Gani Dayı Kimdir? Arapgir’in yöresel sanatçılarından biri olan Gani Ölmez ( Gani Dayı) hayatı, müzik yaşamı, kişisel özellikleri.
Gani Dayı, 1902 yılında Arapgir’in Koru (Tepte) köyünde dünyaya geldi. 3-4 yaşlarında iken babası Aslan Ölmez’in seferberlik emriyle doğu cephesine gitmesinden dolayı babasından ayrıldı ve bir daha kavuşamadı. Bir müddet sonra babasının Ruslara esir düştüğü, uzun yıllar Rusya’da yaşadığı ve bir daha da geri dönmediği bilinmektedir. Hayatı boyunca iki evlilik yapmış ve her iki eşinden de çocukları olmuştur. Sanat hayatı ağabeyi Mustafa Ölmez’den feyz alarak başlamıştır. O yıllarda yörede ulusal çalgımız olan zurna çalınmaktadır. Zurna ile sanat hayatına başlayan Gani Dayı, ağabeyi Mustafa Ölmez’in asker dönüşü klarnet icrasına başlaması ve beraber düğünlere gitmesiyle klarnet sanatçılığına başlamıştır. Mustafa Ölmez’in 35 yaşında tüberküloz hastalığına yenik düşerek vefatı, Gani Dayı’yı bu yolda yalnız bırakmıştır. Daha sonra sazını icra edebilmek için Arapgirli klarnetçi Hüseyin Çavuş’tan (o yıllarda yörede bulunan üç Müslüman klarnetçiden biri) etkilenmiştir. Elbette daha sonra yörede arandan bir icracı olmuş ve hayatını da hemen hemen müzisyenlik yaparak kazanmıştır.
Sanatsal ve Kişisel Özellikleri:
İyi bir nefesti: Klarnet icrasında bol nefes, uzun ve detone olmadan üfleme ilk ve önemli şarttır. Bu özellik Usta’nın en belirgin özelliği idi.
Mükemmel bir kulaktı: Gani Dayı her ne kadar birilerinden feyz aldıysa da, o dönemlerde yörede bulunan hemen hemen en iyi icracıydı. Kulağı, ona detone olmadan üflemesini sağlamıştır. Zaman zaman elimize ulaşan arşivlerden, duyduğunu anında kulağına aldığını ve iyi derecede icra ettiğini görmekteyiz. Ayrıca, o dönemlerde bugünkü iletişim araçlarından sadece radyonun olduğunu biliyoruz. Öğrendiği repertuarının büyük kısmını radyodan öğrenmiş ve radyodan dinlediği Türk Müziği (Türk Halk Müziği Türk Sanat Müziği) eserlerindeki koma seslerini (bir notanın dokuzda biri olan ses aralığı) bile iyi kulağı sayesinde algıladığı görülmektedir.
Kuvvetli yorumcu ve duyguyu sazına katabilmişti: Bugün Türkiye’de pek çok icracı mevcuttur. Fakat bunlardan duygusunu sazına katabilen pek az insan vardır. Bu çok farklı bir özelliktir. Buna örnek olarak Arif Sağ gösterilebilir. Aynı şartlarda bağlamanın teline dokunan birçok bağlama sanatçısı arasında, Arif Sağ’ın bağlamasından çıkan duygu yüklü ses nasılsa, Gani Dayı’nın klarnetinden çıkan ses de öyle duygu yüklüydü. Bunda en küçük bir abartı yoktur. Zaten müzikle uğraşan insanların da dikkatini ve hayranlığını topladığı önemli nokta burasıdır. Bundan dolayıdır ki özellikle icra ettiği yöre uzun havalarını kimse taklit bile edemedi.
Öğretici ve motive ediciydi: Herhangi bir konuda yardım isteyen birisini geri çevirdiği görülmemiştir. Elinden geldiği kadarıyla bildiklerini öğretmek için çaba harcamıştır. Bugün, oğlu Mustafa Ölmez ve yeğeni Burhan Ölmez üstat seviyede sazlardır ve icra temellerini Gani Dayı’dan öğrenmişlerdir. Burada bir noktayı geçmemek gerekir. Bugün bu insanlar Gani Dayı’dan daha iyi icracıdır, fakat Gani Dayı’nın yaşadığı yıllar ve sahip olduğu imkanlar göz önüne alındığında karşılaştırmanın yanlış olacağı anlaşılmaktadır.
