İstanbul Ticaret Hayatı ve Esnaflar

İstanbul’un ticari hayatı, önemli ticaret malları, esnafların durumu hakkında bilgiler

Kırım Muharebesinden sonra ve bu muharebenin getirdiği yenilik, Avrupacılarla daha yakın temasımız sonucu Türk usulü yaşamış olan halkımızın yiyecek, giyeceklerinde, evlerimizin düzeninde büyük değişiklikler doğurmuştu. Zamanın padişahından, milletin fertlerine kadar herkes ziynete ve gösterişe düştü.

Her çeşit süs eşyası dıştan oluk gibi akmaya başladı ve hele 1272 ve 1273 (1856-1857) tarihlerinde yapılan saray düğünleri için lüzumlu görülen ipekli kumaşlar ve dış ülkelerde yapılan eşyalar, doğrudan doğruya Avrupa fabrikalarına ısmarlanmaya başlandı. Bundan sonra da yerli kumaşlar günden güne itibardan düştü. Binlerce liralık sermayedara sahip olan memleketimiz genellikle sefalet içinde kaldı. Sanat ve ticaret hususunda İslam ahali, yüzde beş yüz zarara uğradı. Zavallı halkımız bundan sonra emile emile bir iskelet haline geldi.

(Eski vakitlerde İstanbul’a gelen ecnebi gemileri Gelibolu’da yoklamaya tabi tutulur, memlekete sokulması yasak olanlara izin verilmez, gümrük vergisine tabi olanlardan da vergi aynen alınırmış.)

Osmanlı ticaret gemileri yazın Karadeniz limanlarına, kışın Suriye ve Mısır taraflarına giderlerdi. Bazıları da Akdeniz’in batı memleketlerine sefer ederlerdi. Ticaret gemileri, Hayriye Tüccarı denilen İslâm tüccarının malı idi. Bu tüccarlardan her birinin yirmi otuzar ve belki daha fazla gemileri vardı. Bu gemiler Tophane, Kasımpaşa, Galata semtlerindeki inşaat yerlerinde gemi yapıcı marangoz ustaları tarafından yapılırdı. Lâzım olan kereste, çivi, zift, reçine, katran, makara gibi maddeler için de bunları yapan esnaf faydalanırlardı..

Kalafatçılar, Kalafat yerinde iş görürlerdi. Yelken bezleri tamamıyla Gelibolu’daki fabrikalarımızda dokunurdu. Bu bezlerden Livama, Çenber gibi isimler verilen yelkenler yapılırdı. Tersane arkasında ve Ok-meydanmda bulunan Urgancılar hurma lifi ve kendirden halatlar ve türlü ipler yaparlardı.

Eyüp’te, İplikhane Kışlası diye anılan Hançerli Sultan Sarayı yerinde 1868 tarihinde iplik büküp tersane için yelkenbezi yapan ve fazlası satılarak Vakıf hizmetlerinde kullanılmak üzere safi kârı tamamiyle Evkaf Hazinesine ait olmak üzere İplikhane adiyle bir bina kurulmuştu.

Bir zamanlar ipek ve iplik büken esnaf da vardı. Dikiş iğnesi bile Gelibolu’da yapılırdı. Eskiden Tahtakale’den Zeytinyağı İskelesi’ne kadar mevcut mağazalar İslâm tüccarına aitti. Galata ve İstanbul Yağkapanı, Balkapanı, Asmaaltı mağazaları hınca hınç İslâm tüccarının malları ile dolu idi.