İstanbul argosu örneği, İstanbul’da kullanılan argo sözcüklerin kullanımı gösteren örnek bir hikaye.
… Gönül bu… iskete kuşuna benzer… Korkma sen. Bizim dala da konan bulunur… Aynalı karılara bakmak insanın gönlünü midye gibi açar be!..
– Kısrakları gördün mü dadaş?
– (Sahi) be… (Gerdan) kırışa, adım atışa bak… Senin altındaki ekmekçi beygirine benzemiyor… Beygir işte böyle olmalı… Kız gibi maşallah…
– Haydi yanlarına gidelim de dikkat geçelim…
– Düldülü parmakla ulan, onlara başka türlü yetişebilir miyiz?
– Duru kısrak da üzerindeki bey de aynalı. Birbirini açmış… Kır kısraktakini gördün mü? (Ayastafonoz) kopoyuna benziyor… Hayvanın namusuna yazık değil mi?
O esnada oradan geçen bir kadın arabasına:
– Alı canımın içi mavilim!., ipsiziz… işte böyle seyyahınız… Fakat güzelin kadrini biliriz… Kır hayvandaki kopoyu gördün mü?… Benim atım çirkin amma kendim o kopoydan güzel değil miyim?.. Dengi dengine binse ne ise… Haydi yosmam sen buna bir “racon” kes… Böyle şeylere tutulurum… Suratına bakmıyor da yeşillilere hampalanıyor.,.
– Yoldaş be!.. Senin odabaşılı aftosu gördün mü? İpekli ferace giymiş de şimdi bize kafa tutuyor… Kaça alırım çalımını… Eskiden altmışlık pakete mumdu. Şimdi piyasası fırlamış… Bir aval yakalamış yoluyor… Deminden otuz paralık fıstık ikram ettim… Vay geçmişinin canına… “Fıstık yemem” dedi… Ben de avuçlayıp suratına fırlattım… Bizim otuzluk yerlere saçıldı… Kimin umurunda! Hovardalıkta paranın gittiğine bakılır mı? Namustur bu.. Mangize kıyanın da cakamı bozmam…
Çifte naranın refakatine “düm düm”üne refakatle nihavendden gezinen zurnacı:
– Beyler keriz edelim mi?
– Vay kibar tavcıları be!.. Burada hiç mangiz lâfı etmemeli mi?
Hüseyin Rahmi Gürpınar