Alçak gönüllü ve mütevazi bir kişilikti: Yaşadığı yıllar süresince hiçbir kimseyi incitmediği, kimsenin teklifini geri çevirmediği, her zaman yardımcı olmak için elinden geleni sarf ettiği hemen hemen herkes tarafından bilinmektedir.
Esnaftı: Büyük Usta sanatını elbette para karşılığı yapmıştır. Ama biz biliyoruz ki, zengin-fakir her kesimin düğününe gitmiş ve zaman zaman para almadığı düğünler de olmuştur.
Saygındı: Yukarıda saydığımız özellikler Usta’ya saygınlık kazandırmıştı. Öyle bir hal almıştı ki, düğünlerini Gani Dayı’nın yaptığı insanlar bunu bir ayrıcalık olarak görüyorlardı. Fotoğrafta (Em. Öğretmen Fahrettin Tözün’ün oğlu Hasan Tözün’ün düğününden) da gelin ve damadın önlerinde yürüyor olması bizim kültürümüze göre ne kadar saygın olduğunu göstermektedir. Bu özellik Türkiye’nin hiçbir yerinde yoktur. Yöremizde müzisyene gösterilen saygı ve verilen önemde, Gani Dayı’nın payı oldukça büyüktür. Eğer Ağın ve civarında bir düğün varsa ve aynı zamanda devlet protokolü de oradaysa, meydandaki iki sandalyeden biri devlet büyüğüne diğeri ise Gani Dayı’ya sunulurdu.
Gönülleri fethetmiş ve benimsenmişti:
Gönülleri nasıl fethettiği üzerine konuşulmaz sanırım. Benimsenmesi üzerine ise geçmişte yaşanmış bir olayı sizlerle paylaşmak yeterli izah olur kanaatindeyim.
Cennet-cehennem ve ahiret hayatı üzerine vaaz dinleyen Ağınlı bir amcamız, konuyu iyice dinledikten sonra birdenbire yanındakilere bir soru sorar. “Acaba Gani Dayı, Çavuş (davulcu) ve Dılo (kemancı Turan Gezer) cennete mi yoksa cehenneme mi gidecekler?” Orada bulunanlardan değişik yorumlar, gelir ve içlerinden birisi “Öyle görünüyor ki bunlar cennete gidemeyecekler, çünkü içki masalarında müzik yapıyorlardı” deyince, Ağınlı amcamız aldığı cevaptan o kadar mutsuz olmuştur ki, buna karşılık “Desene onlar yoksa benim de orada olmamın bir anlamı yok” demiştir.
Burada bu amcamız aslında Gani Dayı’yı tanıyan bütün Ağınlıların duygularına tercüman olmuştur.
İyi bir aile reisi idi: Ailesi ve eşiyle yaptığımız söyleşide, iyi bir aile reisi olduğu, olaylara sürekli olumlu yaklaştığı söylendi. Eşi, o kadar yıllık evlilik hayatlarında, kendisinden bir kez dahi incinmediğini dile getirdi. En sinirli anının ne zaman olduğunu sorduğumuzda ise, evde besledikleri hayvanların yiyeceklerinin ev halkının yemeğinden önce verilmediği zaman olduğunu söylediler. Bu da Usta’nın merhametinin ve hayvan sevgisinin had safhada olduğunu göstermektedir.
Günbatımı Aralık 1980’de gerçekleşti. Arapgir’deki bir düğünde bir kadına yer vermek için ayağa kalktığı sırada hareket eden traktörün romorkünden düşerek ağır bir şekilde yaralandı ve yaklaşık 15 gün sonra 19 Aralık 1980 günü arkasında birçok üzgün insan bırakarak hayatını kaybetti.
İsmail Baydemir’in de dediği gibi:
Gani Dayı Gani Dayı
Boş bıraktın bu dünyayı,
Sen, Dılo ve Çavuş yokken
Kim çalar ağır halayı.
Şu an Koru köyü mezarlığındaki ebedi istirahatgahında yatmaktadır. Büyük Usta ve herkesin sevgilisi Gani Dayı’mızı saygı ve rahmetle anıyorum.
Ruhun şad, mekanın cennet olsun…
Ağın Düşün ve Sanat Dergisi, Yard. Doç. Dr İbrahim ÜNAL ( Gani Dayı Saygıyla Anıldı Özet)