Hadis: Hz. Muhammed’in söz, davranış ve kişiliği ile ilgili olarak kendisinden ya da sahabe ve tabiinden aktarılan bilgi, söz.
İslam bilginlerinin çoğu genel olarak yol, davranış, gelenek ve görenek anlamına gelen; hadis bilimindeyse Hz. Muhammed’in izlediği ve uyguladığı dinsel tutum ve yol demek olan sünnet’ terimiyle eşanlamlı olarak kullanırlar.
Doğrudan Hz. Muhammet’ten aktarılan sözlere kavli sünnet, onun davranışları ile ilgili hadislere fiili sünnet, başka birinin söz ya da davranışı karşısındaki tutum ve onayını bildiren hadislere takriri sünnet denir. Bu üç sünnetin sözlü olarak anlatımı ise, yaygın olarak “hadis” diye anılır.
Kuran’da Hz. Muhammet’in kişiliği, müslümanlara örnek olarak gösterilir onun yolunu izlemek, Allah’ ın sevgi ve bağışını kazanmanın önkoşulu sayılır bu durum, müslümanların inanç, ibadet, ahlak, hukuk vb. konularda Kuran’dan sonra hadisleri ikinci kaynak olarak benimsemelerine yol açtı. Bu nedenle müslümanlar, Hz. Muhammed döneminden başlayarak, Peygamberin hadislerini saptamayı ve sonraki kuşaklara aktarmayı en büyük ve en onurlu görevlerden saydılar.
Hadisler, hem söz hem de içerik olarak Hz. Muhammed’e ait olacağı gibi, sözü Hz. Muhammed’e içeriği Allah’a ait de olabilir. Bunların ilkine hadis i nebevi ya da yalnızca hadis, ikincisine ise hadis-i kutsi denir. Kuran’ın sözlerinin de içeriğinin de Allah’a ait olması, hadis-i kutsiyi Kuran’ dan ayırır. Hadis-i kutside Hz. Muhammed “Allah şöyle buyurdu…” diyerek konuyu kendi sözcükleriyle anlatır. Kuran Allah kelamı, hadisin her iki türü de Peygamber kelamıdır.
Hadislerin yapısı genellikle senet ve metin denilen iki bölümden oluşur. Senet, hadisin başında yer alan râvilerin (hadisi birinden duyarak ötekine aktaranlar) listesidir. Bu liste, en son râviden başlar, Hz. Peygamber’de ya da hadisin ilk kaynağı olan kişide son bulur. Metin bölümü ise, senetteki râvilerin aktardıkları asıl hadis bölümüdür. Buhari’nin ünlü hadis kitabı el-Cami us-sahih’inden alınan aşağıdaki örnekte birinci paragraf hadisin senef bölümünü, ikinci paragraf ise metin bölümünü gösterir:
“Buhari diyor ki: Bize Muhammed bin Beşşar anlattı; o, kendisine Yahya’nın anlattığını söyledi; Yahya kendisine Şube’nin o da kendisine Ebu’t-Teyyah’ın aktardığını söyledi. Bu sonuncu kişinin Enes’ten, Enesin de Hz. Muhammet’ten duyduğuna göre Hz. Muhammet şöyle demiştir: Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, korkutmayınız”.
Hadislerin asıl önemli bölümleri metin olmakla birlikte, bu bölümdeki sözlerin gerçekten hadis olduğunun saptanabilmesi, senette adı geçenlerin hem ahlaksal (adalet) hem de zihinsel (zabt) bakımdan güvenilir (sika) olmalarına bağlı bulunduğundan, hadis biliminin en önemli konusu, râvilerin durumlarının belirlenmesi oldu ve bu açıdan hadis tarihinde bütün hadis râvilerinin kişilikleri inceden inceye araştırıldı, bu alanda birçok kitap kaleme alındı.
Râvilerinin sayılarına ve güvenilirlik derecelerine göre türlere ayrılan hadislerin başlıcaları şunlardır:
Mütevatir hadis: yalan söylemek için anlaşmalarını aklın kabul edemeyeceği kadar çok sayıda bir topluluğun görerek ya da işiterek bir başka topluluğa aktarması ile son kaynağına kadar gelen, bu nedenle doğruluğunda kuşku bulunmayan hadis. Hem sözü hem de içeriği ile bu yolda aktarılan hadise lafzı mütevatir, sözü az çok değişmekle birlikte, aynı anlamını koruyarak aktarılana da manevi mütevatir denir. Mütevatir hadisin, özellikle lafzi mütevatir olanının sayısı oldukça azdır.
