Mürekkepçi, Çubukçu, Tespihci ve İnci Satan Esnaflar
Beyazıt’ta Mürekkepçiler Kapısı denilen yerde kırk tane gedikli Mürekkepçi dükkânı vardı. Bu esnaf siyah ve kırmızı mürekkep yapardı. Avrupa’dan her türlü boya gelmeye başladıktan sonra ve bunlar çok ucuz satıldığından, hattâ resmî daireler de Avrupa boyaları kullanmaya başladıklarından yerli mürekkepler rekabet edemedi.
Uzunçarşı’nın bir tarafında boydan boya Kehribarcı esnafı vardı. Süslü çubuk ve cins cins teşbihler burada yapılıp satılırdı. Zenginlik bakımından bu esnafın itibarı vardı. Misk yağcılar Kapalıçarşı’da ve Uzunçarşı’nın alt tarafındaki dükkânlarda bulunurlardı. Eskiden balmumundan ağaç taklidi yaparak bunu süslerlerdi, Nahılbent denilen bu ağaçlar düğünlerde ve hattâ saray düğünlerinde damat evinden gelin evine gönderilir ve Nahıl Alayları tertip edilirdi.
İstanbul’da inci ticareti eskiden beri Musevilerin elinde idi. İnci istiridyesi Basra Körfezi ve Hürmüz Adası sularından ve Hindistan taraflarından getirilirdi. Yalnız bunların avlanması güçtü, çünkü bu istiridyelerin bulunduğu denizlerde fazlaca Köpekbalığı ve diğer canavarlar bulunduğundan kolay ve çok miktarda elde edilemezdi. İnsan vücudunu süslüyen en kıymetli ve en makbulü hiç şüphesiz inciydi. Basra Körfezi incisi Panama gibi diğerlerine üstündür. Yalnız bunların küçük olanları kıymetten düşer. Bu yüzden kıymetleri ölçü ile takdir edilir. İncinin her rengi olur. Kıymeti de büyüklüğü ile ölçülür. Saf ve beyaz ve penbe olanı makbuldür. Siyah, yeşil, lacivert ve penbeler tartılarak fiyat bulur.
KAŞIKÇI ESNAFI
Büyükçarşı’dan Beyazıt Meydanı’na giden ve Kaşıkçılar Kapısı denilen yerde Kaşıkçı Esnafı dükkânları vardı. Bunlar şimşirden alelade yemek kaşıkları, hoşaf ve tatlılar için, koka, abanoz, gergedan, manda boynuzlarından, sığır tırnağından Hindistan Cevizi kabuğundan mercan ve sedef kaplı kaşıklar da yaparlardı. Sonraları Avrupa’dan madeni kaşık ve çatallar gelmeye ve halkımızın gittikçe bu cins malları kullanmaya başlamaları, yerli mallara olan rağbeti günden güne azaltmıştı. Beyazıtda Kazancılar denilen bakırcı esnafı bir dereceye kadar eski hallerini muhafaza etmekte iseler de bir müddet sonra gelmeye başlayan Avrupa çini kaplar bu mağazaları doldurduğundan esnafın yaptığı mallar da itibardan düşmeye başlamıştır.