elmas yüzük, bir çift elmas küpe, bir kaç beşibirlik, uzun altın kordonlu bir altın saat, bir gümüş su tası, bir gümüş ayna ve bir çift gümüş na’lin’le birlikte bir takım ipek sırmalı entarilik, üç dört kına ve saire…
Bu eşyalar işlemeli patiska bir bohçaya istif edildikten sonra tekrar ikinci bir sırmalı atlas bohça içine konularak iki kadın vasıtasıyla kız evine gönderilir, ev halkı tarafından neşeyle karşılanır, konu komşuya ve yakın akrabalara haber gönderilir. Bunlar da geldikten sonra merasimle bohça açılır… İçindeki eşya elden ele incelenir ve sonunda nişan bohçasının maddî kıymetine göre, götüren kadınlara bahşişler verilir. Bundan sonra nişan bohçası, nişan’ı görmeğe gelen bütün misafirlere ayrı ayrı gösterilerek teşhir edilirdi.
Nişan Bohçasından sonra, nişanlı kızın, oğlan evine mensup kadınlardan kaçmaması, yani yüzünü gözünü örtmemesi ve sonra da hayırlı olsun demek için oğlan evine mensup kadınlardan bir gurup misafirleriyle birlikte kız evine giderler.
Kız evinde gelinlik kız süslenmiş, bezenmiş, takmış, takıştırmış ve fakat başı ve yüzünün temamı örtülü ve yalnız gözlerinin açık bulunduğu bir kıyafetle ortaya çıkarırlar. Başta kayın validenin, görümcenin ve sırasıyla misafirlerin ellerini öper, öptükçe her biri ayrı ayrı kızın boynuna, ya bir beşibirlik veya bir altın veya münasip birer hediye vermekle kızın başındaki örtü açılınca, yüzü, başı meydana çıkar ve bir daha örtünmez. Serbest olarak misafirlerin yanlarına her zaman için girer çıkar ve konuşur da…
Bu merasimden sonra kız evi tarafından oğlan evinin erkeklerine bir gelin ziyafeti, bunun ardından da biçki ziyafeti diye oğlan evinin kadınlarına ziyafetler verilir. O gün geline kaç kat elbise yapılacaksa hepsi birden kadın terziler tarafından biçilir, kumaşlar kesildiği sıra, oğlan evinin misafirleri, kesilen bu kumaşların üzerine para serperler ki, bu paralar terzilere aittir. Yine bu günlerde oğlan evi ilgililerinden alman para ile kızın bütün noksanları tedarik edilir ve ayrıca kızın bizzat hazırladığı cehiz (cihaz) sandığındaki eşya, gerek kız ailesi tarafından verilen, gerekse oğlan evinden katırlara yükletilmiş veya hamalların sırtında gönderilen ev eşyası ile evvelce gelen nişan bohçasındaki eşya ve mücevherat ve bu güne kadar getirilen hediyelerle birleştirilerek, kız evindeki bir sofada veya büyük odalardan birinin üç bir tarafına sıra ile muntazam dizilmek suretiyle istif edilirdi.
Başta kızın rahle’si pembe tüllere sarılmış olduğu halde cehiz eşyasının üst başında yer alır. Bunun yanında büyük bir cam çekmece vardır ki, içi gelinin altın, gümüş ve elmas gibi kıymetli emaretleri ile dolu… bunun alt tarafında bohçalarla kadın elbiseleri… îç çamaşırları… ve diğer ev eşyaları… Karşı taraf da ise yataklar, yorganlar, yastıklar, makatlar, oda takımları… Sandıklar… kilimler ve halılar… Bunlardan sonra kahve, şerbet ve matbah takımları, tunç mankallar ve saire gelirdi. Bu eşya ve bu sergi, bir hafta kadar şehrin bütün kadınlarına açıktır.ve serbesttir.
Kadınlar kafile kafile gelir, Cehiz odasını seyr-ü temaşa eder ve hayırlı olsun temennileriyle dönerlerdi ki, bu merasime de (Cehiz Görme) denilirdi.
Cehizin konulduğu günün ertesi gününde ise (Kına Hamamı) töreni yapılırdı. O gün için her hangi bir hamam, kız evi tarafından hariçten bir tek müşteri kabul edilmemek suretiyle öğleden akşama kadar kabal edilirdi ki, bu zenginlere mahsustu. Orta ve diğer aileler, umum arasında her hangi bir hamama misafirlerim davet ederlerdi. Oğlan ve kız evlerinin davetlileri belli saatte hamama giderler, tefler ve türkülerle karşılanırlardı. Misafirler, hamamın dört bir tarafında yerlerini alınca evvela şerbetler ikram edilir ve sonra yıkanmaları için her misafirin (Kildan)ına birer kalıp sabun konulur, o sıralarda gelin kız da hamama getirilmiş bulunurdu…
Yine tefeciler çalarak, çağırarak gelini karşılarlar… Gelin yerine oturur, elbiselerini çıkarır, havlulara sarılır, natırlar kollarına girer ve iç hamama doğru yönelince, bütün misafirlerde gelini takip ederler… Tefler çalınarak, tefeciler tarafından uzun havalar ve türküler söylenerek iç hamama girilir… Göbek-taşının etrafında gelin ve tefeciler ayakta yerlerini alınca gençler oynamaya başlar… Neşe ve gülüp söylemeler arasında gelini yine natırları koltuklayarak ısı kürüne (halvet) e götürür… Natırlar tarafından yıkanır ve yine ayni şekilde göbek taşına getirilerek oturtulur.
İlgililer tarafından evvelce hazırlanmış olan kına tabağı ortaya getirilerek gelinin ellerine ilk kına konulur. Bu arada tefeciler, şu manileri söylemeğe başlarlar.
Hoş geldiniz, akın, akın,
Düğünümüz pek de yakın,
Kızımızın ellerine,
Sevinerek kına yakın.
********************
Hem oynayın, hem de gülün,
Haftayadır bizim düğün,
Tefcilere düğün bayram,
Atmalısın para o gün.
********************
Gelin kızım, gelin kızım,
Gözlerin siyah üzüm,
Bu güzellik nedir sende,
Aklımı aldın kuzum.
Ağlama sen, ağlama sen,
*********************
İlk kınası konulan kız,
Senden ayrı düşünce ben,
Yanacağım bir tanem kız.
Bu sıra davetliler tarafından gelinin başına ufak paralar serpilir. Bu arada misafirler de yıkanmış bulunurlar. Merasim burada sona ermiştir, herkes elbisesini giyerek hamamdan çıkar ve evlerine dağılırlar.
Kaynak: İshak Sunguroğlu- Harput Yollarında