Sahih hadis: ahlaksal ve zihinsel bakımdan güvenilir oldukları saptanmış (ta’dil) kişi ya da kişilerin kesintisiz olarak birbirlerine aktarmalarıyla oluşan bir senede bağlı hadis.
Hasen hadis: senedinde durumu tam olarak açıklık kazanmamış bir kişi bulunmakla birlikte, bu kişinin ahlaksal ve zihinsel bakımdan bütünüyle kusurlu olmadığı bilinen, metni, aynı ya da benzer anlatımlarla başka yollardan da rivayet edilen hadis.
Zayıf (zail) hadis: ahlaksal ya da zihinsel bakımdan kusurlu olduğu saptanmış (cerh) kişi ya da kişilerin rivayet ettikleri, senedinde râvi atlanmış olması gibi nedenlerle doğruluğundan az çok kuşku duyulan hadis.
Mevzu hadis: senedi üzerindeki araştırmalar sonucu bir yalancının uydurduğu ve Hz. Peygamberin hadisiymiş gibi gösterdiği söz. Hz. Muhammet, kendisinin söylemediği bir sözün, hadis gibi gösterilmesi konusunda önemle durdu ve “Kim benim söylemediğim bir sözü söylemişim gibi rivayet ederse, bu kişi cehennemdeki yerine hazırlansın!” dedi Buna karşın, Hz. Muhammet’in sözlerinin müslümanlar üzerindeki derin etkisini sömürmek isteyen bazı kişiler, ya çıkar sağlamak gibi kötü bir amaçla ya da sözde halkı bazı kötülüklerden korumak amacıyla, kimileri de kendi görüş ve mezheplerini güçlendirebilmek amacıyla hadis uydurdular.
Uydurma hadislerin gerçek hadislere karışması ve bu sorunun islam bilginlerini yüzyıllar boyu uğraştırmasının en önemli nedeni, hadislerin ilk zamanlar daha çok söz yoluyla aktarılması ve Kuran’dan çok sonraları yazıya dökülmesi oldu.
Hz. Peygamber, Kuran ayetlerini indikleri anda hem ezberliyor ve ezberletiyor hem de vahiy kâtipleri denilen görevlilere yazdırıyordu. Yaygın kanıya göre, ayetler ile karıştırabileceği kaygısıyla hadislerin yazılmasını uygun bulmuyordu. Ancak, güvendiği birkaç kişinin hadisleri yazmasına izin vermişti. Böylece ashaptan çok az kişi Hz. Muhammet’ten duyup gördüklerini yazarken, çoğunluk, Kuran’ın hadisler ile karışmasını önlemek amacıyla hadisleri yazmamayı yeğlediler; bazıları da okuma yazma bilmediklerinden hadisleri ezberlemekle yetindiler.
Dört halife döneminde de hadisler daha Kuran gibi bir araya toplanmış değildi, ikinci kuşak sayılan Tabiin* döneminde hadis uydurma olayları artınca hadislerin toplanarak yazıya dökülmesinin (tedvin) gereği herkes tarafından kabul edildi. Emevi halifelerinden Ömer bin Abdülaziz’in verdiği emirle hadis toplama çalışmaları resmen başlatıldı. IX. yy.’da yoğun bir hadis toplama faaliyetine girişildi. İmam Malikin el-Muvatta’sıı ile Mamer bin Raşit’in el-Cami adlı yapıtları bu dönemin en önemli hadis külliyatından sayılır.
Hadis derleme çalışmaları X. yy.’da altın çağını yaşadı. Günümüzde de en önemli hadis kaynakları sayılan Kütüb-i sitte (altı hadis kitabı) bu dönemde kaleme alındı. Bunlar, Buhari ve Müslim’in el-Cami üs sahih adını taşıyan kitaplarıyla Nesai, Ebu Davut, Tirmizi ve İbn Mace’nin es-Sünen adıyla anılan yapıtlarıdır. Daha sonraki yüzyıllarda da hadislerin derlenmesi, sınıflandırılması ve bölümlere ayrılması (tasnif), daha önce hazırlanmış olanlara ekler, şerhler, özetler yapılması gibi çalışmalar sürdürüldü. Bu arada, hadis diye aktarılan sözlerin gerçekten hadis olup olmadıklarının saptanması, hadislerden dinsel yargılar çıkarılmasının yol ve yöntemleri, delil sayılmaları bakımından çeşitli hadislerin değeri, hadislerin Kuran karşısındaki durumları, çelişik gibi görünen ayet ve hadislerin uzlaştırılması gibi konularda başlatılan çalışmalar, islam din bilimlerinin en önemlilerinden olan hadis usulü biliminin doğup gelişmesine yol açtı.