Harput Bahçe Kültürü, İlk baharda karlar eriyip de ortadan kalkınca bahçelerde bir faaliyettir başlar, her şeyden evvel fakir ve orta halli bağ ve bahçe sahipleri kendileri, zengin olanların da hizmetkârları kasabadan bahçelere katır ve merkezlere yüklü keşkelerle gübre çekmeğe başlarlar, bu gübreler sekilerin münasip yerlerine dökülür.
Sonra kış mevsiminde kar ve yağmur sularının sekilerde, dutluklarda, şurada burada açtığı çukurlar doldurulur, düzeltilir.. Sekiler bellenir, tarlalar sürülür.. Bahçenin dört bir tarafı, su harıkları, su yolları ve mağaraları gözden geçirilerek bozulan kısımlar tamir edilir, ağaçlar budanır.
Bağ ve bahçe evlerinde, havuzlarda tahribat varsa bunlar da tamir ettirilir. Bu mevsimde Harput bahçelerinin hususiyetlerinden bir kaçını burada anlatmadan geçemiyeceğim :
Bahçelerde karların eriyip kalkmasıyla altındaki topraklar tamamıyla ve yer yer kabarmış bir hal alır, bu toprakların arasından çillem çiçekler, nevruzlar çıkmaya başlar.. Göllerin harıklarında, kavaklıklarda her yer menekşeler açılır, etrafı misk gibi kokular sarar..
Şairin dediği gibi :
Mart ayında sarı çiğdem açılır,
Nisan gelir, çayır çimen seçilir,
Mayıs sonu yaylalara göçülür,
Güzellere eda verir o çağlar.
Kışın şiddetinden altı yedi ay evlerinden, kürsü başlarından ayrılmayan ve güneş yüzü görmeyen halk, ilkbaharın bu güneşli günlerinde kırlara, bağlara, bahçelere dağılırlar. Çok defa Cuma günleri, sabahın erken saatlerinde ailenin erkeği çarşıya çıkar, aile efradının az veya çokluğu nispetinde fırınlarda peynirli ekmekler yaptırır.. Evin hanımı da evde bir helva pişirdi ve bir de yalancı kuzu yaptı mı, bunları hemen paketler, yola çıkarlar. Bu gibi kafilelerle, yakın bahçelerin havuz başları insanla dolar, taşar. Öğle sıralarında yemek paketleri etrafına çevrilmiş küme küme aileler görürsünüz, bunlar bu suretle kırlarda ve tabiatın bu müstesna güzellikleriyle baş başa güle söyleye yemeklerini yerler.. Dağlar, tepeler çocuk cıvıltısından geçilmez hale gelir.. Çocuklar, ilkbahar güneşinin bu ılık sıcaklığı altında koşarak, oynayarak eğlenir ve sonra dağlardan, derelerden topladıkları nevruz ve menekşe desteleri ellerinde olarak akşama doğru Kasabaya dönerlerdi.
Yine bu günlerin hatıralarından birisi de mektep sahralarıydı. Harput’ta ne kadar mektep ve medrese varsa bunların talebeleri, bahar geldi ve havalar biraz ısındı mı sıra ile birer gün Sahraya çıkarlardı, bu çıkışları ne heyecan ve ne sevinçle karşılar ve iple çekerdik.
Bu mevsimin hususiyet ve güzelliklerinden birisi de badem ağaçlarının çiçek açmasıdır. Badem, Harput’un en başta gelen istihsal maddelerinden birisi olduğu için ağacına da o nispette önem verilir, bakılır ve üretilirdi. Hiç bir bağ ve bahçe yoktu ki, ağaçlarının % 40/50 sini badem ağacı teşkil etmesin. Nisan ayı içinde çiçek açan Badem ağaçlarının manzarası Harput’a ve etrafındaki bağ ve bahçelere başka bir güzellik verir, başka bir hava yaratırdı. Hangi tepeden bakacak olursanız önünüzdeki bahçeler umumiyetle bir beyazlık ve pembelik âlemi içinde ve her bahçeye sanki küme küme çiçeklerden beyaz çadırlar kurulmuş gibiydi, bunların yakından kokuları ise insanları mest-ü’ hayran eder derecede bir kudret, taşırlardı.
Kaynak: İshak Sunguroğlu- Harput Yollarında